Kitabı okurken Mabel Matiz'in şarkısında ki şu sözler beynimin arka planında çaldı durdu
"Yandı cihan bak bestesi mahur da
Mecnunum sırra erdim o uğurda
Gel de gör beni canım aşk neyledi
Taştım bendimden yar çare zuhurda"
Müslüman Dülger Bahşi ve Papaz kızı Kaknusia'nın dillere destan "aşk hikayesi". Farklı inanç ve kültürlere sahip olmalarından dolayı evliliklerine izin verilmeyen bu iki genç kaçıp evlenirler. ( aşk'a toplum kuralları engel olamıyor)
Esir düşen ve bir gemi kazasında ayrılan hayatlarında (nasılı spoiler olurdu) öldü mü sağ mı belli olmayan nefes aldığı hissiyatıyla kaknuşşa'sını arayan Bahşi, sen yoksan dilim lal diyen Kaknusia, bedeni benimle ruhu başkasına ait olsada yanımda olsun yeter diyen İshak, aşkı için kul köle olan Gunala. Aşkın etrafında pervane olmuş dört aşık...
Osmanlı dönemi 1.Ahmet zamanında tarih kokan sürükleyici bir olay örgüsü.
Karakterlerin her biri aşka farklı yaklaşıyor,kendi dünyalarında aşkı nasıl yaşadıkları anlatılırken okur olarak hangisi hakiki aşık seçmek bize düşüyor.
Yazarın aşka dair her cümlesi insanın kalbine işliyor ve aşkın özünü, özlemini, sabrını,vefarkarlığını , gerekirse vazgeçebilmeyi, yapılabilecek kötülükleri anlaşılır bir dille bizlere aktarıyor.
Kitabımın ilk sayfasına " o benim her sabah ki uyanma sebebim ,uyanmadan önce son şeyim, uyandığım zaman ki ilk şeyim." yazıp kitabı bana hediye eden eşime ve benimle okumayı kabul eden minik grubuma teşekkür ederim.(iskender pala ilk okuma deneyimi iyi ki )
Keyifli okumalar.
Martin Eden i hatırlattı. Fakirlik içinde imkansızlıklarla boğuşurken de asla vazgeçmiyor. Fakat anlatım tarzı ve Bandini'nin ruh hali 
Yabancıdaki Meursault'a benziyor. Ruh hali böyle gelgitli karakterleri seviyorum. Tanrı ,iyilik, ask ve insanlıga dair hep bir kaos olan kitapları... Çok güzel bir alıntısı ile bitiriyorum.
" Tanrım, artık bir ateist olduğum için beni bağışla ama Nietzsche'yi okudun mu?"
