"Belki de tükenmişimdir,
bir şeyler için uğraşacak çabayı kendimde bulamıyorumdur,
benim de emek vermeden güzel giden şeylere ihtiyacım vardır,
hep ben yorulmak istemiyorumdur
yeniden inanmaya ihtiyacım vardır
beni bana geri vermek istiyorumdur."
"Yeryüzünü ve gökyüzünü sevmek istedim, marifetlerini ve coşkularını; ve bana ölümü hatırlatmayan hiçbir şey bulamadım: çiçekler, yıldızlar, çehreler - solmanın simgeleri, bütün muhtemel mezarların potansiyel kapaktaşları"
“Fakat neyi anlatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.”
Bu şehir laubaliliğin, kötülüğün, ikiyüzlülüğün kaynaştığı bir şehir. İyi insanları yok mu? Dolu ama nasıl çekilmişler, nasıl ürkmüşler, nasıl kapanmışlar bir yere? Neredeler?
Bir toplulukta herkesin beni soytarı olarak gördüğü duygusuna kapılıyorum her zaman. O zaman, “pekâlâ, öyleyse ben de soytarılık edeyim,” diyorum, “vız gelir hakkımda düşündükleriniz… Çünkü sizler benden daha aşağılıksınız!”
"Ölürken yaşamak, yaşarken ölmek, savaşırken teslim olmak ve teslim olurken savaşmak istiyorsun. Bütün hasta insanların hastanelerde olduğunu mu sanıyorsun sen? Sana gül bahçesi vadetmedim ben. Kusursuz bir adalet, huzur veya mutluluk vadetmedim. Ben yalan şeyler vadetmem hiç."