Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sevgili Dost, Binlerce kişinin ellerinin üstünde bir kayık gibi yüzüyordu tabut. Sevilen sanatçinin üstüne yine çiçek ler atıliyordu. Buraya kadar tamam, ama alkışlaniyordu Sevgili Dost, Tabut mezara indirilirken bile alkışlar kesilmedi. Ölüm ve alkış... Sevgili Dost, Ölüm alkışlanıyordu.
Gel dinle, bu sesler o son alkış mı acep Duyduklarımın hepsi de yanlış mı acep Bir gün daha var olmak için, ruhumda Gel bak, bir ümit parçası kalmış mı acep
Reklam
690 syf.
·
Puan vermedi
Tam 9 ay sonra bitirdim (alkış ) . Kitap güzel diyemem , kötüde diyemem . Ama paranıza kıyıp alın der miyim ASLA ALMAYINIZ . Dijital uygulamalardan indirip okunuzu . İyi mi okumalar ? Siz karar verin .
Empati
EmpatiAdam Fawer · April Yayıncılık · 201932,5bin okunma
“Hayat, sonsuz bir koşuşturmaca içinde geçtiğinde içe bakışımız kayboluyor. Hep dışarıya baktığımız zaman, dışarıdan bir medet umduğumuz, alkış beklediğimiz zaman, iç âlemde yalnız kalıp kendimizle konuştuğumuz, dış âlemden saklanabileceğimiz zamanlar azalıyor. Ve bir istiridye kabuğunun içinde kum tanesi olarak kalıyoruz; inciye dönüşme fırsatını heba ediyoruz.
Dünya Adil Bir Yer Değil
Bugün dünyadaki 35. yılım, doğum günüm. Cahit Sıtkı’nın deyişiyle: “Yolun yarısı”. Bu zamana kadar yaşadıklarımdan, şahit olduğum binlerce hayat hikâyesinden, kendimce okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden, izlediğim filmlerden bir terapist olarak şunları öğrendim: İnsan nisyanla malüldür ve fena halde hüzne, hüsrana mahkûmdur. Her hal
İmam Gazali
Sanat diye sahte roller yapıp Medeniyet namına şeref satıldı. Alkış alındı Hülyalar içinde bitti bir ömür
Sayfa 182 - Destek Yayınları
Reklam
Lerna teyze dışarıda olan bitene dair, "Sizin sağcılarla solcular çarpışıyor yine..." demişti bir keresinde. "Sağcı ne demek Adalet annem?" "..." "Solcu ne demek?" "..." Biliyordum, ellerimden biliyordum. Sağ elim dedem, sol elim babam. Sağ ayağım babaannem, sol ayağım annem. "Sağ ve sol elimin avuç içleri birbiriyle hızla ve sürekli çarpışınca ne olur Adalet annem?" "Alkış." Yukarıdakiler, yani bu savaşı çıkaranlar alkışlıyorlardı; zevkle, şehvetle, ağızlarından tükürükler saça saça, , daha hızlı daha hızlı... Yetmiyordu alkışlamaları. O kadar hızlı alkışlıyorlardı ki kan akıyordu birbiriyle çarpışan ellerinden. Sonra o kanlı sokaklarda ayaklarıyla da rap rap, rap rap yürüyorlardı.
*Alkış*
"Küçük Prens"in ünlü olmadığını düşünmen kitaplara karşı ne kadar ilgisiz olduğunu gösteriyor.
Sayfa 186 - Gerekli Şeyler YayıncılıkKitabı okudu
Tepesi açılmış narin bir adam yüzünde yoğun duygularla sahnenin ortasına doğru yürüdü. Seyircinin karşısında dururken yüzünde tebessüme benzer bir şey belirdi. Salonda bir alkış koptu. Adam bir süre boyunca sessizce durup bize bakmaya devam etti sonra da - adam Çaykovski’ydi- sahnedeki küçük kürsüye dönüp batonunu alarak havaya kaldırdı. Bir an öyle kaldı. Sihirli değneğini kaldırmış, büyü için gerekli enerjiyi çağıran eski bir büyücüye bakar gibiydik. Salon sessizleşti. Hiç böyle bir sessizlik duymamıştım. Bütün salon nefesini tutmuş gibiydi. Gayet medeni ve modern bir histi. Hem seçkin hem de davetkâr, kibar bir toplu orgazm öncesindeydik sanki.
Sayfa 97 - DomingoKitabı okudu
Dinî Reisler: Oğuzlarda dinî reisler, siyasî reislerden ayrı değildi. Yirmi dört Boy Beği hem siyasî, hem de dinî riyaseti haizdiler. Bunlar şölende toplanarak, ellerini beraberce göğe kaldırdıkları zaman, «alkışları alkış ve kargış­ları kargıştı.» Yani «duaları dua ve bedduaları beddua» idi.
Reklam
Çoğu zaman...
♤Halbuki içimizi yoran hâdiselerin bizi ne mertebe yükselttiğini asla hesaba katmayız da, baş aşağı yuvarlayan alkış ve sitâyiş uçurumuna kendimizi atarız.
Hayal kırıklığının başkenti
- O zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya, Leman. Saçları ta buralarında. Rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu. O gün de maça gelmiş. Ben devamlı terliyorum, daha maç başlamadan. Neyse maç başladı, hemen bir korner oldu. Ortayı bizim Rıfat atmıştı, bir yükseldim topa ikinci dakikada köşeye taktım topu. Alkış, kıyamet. Bir döndüm, bizim Leman ayağa kalkmış alkışlıyor. - Kaç sene kalmıştı o kız burada? - 2 sene. - Giderken bana bir mektup bırakmıştı, İzmir'e gelirsen ara diye. Ben de 5 sene sonra gittim. - Ee, bulabildin mi? - Buldum. Hatta bir de çay içtik. Ben, o, bir de kocası. O ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın. Burası için en güzel lafı Sadık hoca söylemişti kardeşim. - Hangi Sadık hoca? - Lisede edebiyat öğretmeni yok muydu ya? - Tamam. Ne demişti? - Hayal kırıklığının başkenti demişti. VİZONTELE (2001) 🎬 youtu.be/KSCidYpaOEI?si=...
⠀ོ İnsan, çağımızda hep yorgun; oynamaktan, örtmekten, gizlemekten, kendisi olmaya giden yolu yürüyememekten yorgun. Oyuncu benliklerin sahici benlikleri gizlediği gösteri toplumunda, aldığımız alkış kadar var olduğumuzu sanıyoruz !
| Hepimizin hayatında bir 26. kilometre* vardır. 42 kilometrelik maratonların 26. kilometresinde atlet tükenme noktasına gelir. O noktayı aştığınızda maratonu rahat bitirirsiniz. Atletlerin çoğunun yarışı o aşamada bıraktıkları görülmüştür; yarışı tamamlayanlar, o ızdırap dolu kilometreyi aşabilenler.. * Alkış Cengiz, ‘26. Kilometre’.
Sayfa 112 - Elma YayıneviKitabı okudu
"Oyunuzu vermeyip 'Bu ülke adam olmaz kardeşim' diye söylendiniz mi? Yere göğe koyamadıklarınıza bir gün 'Kim bu yahu!' diye bir kenara ittiniz mi? Kaçak dövüşenleri, namussuzları, hainleri aranıza alıp onlara alkış tuttunuz mu? Kara parayla yaşayanları 'ünlü iş adamları' diye kabullendiniz mi?.."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.