İşte tam o esnada, ipekten yapılmış, beyaz, uzun bir elbise giymiş genç ve güzel bir kadın, kapının kadife perdeleri arasında belirdi ve bana doğru yürümeye başladı.
"... Devlet bana güveniyor ya!"
"Eh!" diye başını salladı Diaz, bir ilkokul öğretmeni gibi. "Ama biz devlete güvenmiyoruz."
Noter ufacık sulanmış gözlerini ona dikmişti.
"Anlamıyorum," dedi, "anlamıyorum. Neye güveniyorsunuz o zaman?"
"Kadere. Ama şu anda kaderin rolünü biz üstlendik; yani kendimize güveniyoruz."
Selma evlerine bir misafir gelmesinden şüphelenmişçesine bir bakış attın bana. Eline dokunduğumda beyaz bir zambağa dokunuyormuş gibi hissettim kendimi... İşte o an yüreğimde tarifi imkânsız bir acı hissettim.
"Tarihteki en berbat ritüel. Büyü sözlerini bile söylemeyi bilmeyen küçük bir faninin çağrısına cevap vermemin tek sebebi gün içinde ismimi üç kere söyleme cesaretini göstermesi. Şimdi söyle bana beceriksiz cadı...benden ne istiyorsun?"
Yeniden namuslu bir adam olmak zevki ne güzeldi! Boş cebim, artık beni rahatsız etmiyordu; yine beş parasız kalmak bir mutluluktu şimdi. Doğru düşünürsem bu para aslında bana gizli tasalar kaynağı olmuştu; kaç kere ürpererek hep bunu hatırlamıştım; vurdumduymaz bir insan değildim ben; dürüst ahlakım, bu alçakça davranışa isyan etmişti.
Kimi zaman ilhamlarımda, düşüncelerimde, kendimden ne kadar azının bana ait olduğunu (ya da ben olduğumu) fark ederek şaşırtıcı bir korkuya kapılıyorum.
Babam ise bana çektirdiği ıstıraptan habersizi. Tek bildiği, Somali'de kızını evlendirmek istiyorsa sünnet olması gerektiği, aksi halde hiçbir erkeğin benimle evlenmek istemeyeceğiydi.
Ebeveynlerim yüzyıllardır süregelen ve değişmeyen kültürel yaptıranlarla büyütülmüş olmanın kurbanıydılar. Fakat aşının hastalıkları ve ölümleri engelleyemediğini bildiğimiz gibi,
kadınların da şehvet duygusuna esir hayvanlar olmadığını, onların sadakatinin barbarca adetlerle değil de, güven ve sevgiyle kazanılacağını bilmeliyiz. Geçmişte yaşanmış acıları unutmanın zamanı geldi.
Bilge Kültür Sanat Yayınları / 4. Basım. Haziran 2004 - TürkçesiTürkçesi H. Gülru YükselKitabı okudu
Bana verilipte tutulmamış sözler ve benim başkalarını sevdiğim ve başkalarınca sevilmiş olduğum için ödemek zorunda olduğum her türlü bedel yürürlükten kalkmıştı artık.
Sayfa 15 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 7.Basım, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okuyor
"Düğünlerine kadar kader arkadaşlarımız, sanki bir parça bizimdi. O parçayı vermek gibi geliyordu bize o düğünlerde olmak: 'Al bakalım damat bey, sana anılarla bir güzel inşa edilmiş sağlam bir bina teslim ediyorum. Bahçesinde en nadide çiçekler. Belki hiç bilmeyeceğin sırları olacak o bahçenin ama sen yine de gözün gibi bak. Zorla açmaya kalkma kilitli duran hiçbir kapıyı. Kendiliğinden sana açılacaktır o kapılar. Toz tutmasına izin verme pencerelerinin. Duvarlarını örümcek ağları kaplamasın. İşin zor kısma sana düşüyor. Sen koruyacaksın bu binayı güneşten, yağmurdan ve örümcek tutacak her türlü karanlıktan. Yüzünde gülümseme var ya işte o hiç eksik olmasın. O gülümseme güven veriyor şimdi bana. Al, bir parçamı veriyorum sana."