Hep yeniden gelmek zorunda mı sabah? Hiç son bulmaz mu yeryüzünün gücü? Uğursuz bir koşuşturma kemirmekte gecenin cennetini.
Aşkın o gizli kurban ateşi hiç sonsuza kadar yanmayacak mı?
..Ey kutsal uyku - dünya halinin bu koşuşturması içersinde cimri davranma geceye adanmışları mutlu etmekte
Dünya halinin bu koşuşturmasında...
___
toz pembe hayal dünyamı yıkıp
mola verdiğim gerçek hayata dönmek istiyorum
liman edip meçhûl sevgililere yüreğimi aşk sahilinde taptaze sevda gülleri dermek
ve yeniden doya doya sevmek istiyorum
/...aşkın ateşi zemheri de olsa düşmez.../
Sevdalıydım sevdalı olmasına ama
bu aşkın düşten öte bir şey olmadığını da biliyordum.
O kent eşrafından birinin kızı, ben yoksul bir terzi kalfasıydım. Böyle düşünmeme karşın yine de içimdeki ateşi söndürmeye gücüm yetmez, gözümü karşı evin penceresinden alamazdım.
Öğrendim ki.
Aşkın alevi de olsa imanın ateşi de olsa,
eğer beslenmezse her ateş sönüyordu..
Ateşi besleyen şey ise aynı zamanda onu söndürebilecek olan şeydi aslında:
Rüzgâr!
İman da aşk gibi bir şeydi çünkü. Akılla fikirle erişilecek, ilimle irfanla kavuşulacak bir şey değildi. Nasıl ki aşık olduğun zaman 'Saçı uzun da ondan, demez, sebeplerden el çeker, kendini salardın gitsin, iman ettiğin zaman da 'Şu şu şu sebeplerle." demez, salıverirdin kendini işte... İman gönül işiydi zihin, beyin işi değil. Tıpkı aşk gibi. Ve insan, aşık olması gerektiğini akıl ettiği için aşık olmazdı. Aşık olabildiği için aşık olurdu. Aşık olmayı becerebilecek bir ruha, aşkın külfetlerini nimet bilecek bir yüreğe sahip olduğu için aşık olurdu... Diyelim cennet bu olsun... Aşık olamayan insan da buna ihtiyaç duymadığı, aşık olmayı aklıyla reddettiği için değil, olamadığı için, aşık olmayı beceremediği için olmazdı. İşte bu da cehennemdi. Aşk ateşinde yananların gözünde aşk cennet, ötesi ise cehennemdi... Asıl yanmak buydu... Neyi kaybettiğini bilmemekten daha büyük bir cehennem ateşi olabilir miydi?
Gel ey kalbim!
Gidelim!
Aşkın ateşi mihrabına.
Hangi iksir dem olur özlemin imdadına?
İçimizde bir yara. Bir yanık izi.
Toprağın göğsüne beraber indirelim secdemizi.