Kötü hissettiğinizde ve kendinizi "aptal", "sahtekâr", "ahmak bir budala", vb. gibi olumsuz bir etiketle tanımlamaya çalıştığınızda gerçekten ne demek istediğinizi kendinize sormanız yardımcı olabilir. Bu yıkıcı etiketlerden kurtulmaya başladığınızda, bunların gelişigüzel ve anlamsız olduğunu göreceksiniz. Bunlar, şaşkınlık ve umutsuzluk yaratarak konuyu bulandırır. Bunlardan kurtulduğunuzda, varolan herhangi bir gerçek sorunu tanımlayabilir ve baş edebilirsiniz.
~
Kendini aptal gibi hissetmek istemiyorsan,
Aşık olma.
Ama mutlu olmak istiyorsan,
Aşık ol.
Üzülmek istemiyorsan,
Aşık olma.
Ama aşık olmak istemiyorsan,
Aptal ol.
Kim bilir,
Belki hem aptal, hem aşık olursun.
Ve mutlu.
~
Büyük çoğunluğumuz doğayı seviyoruz.Özellikle eve kapandığımız bu zamanlarda daha da arttı doğa sevgimiz. Nasıl sevmeyelim ? Doğanın bir parçası değil ta kendisiyiz,köklerimiz toprakta. Yabana Doğru köklerini bulmak için Alaska’ya tek başına giden Chris McCandless’ın biyografisi.
‘’Bir şeyler arayan bir çocuğa benziyordu,bir şeylerin peşindeydi
Bir çok kişi kitabı okurken duygudan duyguya sürüklendiğini söylüyor ama ben kitap boyunca öfkeden başka bir şey hissetmedim.
Yine de her kitaptan öğrendiğim bir şey var, ve bu kitapla distopik hikayelerden artık hiç keyif almadığımı keşfetmiş oldum.
İnsan neden negatif duygular hissetmekten keyif alır ki?
Maalesef tanıdık oldukları için. Neyse psikolojiye girmeyeceğim. Ama ben de eskiden bu tür kitapları, filmleri, üzücü şarkıları filan severdim.
Bunları sevmeyi ne zaman bıraktığımı hatırlamıyorum ama yaşam enerjimi ne kadar da düşürdüklerini ancak anlayabiliyorum.
Tabiki herkes kendi psikodinamisine göre yorumlar kitapları, bunlar da benim naçizane fikirlerim.
Sanırım müthiş yorumları gördükten sonra beklentim yükseldiği için hayal kırıklığına uğradım.
Başladığım kitabı yarım bırakmayı sevmediğim için okumaya devam ettim. Akıcı olduğu için 2 günde bitirdim. Basit bir dili olmasına rağmen, kitabın yorumlarında da hep söylendiği gibi evet kitabı okumuyor, yaşıyorsunuz.
Ama ben hep kötü hissettim, baş karakterden nefret ettim, kitabın sonlarına doğru bu baş karaktere acımam üzülmem gerekiyordu ama ben aptal buldum, yani hep öfke duydum bu adama. Bir türlü ölmeyişine sinirlendim. Geberip gitse de ailesindeki masum insanlar da kurtulsa bu baş belası heriften..!
Bazı yerlerde gözümden yaş süzüldü, sonra buna da sinirlendim çünkü bu hayali herifin bana bile bir zararı var gibi hissettim.
Yani kitabı gerçekten yaşadım, ama hepsi negatif deneyimlerdi.
“Bütün günlük hayatımız, birbirini takip eden bir alış-veriş zinciri! Karsız bir alış-veriş yapmak için tamamen aptal olmak gerek! Bunu on dokuzuncu yüzyılda bile biliyorlardı…” -Vayngarten
Bilimkurgu Klasikleri‘nin 2. kitabı olan Kıyamete Bir Milyar Yıl, 2016’da yayımlandı. İlk kez Türk okurlarla buluşan bu eserin ardından
Onu uyarmaya kalktığımda, "Ne yapayım yani" der, "sevdiklerime, dostlarıma, arkadaşlarıma inanmazsam, yaşamın ne anlamı kalır? Doğru, kimi zaman sevdiklerimin ihanetine uğrarım, kimi zaman arkadaş bildiklerimce arkadan hançerlenirim, kimi zaman hayal kırıklıkları yaşarım ama dostlarımdan asla vazgeçmem. Onlardan vazgeçersem, yaşamaktan vazgeçmiş gibi olurum. Sevdiklerin olmadan, paylaşmadan yaşamanın ne anlamı var? Bana kızma ama Nevzatçım, kendini aptal gibi hissetmek, yalnız olmaktan daha iyidir."
Öncelikle Peyami Safa’nın yazım tarzı diğer kitaplarına göre oldukça akıcı ve değişik. Arada okura sesleniyor. Yani koşturarak okurken bir anda size biri sesleniyor, durup bakıyorsunuz ve devam ediyorsunuz.
Kitabın baş karakteri Meliha kendisine rahat batan bir kadın. Herkes gibi evde sıkıntılı bir ortam var. Sürekli öksüren hasta bir baba ve geçmişte hataları olan sevilmeyen bir anne. Meliha yaşamak istiyor. Yaşamı hissetmek istiyor ve Zabit Kamil ile kaçıyor.
Vicdanı rahatsız, baba özlemiyle kıvranıyor. Suçluluk duygusuyla sevmediği annesine bile hasret duyuyor. Evlendiği karaktersiz Kamil ile pek mutlu değil. Fakat daha sonra Kamil’e benziyor.
Nefsine dur diyemiyor, olmadığı biri gibi davranıyor. İntikam duygusuyla hata havuzunda boğuluyor. Tam bir üzüm üzüme baka baka hikayesi.
Son zamanlarda çok fazla aptal kadın karakteri içeren roman okuduğumdan olsa gerek daraldım.
Bir AkşamdıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20201,797 okunma