Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bunlar nedir?” Carmine, odada başka birinin olup olmadığını görmek için arkasını döndü. Kızın onunla konuştuğunu fark edince çok şaşırdı. “Ateş böcekleri. Bazıları onlara yıldız böcekleri de der.” Haven, “Neden parlıyorlar?” diye sordu. “Böyle mi görebiliyorlar?” Carmine onun yanına gitti. “Sanırım birbiriyle konuşma yolları bu.” “Vay.” “Daha önce hiç ateşböceği görmedin mi?” Haven başını iki yana salladı. “ Blackburn’de hiç yoktu.” Carmine, “Aa, öyle mi? Burada çok var,” dedi. “Kıçlarından ışık veren kanatlı böcekler gibiler.” Haven onun bu tarifi karşısında gülümsedi. “Çok güzeller.” “Alt üstü bir böcek. Özel bir şey değil.” Haven, “Canlılar,” dedi. “Bu onları özel kılar.”
İlk bakışta zeki insanlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: "falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı." başka birisi:" Aa! olur şey değil niçin acaba?!" Yahut:"falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üçyüz bin kazandı." illallah bunlardan.bunlar arasında insanlık nerede?insanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar haline gelmiş...Hayat amma da hayat ha.. Ne bulabilir insan orada?fikir meseleleri mi var, duygu meseleleri mi var?bu hayatın bir ekseni yok: derin, hayati hiç bir yanı yok!"
Sayfa 232
Reklam
Aa, bu şey değil mi ya? Biz.
Tam kırk daireli bir apartmanda oturuyorum üç yıldır. Bekarım. Hiç kimseyle tanışıp görüşmüyorum. Merdivenlerden tanıdığım beş on kişiyi apartmanın dışında gördüğüm zaman selam mı versem, vermesem mi, görmezlikten mi gelsem, vitrinlere mi yapışsam, yoksa avaz avaz bağırsam mı bilemiyorum.
Sayfa 160Kitabı okudu
Deliler, korkaklar ve savaş
DELİLER, KORKAKLAR ve SAVAŞ -Aa! Siz demek gerçekten korkağın tekisiniz, Ferdinand! (...) - Öyle, büsbütün korkağım, Lola, savaşı ve içinde ne varsa büsbütün reddediyorum...Ben savaş var diye üzülmüyorum...Ben kaderime razı olmuyorum..Ben bu konuda sızlanıp durmuyorum...Onu olduğu gibi reddediyorum, içindeki insanlarla birlikte, onlarla, onunla hiçbir alış verişim olsun istemiyorum. isterlerse dokuz yüz doksan beş milyon kişi olsunlar ve ben tek başıma kalayım, yine de haksız olan onlar, Lola, haklı olan da benim, çünkü ne istediğini bilen bir tek ben varım: ben artık ölmek istemiyorum. -Ama savaşı reddetmek olanaksız, Ferdinand! Vatan tehlikedeyken savaşı reddetmek için ya deli ya da korkak olmak gerek... -O zaman da yaşasın deliler ve korkaklar! Ya da daha doğrusu bir tek deliler ve korkaklar yaşayabilecek! Örneğin Yüzyıl Savaşları sırasında ölen askerlerden bir tanesinin bile adını hatırlıyor musunuz Lola?.. Bu isimlerden bir tanesini bile öğrenmeyi denediniz mi hiç?..Hayır, değil mi?.. Asla denemediniz!.. (...) Gördüğünüz gibi, Lola, boşuna ölmüşler! Bir hiç uğruna ölmüşler. (...) Bahse girerim ki on yıl sonra, bize ne kadar mükemmel görünürse görünsün, bu savaş tamamen unutulmuş olacak... olsa olsa bir avuç malumatfuruş, bu savaş ve onu süsleyen belli başlı katliamların kesin tarihi konusunda sağda solda kapışırlar, o kadar... insanların birkaç yüzyıl, birkaç yıl, hatta birkaç saat mesafeden birbirleri hakkında anımsanmaya değer buldukları biricik şey budur...ben geleceğe inanmıyorum Lola!..(sy 84,85) Louis- Ferdinand Celine ( GECENİN SONUNA YOLCULUK)
