"Bu kalp atmayı bırakana kadar bu adam sana ait olacak. Muhafızın olarak, koruyucun olarak, ailen olarak, dostun olarak. Sen benim her şeyimsin Euria. Ben de senin her şeyin olmaya her zaman hazırım."
“Ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil.Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir. O zaman güzelliğin içinde bütün bunlara da iyi gelen bir düşünce olduğu görülür.O düşünceyi bir kere ellerine geçirmiş olanlar başlarına gelen bütün sevinçlerin ve acıların külfetine daha kolay katlanabilirler: Mutluluk da tahammül ister. Onu da iyi anlamalı.”
"Merhaba Euria!" diye cıvıldadı beni gördüğünde utangaç kız. Anlaşılan yakalamak istediğim bağı sonunda kurmaya başlamıştık.
Rakan bunu duyduğunda gözlerini devirdi. "Wisteria aşkına, neden herkes majestelerine ilk adıyla hitap etme konusunda bu kadar inatçı?"
Freud’a atfedilen bir söz var: “Geriye dönüp baktığında en güzel günlerinin mücadelelerle geçen günler olduğunu fark edeceksin.” Sanırım geçmişe dair hikayelerin bizi büyülemesinin sebebi, yaşarken hissedilen acıların, anı haline geldiği zaman tatlı bir hatıraya dönüşmesi…
"Kahrolası hayat!" diye söylendi. "İşin en acı yanı, insanın en çok gücüne giden şey, bu yaşamın çekilen acıların karşılığı bir armağanla, bir operada olduğu gibi tanrılaştırmayla değil, ölümle son bulması..."
Yatağa gönderilmek bütün çocuklar için korkunç bir şeydir , çünkü yetişkinler karşısındaki en açık aşağılanmadır.Çocukluğun küçük olmanın , çocuklara özgü uyku ihtiyacının belirtisidir..
Benim gibi insanlar, bu korkunç çelişkiden işte bu dört yolla kurtuluyorlar. Zihnimi ne kadar yorarsam yorayım bu dört çıkış yolundan başka bir yol görmüyordum. Bir yol, hayatın anlamsız, boş ve kötü olduğunu, yaşamamanın daha iyi bir şey olduğunu anlamamaktı. Bunu bilmemem mümkün değildi ve bir kere öğrenmişsem de buna gözlerimi kapatamazdım. Diğer bir çıkış yolu, geleceği düşünmeden hayatı olduğu gibi yaşamaktı. Bunu da yapamazdım. Sakya- Muni gibi ben de yaşlılığın, acıların ve ölümün var olduğunu bile bile ava gidemezdim. Hayalgücüm son derece canlıydı. Ayrıca bir anlığına payıma düşen zevklerin anlık rastlantısına sevinemezdim. Üçüncü yol hayatın kötülük ve aptallık olduğunu anlayıp hayatına son vermek, kendini öldürmekti. Bunu anlamıştım ama nedense hâlâ kendimi öldürmüyordum. Dördüncü yol Süleyman'ın ve Schopenhauer'in durumunda yaşamak, hayatın bana yapılan aptalca bir şaka olduğunu bilmek ve yine de yaşamak, yıkanmak, giyinmek, yemek yemek, konuşmak ve hatta kitap yazmaktı. Benim için iğrenilecek, acı veren bir durumdu, ama bu durumda kalmaya devam ediyordum.
"Acıların, zayıflamanın, yaşlanmanın ve ölümün kaçınılmaz olduğunu bile bile yaşamak olanaksızdır, kendini hayattan, hayatın her türlü olanaklarından kurtarmak gerekir," diyor Buddha.
Ölüm
Sonsuz hasretin, sonsuz ayrılığın adı Yaşıyorken çekilmez acılar var ya
Ölümün yanında hiç kalır
Ölüm acıların en acısı
Ölüm denilen yokluk var ya
Acılardan beter acı
Ölüm yok oluşun
Bitişin adı.