Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Minimini Maviş: 1970 Haziran'ında Atsız'ın manevi kızı Kâniye Hanım'ın bir oğlu olur: Hakan. Atsız bu çocuğu çok sevmiş, onu torunu gibi benimsemiş, ömrünün son yıllarında, Minimini Maviş dediği bu çocukla âdeta teselli bulmuştur. Mektuplarında sık sık ondan bahseder. 11 ve 28 Haziran 1973'te Mustafa Kayabek'e yazdığı mektuplardaki şu satırlar, bu çocuğa karşı duyduğu sevgiyi anlatan örneklerden biridir: "Minimini Mâviş Cin Kerata dün üç yaşını doldurdu. Ele avuca sığmaz bir haşarı olduğu için, her gün annesinden dayak yiyor. Tatlı çakır gözlerinden akan gür yaşları görünce, içim ona karşı sevgi ve şefkatle doluyor, yarın büyüyünce kim bilir başına neler gelecek diye onu annesinin elinden kurtarıyorum. Zaten o da dayak yemeye başlayınca 'Dede beni al!' diye yardıma çağırıyor... Velhasıl, bu çocuk benim ömrümde açan son çiçek oldu. Yarın ne olacak bilinmez ama bugünkü mâsum hâliyle onu çok seviyorum... Tek eğlencem: 'Minimini Maviş Cin Kerata'... Onun hakkında söylediğim tekerlemelerden sonuncusu şu: Can bebeğim, cin bebeğim, / Kumru, güvercin bebeğim. / Ey bebeğim, bey bebeğim, / İçme sakın mey bebeğim." (Hacaloğlu 2013: 262, 266).
Karanlığın içinde düşüyorum, düşüyorum; açık yaralarım ve yaralı kalbimle… Her yanım uyuşmuş. Nasıl da işaretleri bu kadar geç okudum ve neden çok geç olmadan bir şeyler yapamadım? Her şeyin göründüğü gibi olmadığını şimdi açıkça görüyorum. Her yanım uyuşmuş. Cehenneme nasıl da iyi tarafından bakmaya çalıştığımı Tanrı bilir. Oysa şimdi uyandım. Karanlık beni kör etmiyor. Artık acı dinecek ve bir daha hiç geri gelmeyecek.
Sayfa 187 - Martı YayıneviKitabı okudu
Reklam
Sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum. O beni çoktan unutmuş olacaktı. Kim bilir şimdi kimlerle yaşıyor, kimlerle dolaşıyordu.
Sayfa 152 - Raif EfendiKitabı okudu
Minimini Mâviş Cin Kerata dün üç yaşını doldurdu. Ele avuca sığmaz bir haşarı olduğu için, her gün annesinden dayak yiyor. Tatlı çakır gözlerinden akan gür yaşları görünce, içim ona karşı sevgi ve şefkatle doluyor, yarın büyüyünce kim bilir başına neler gelecek diye onu annesinin elinden kurtarıyorum. Zaten o da dayak yemeye başlayınca 'Dede beni al!' diye yardıma çağırıyor... Velhasıl, bu çocuk benim ömrümde açan son çiçek oldu. Yarın ne olacak bilinmez ama bugünkü mâsum hâliyle onu çok seviyorum...
"Beni en çok yoran kendi düşencelerim. Zaten bir insanı kendi kafasının içinde ürettiği evrende olub bitenlerden daha çok ne yora bilir ki?"
Ben bile kendim hakkında yanılırken, hatta bazen ne demek istediğimi bile anlayamazken, başkaları beni anlamaktan ne kadar uzaktır kim bilir! Başkaları ne karmaşık yanlış anlamalarla anlar bizi!
Reklam
Önümdeki bu belli belirsiz yol, kim bilir beni nerelere götürecek?
birbirlerinin en çok canını yakanlar birbirlerine denk insanlardır.
"Korkuyorum!" "Neden?" "Beni çok üzeceksin!" O an bağırmak, sakın korkma demek istedim. Korkma, ben seni hiç üzmem... Diyemedim. Yaralarını görmüştüm çünkü. Belki de daha ilk günden yaralarımızla eşitlenmiştik birbirimize. Bizi birbirimize çeken benzer yaralar ağzımıza sıçacaktı. Herkes iyi bilir birbirlerinin en çok canını yakanlar birbirlerine denk insanlardır.
Eğer nasıl biri olduğumu bilseydiniz, şu anda beni selamlarken yüzünüzde gördüğüm o tatlı, dostane gülümseme kim bilir nasıl donup kalırdı dudaklarınızın kıyısında!
Reklam
Kim bilir, belki bir gün çıkar da birileri Beni bir dizesinde öldürür sultan gibi Bütün şiirlerinde çoğaltır seni.
‪Türk Budun, Ökün!
Şimdi herkes akl-ı evvel oldu. 5, 10 tekerlemenin tekrarlanmasıyla dünyayı bir çırpıda düzelti veriyorlar. Millet hainliğine kadar varan her şeyi söyleyip de yine "özgürlük yok" diye bağıran siyaset palyançolarına çocuk aldatır gibi yalanlar söyleyerek olmayacak vaatlerde bulunanlara, baktıkça kıyametin kopmakta olduğuna inanmak
Sayfa 221 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Bilir misin yıllar yılı omuzlarımı yere eğen günahın ağırlığını?
Sayfa 398Kitabı okudu
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
Ruhumun biçimlenmemiş olduğunun, Tanrı bilir hangi yolla kanıma işlemiş etkilerin kurbanı olduğumun bilincine varmam beni ikircikli kılıyor..
Sayfa 172 - Alfa KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.