Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İçine doğru yayılan sıcaklık akımını oluşturan şeyin onun parmağının baskısı mı, yoksa pürüzsüz objenin yeni ve çılgınca hissi mi olduğunu bilmiyor- du. Ama Clay'in parmağı kıvrımlarının içine doğru inerek içine girdiğine, dışarı biraz daha ıslaklık aktı. "Elime akman çok uzun sürmedi." "Azgınlığımın hızı seni hayal
Sayfa 43
KİMLİĞİNİZ - KİM OLDUĞUNUZU HATIRLAMAK
Ben sizin düşmanınız olsaydım, gücünüzün değerini düşürür ve güvensizliklerinizi kendinizi nasıl gördüğünüze hükmedene dek büyütürdüm. Bunu, siz benim saldırılarıma karşılık veremeyecek ve silahlarınızı bırakacak hale gelene dek sürdürürdüm. Tanrı'nın yarattığı kişi olmaktan sizi alıkoyana kadar uğraşırdım. Tanrı'nın size vermiş olduğu
Sayfa 49 - GDKKitabı okudu
Reklam
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır! _Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür. _Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur. _Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir. _İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok
Kısaca özetlersek: Boş bir silindir şapkadan bir tavşan çıkar. Tavşan çok büyük olduğu için bu sihirbazlık numarası milyarlarca yıl alır. Tavşanın ince tüylerinin en tepesinde çocuklar dünyaya gelir. Bu yüzden çocuklar bu müthiş sihirbazlığın nasıl yapıldığına şaşabilecek bir konuma sahiptirler. Ancak büyüdükçe tavşan kürkünün diplerine doğru sokulurlar. Ve orada kalırlar. Burası öyle rahattır ki bir daha asla kürkün ince kıllarına tırmanmaya cesaret edemezler. Yalnızca filozoflar dilin ve varoluşun en uç sınırlarına giden bu tehlikeli yola çıkmaya cesaret ederler. Bazıları diğerlerine yetişemeyip geri kalsa da, bir çoğu tavşanın ince tüylerine sıkıca tutunup, aşağıda tavşanın yumuşak derisine yayılmış yiyip içerek yan gelip yatanlara seslenirler: - Baylar bayanlar, derler. Boş bir evrende dönüp duruyoruz! Ama kürkün dibindekiler filozofların dedikleriyle ilgilenmezler. - Aman, ne gürültü edip duruyorlar bunlar böyle! derler. Sonra da konuşmalarına devam ederler: Yağı uzatır mısın lütfen? Hisse senetleri ne kadar yükselmiş bugün? Domatesin kilosu kaça? Lady Di'nin bir çocuğu daha olacakmış, duydunuz mu?
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
TANRI'NIN SIFATLARI
Kutsal Kitap Tanrı'nın var olduğunu kanıtlamaya çalışmak yerine O'nun varlığını kabul eder ve sahip olduğu çeşitli sıfatları tanımlar. Bu sıfatlardan bazıları Tanrı olduğu için sadece O'na aittir yani eşsizdir. Diğerleri ise, Tanrı'nın suretinde yaratılmaları nedeniyle insanlarınkine benzer. TANRI'NIN SADECE KENDİNE ÖZGÜ
Sayfa 797 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Büyük depremlerde yıkılmayan binalar,artçılarda yıkılır.
Bir diğer yapılmaması gereken husus da, özellikle ilişkiler bittikten sonra, can acısıyla akıl işlevini yitirmeye başladığında, kontrolü ilkel duygulara bırakıp o ilkelliğin bizi yönetmesine izin vermektir. Özellikle karşı tarafın canını acıtmak için ya da kendi acımızla baş edemediğimizde yeni birini bulma arayışı içine girebiliriz. Bunu lütfen yapmayın. Yaranızı tuzla sarmayın. Bedeninizi ve ruhunuzu biraz zamana bırakın. Hele bir durulsun şu sular, taşlar otursun yerine ve kalp de, "Evet, ben hazırım," desin, işte o zaman yeni ufuklara yelkenlerinizi açın. Yüreğinize dokunanları, lütfen önce mantığınızla enine boyuna sorgulayın. Unutmayın ki büyük depremde yıkılmayanlar binalar, artçı depremlerle yıkılır. Son bir şey daha. Her ayrılık belki sizden çok şey koparır ve çok şey alır. Ama bilin ki aldıklarının çok daha fazlasını size bırakır. İster adına tecrübe deyin ister yaşanmışlık. İster aldanmışlık deyin ister pişmanlık. Sonuçta bu sizin hikâyeniz. Lütfen insanlara göre değil, gönlünüze göre yaşayın.