ANLATICI: Hürmüzümüz, altıncı kocasını da şimdilik böylece atlattı ama, gün ola harman ola. Ve günlerden bir güüün. Hürmüzün berber kocası tonton Hasan Efendi, dükkanında harıl harıl çalışıp Hürmüz’ümüze ekmek parası kazanırken… DOKTOR: Demek öyle Hasan Efendi. BERBER: Öyle ki öyle doktor beyim. N’aparsın, ortalık ateş pahası. Ekmeğin
Sanat
Yaramazlık yapan bir çocuğa, hem yaptığı hareketi kınadığımızı, hem de devam etmesini yasakladığımızı belirtmek amacıyla yaptığımız gibi. "Tanrı aşkına, gerçek bir dâhi olan Monet gibi bir ressamın ardından, Poussin gibi yeteneksiz, basmakalıp, eski bir ressamın adını anmayın. Size açıkça söyleyeyim, bence dünyanın en sıkıcı adamı. Ne
Reklam
"Evet korkunçtu," dedi Luna, sıradan bir sohbetmiş gibi. "Bu yüzden zaman zaman çok hüzünlendiğim olur hala. Ama babam yanımda.Hem zaten annemi de bir daha asla görmeyecek değilim, değil mi?" "Şey-öyle mi?" dedi Harry, ne diyeceğini bilemeyerek. Luna inanmazlıkla başını iki yana salladı. "Aa, hadi ama.Onları duydun, tülün hemen ardında, değil mi?" "O kemerli odada. Sadece gözden uzaklar, o kadar. Ondan duydun."
Sayfa 968
Bu hayatta sevmediğin şey ne? Onu söyle. -Her şey, durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras oyunları, hele de açgözlülükler, rekabetler, dedikodular, birbirine çelme atmalar, birbirini tepeden tırnağa süzmeler. Konuşmalarını dinledikçe insan budalalaşıyor. İlk bakışta zeki insanlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: “Falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı.” Başka birisi:“ Aa!olur şey değil, niçin acaba?” Ya da: “Falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üçyüz bin kazandı.” İllallah bunlardan. Bunlar arasında insanlık nerede? İnsanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar haline gelmiş… Hayat; amma da hayat ha. Ne bulabilir insan orada? Fikir meseleleri mi var? Duygu meseleleri mi var? Bu hayatın bir ekseni yok: Derin, hayati hiç bir yanı yok!
Sayfa 214Kitabı okudu
İnsan denen şey, anılarını yakıt olarak kullanıp yaşamını sürdürüyor olamaz mı acaba? O anıların gerçekte önemli olup olmadığının, yaşamın sürdürülmesi açısından hiçbir önemi yok. Sadece yakıt. İster gazetenin reklam broşürü olsun, isterse felsefe yazıları; ister pornografik fotoğraflar olsun, isterse on bin yenlik kâğıt para desteleri; ateşe verdiğinde hepsi sadece bir kâğıt parçası değil midir? Ateş, 'Aa, bu Kant!' ya da 'Bu Yomiuri gazetesinin akşam baskısı' veya 'Vay, ne güzel memeler bunlar böyle' diye düşünerek yakmaz onları. Ateşe göre bunların hepsi kâğıt parçasından başka bir şey değildir. İşte tam da böyle. Önemli anılar, çok önemli anılar ve hiçbir önemi olmayan anılar... hepsi sadece ve sadece yakıt.
Sayfa 153 - Doğan KitapKitabı okudu
- Bir Güç Yüzüğü kendi başının çaresine bakar Frodo. Yüzük haince sahibinin parmağından düşebilir, ama sahibi hiçbir zaman onu terk edemez. Olsa olsa, yüzüğü bir başkasına emanet etmek düşüncesiyle kendini kandırıp durur -bunu da ancak ilk devrelerde yapabilir, yüzük onu yeni yeni ele geçirmeye başladığı zamanlarda. Ama bildiğim kadarıyla yüzüğün
147 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.