Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat...
Yine Stefan Zweig , yine harika bir kitap. Stefan Zweig'ın kitaplarında kurguladığı karakterleri ve bu karakterlerin ruh durumlarını , iç çatışmalarını , korkularını , hatalarını ve pişmanlıklarını okuyucuya aktarış biçimleri beni hep etkilemiştir. Bu kitabında da Bayan C.'nin yaşamına konuk oluyoruz.
''Size yaşamımın sadece bir gününü anlatacağım ; yaşadığım diğer günlerin benim için bir önemi yok , başkalarının da hiç ilgisini çekeceğini sanmam.'' diyerek karşılıyor bizi Bayan C. Ve yirmi dört yıl öncesine , kırk iki yaşında yaşadığı yirmi dört saate götürüyor bizi.
O yirmi dört saati ilk kez birine anlatıyor Bayan C. Başlarken korkak , çekingen. Bazı yerlerde duraksıyor , tekrar tekrar yaşıyor o yirmi dört saati. Kimi zaman heyecanlanıyor , sesi titriyor. Yirmi dört saatte yaşadığı her duyguyu tek tek aktarıyor bize. Elimizden sadece dinlemek geliyor. Her anı onunla yaşıyoruz. Duygudan duyguya geçiyoruz. Ama kaçış yok. Hikayesi alıp götürüyor bizi uzaklara. Anlatacakları bittiğınde Bayan C. mutlu , hafiflemiş , üzerinden yük kalkmış gibi hissediyor. Biz mi ?
Yorgun , dağınık ve karmaşığız.