Allah aşkına analar! Alışveriş yaptığınız zamanlarda, oğullarınıza poşet taşıtın. Onlara her şeyi hazır vermeyin. Onları, bir kadının ve birkaç çocuğun sorumluluğuna hazırlamak adına, biraz eğitin. Yarın gelinlerinizin 《âh》 etmesini istemiyorsanız, lütfen, 《erkek》gibi oğul yetiştirin. 《Nane molla》, 《çıtkırıldım》 tiplerden, adam olmaz ki «koca»
Gözlerini açtığı zaman oda gene karanlıktı. Sevgi’yi görmüştü. Onu eskisi gibi sevdiğini söylemişti. Sevgi’ye bakıyordu. Onun konuşmasını bekliyordu. Sevgi, başını önüne eğmiş düşünüyordu. Oysa, bir şey söylemesi gerekiyordu. Hikmet, ne sonuç aldığını öğrenmek istiyordu. “Ne diyorsun?” diye sordu Sevgi’ye. “Ne diyeyim?” diye karşılık verdi Sevgi.
Mızraksız İlmihal'den..
Arkadaşlar! Yarın diye bir şey yok! Düşleyip durduğumuz, tiryakisi olduğumuz, uğruna bugünümüzü zehir zemberek kıldığımız yarın yok! Dün’ü de bugün; ekranlardan, manşetlerden, siyasetten ve gözde şarkılardan bir çarmıha gerip karşısına geçtiler ve koka-kola ve viski ve şampanya ve votka içtiler. Çünkü köpek yanlarının esiri olanlar dünyaya efendi
Reklam
O'ndan umarım ki ilkin beni ıslâh etsin, sonra benim vasıtamla başkasını ıslâh etsin. (Okuyucu notu: Kendim için de bunu talep ediyorum, amin deyin lütfen)
Son derece yapay bulduğum ideolojik, dini dogmalarla şekillenmiş bölünmelerde genel tavrım, 'Aman lütfen kimseyi taciz etmeden yaşamak istiyorum. Atatürkçünüz de, Müslümanınız da, Marksistiniz de, başkalarına rahatsızlık verdiğiniz yerden öteye geçmeyiniz. Geçecekseniz de benden uzak durunuz.' Bu konuda ben yalnız değilim. 'Slient majority' denen sessiz çoğunlukta aynı duygularda. Artık mangalda kül bırakmayan, laiklik elden gidiyor diye toplumda terör yaratan Atatürkçülük, her söze Marks, Lenin, kahrolası emperyalist güçler, işçi sınıfının kutsal savaşı filan diye başlayan solculuk ve 'her şey Kuran'da yazılı, başka kitap okumaya gerek yok, İslamın şartlarına göre yaşamazsan 'canını okurum' diyen dinbaz zorbalığa kimse pabuç bırakmıyor. Hatta böyle başlayan yazıları da sonuna kadar okuyan yok. Birinizi okuduk mu hepinizi okumuş oluyoruz sanki. İngilizcede bir söz var: 'What makes you different, also makes you the same' Türkiye'de düşünme metodolojisi defolu sanki. Her şeyi evrensel doğruların dışında algılıyoruz. Bunun sebebi din mi yoksa feodal ilişkiler mi bilemiyorum. Ya da sanayileşme sürecine geç girişimiz mi? Tepeden inme bir garplılaşma telaşı mı? Ne tam anlamıyla Batıya ne de Doğu'ya ait olmamamız mı? (...) Bütünlükten yoksun bir bakışımız var dünyaya. Bunu, üyesi olduğum 68 kuşağında da gördüm...
Sayfa 163 - Mavinin not defteri yayınlarıKitabı okudu
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.