Fransız yazar Emile Zola’nın ‘’Nasıl Ölünür’’ adlı eseri biz okuyuculara mecburen şu soruyu sormaya mecbur bırakıyor: Ölüm dediğimiz ve herkesin önünde sonunda eline alacağı bu tek yönlü gidiş bileti, gerçekten de herkesi sanıldığı gibi eşit kılıyor mu? Ölüm zengine ayrı fakire ayrı mı davranıyor? İşte Emile Zola’nın bu eserinde beş ayrı sınıfın
İnsanlığın -her anlamda- can çekiştiği bir noktadayız.
Zülfü Livaneli'nin söyleşisinde yer alan bir cümle. Onun eser hakkında söyleşisi ile son buluyor Balıkçı ve Oğlu. 21. yüzyıl düşünüldüğünde "insanlığın can çekişmesi" tabiri çok da haksız sayılmaz aslında.
Nereden başlasam bilemedim incelememe. O kadar hassas konulara değinilmiş
"Anne, merhametin kalbidir." diyor yazar kitabına başlarken...
Gerçekten de annelerimizin bizleri kucakladığı o şefkat dolu kollarının arası bizlerin en güvenilir limanı değil midir?
Şüphesiz ki hayatımızın ilk öğretmenidir annelerimiz. Gözümüzü ilk açtığımız anda annemizi gördük, gece uykuya dalmadan önce ise gene ilk gördüğümüz
YouTube kitap kanalımda Yaşasın Orgazm kitabını önerdim: ytbe.one/ObfKUmJ9FXM
Oğuz (Yaş 14) : Orgazm ne demek anne?
Annem : Çok ayıp. Nerden duydun o kelimeyi? İleride öğrenirsin.
Oğuz (Yaş 24) : Yaşasın Orgazm!
"Kişinin eşini daha iyi tanıyabilmek için evlenmeden önce hayatını geçireceği kişiyi çıplak görme izni vardır."
Seni sevmiyorum dünya… Sevmiyorum işte. Nefes alamıyorum ben. Bilirim Yaratan’ın ayinesidir her halin. Rengarenk boyamıştır sanatıyla tüm kainatı. Binlerce âlemdir hem de. Tüm âlem şükrederken hal diliyle, bazen bilmek de yetmiyor sanki. Kalpleri evirip çeviren bilir elbet hikmetini de, yüreğimdeki küçük kâinat var ya; nefes alamıyor işte.
Bir anne bir nesil demek. Anne çocuğun ilk medresesidir, Öyle de olmalı. Yanlış yetiştirilen çocukların topluma, insanlığa, İslamiyet'e ne denli zararlar verdiği ortada. Günümüz kadınlarının, Annelerinin aşağılık kompleksine kapılıp'ta kendilerini iş ortamına attığından beri çocuklarımız perişan halde. Aile bozulursa toplum bozulur. Yazar bu konulara çok güzel değinmiş.
Kitapta annelerin, İslâm alimlerimizin ilim dünyasındaki etkileri üzerine durulmuş.
Eser de ilk olarak, dinimiz de annenin önemi aktarılmış, daha sonra "Anneler" başlığı altında Kur'an'da geçen anneler, Efendimizin annesi ve ümmetin anneleri olan peygamber hanımları aktarılmış.
Sonraki başlıkta ise, asıl konu olan Âlim yetiştiren anneler aktarılmış.
Hiç şüphesiz peygamber ve Âlim yetiştiren bu mübarek annelerden almamız gereken çok ders var, örnekte olduğu gibi:
- Havva annemizden; Sabrı.
- Hanne validemizden; Evladını Allah'a adamayı.
- Meryem annemizden; Ahlakı.
- Hz. Musa'nın annesinden; Teslimiyeti.
- Hacer validemizden; Allah'tan razı olmayı.
- Hatice annemizden; iyi bir eş olacak kızlar yetiştirmeyi.
- Âişe annemizden; Muallimliği.
- Ümmü Seleme annemizden; evladının hatasını düzeltmeyi.
- Enes b.Malik'in annesinden; Tek derdinin İslâm olması.
- Hasan-ı Basri'nin annesinden; yalan söylenilmeyeceğini.
- Abdulkadir Geylani'nin annesinden; evladının ilmi yolculuğuna müsaade etmeyi.
- İmam Şafiî'nin annesinden; maddi imkansızlığı sorun etmemeyi.
Ve daha birçok örnek... Rabbim hepsinden razı olsun. Gittikleri yollarda olmak duasıyla...
Eğitimsiz kaba saba bir adam ve onunla evlenen çaresiz bir kadın. Hamile olduğunu öğrenince evladını şiddetin, hor görmenin olduğu bir yuvaya doğurmak istemeyen güçlü bir anne adayı. Evladıyla kendine yeni bir hayat kuran meslek edinen bir anne. Annesini kendisini korumak istediği kazada kaybeden bir kız çocuğu. Zamanında içinde olması istenilmeyen yuvaya aniden geri dönen işitme engelli bir kız. Ve yaşananlar...
Akıcı bir şekilde yazılan kitap sıkmadan sizi, bitiveriyor. İnsanlık suçu temasının işlenmiş olması ve bu suçun cezasına verilen ilişkin örnek çok hoş olmuş. Kitapta en hoşuma giden yer bu kısım oldu. Kimbilir belki bir gün canım ülkemizde de bu tür suçlar hak ettikleri cezayı alırlar.
Yazarın kalemine kuvvet, okuyucusu bol olsun. Önünü açarsak, güzel kitaplara vesile olabiliriz.
"Gözlerini kapattı zihnini özgür bıraktı."
Sevgili yazar; bilim, sanat, psikoloji, felsefe ve dini öyle güzel harmanlayarak kitap yazmayı ve okuyucuları etkilemeyi başardın?
Öncelikle kitabın adına münhasır kendimle empati kurdum. Ya ben ya da sevdiklerimin böyle güçleri olsaydı? Çok şükür, yok... İnsanların benim için ne
"Engelli bir çocuğun ölümü genelde farkedilmez. Yükün ortadan kalktığı söylenir."
Engelli iki çocuk babasının gözünden yaşanan zor bir hayatın özeti...
Ne yazık ki hayatta işler her zaman yolunda gitmiyor, olmaz dediğimiz şeyler başımıza gelebiliyor. Nasıl anne babamızı seçme şansı bizlere verilmediyse evladını seçme şansı da anne babalara verilmiyor. Belki de kısacık bir zaman dilimine sığdıracağımız yaşamımızda neyle sınamıyorum ? değil de nasıl mücadele edebilirim? diyebilmek önemli.
Aziz dost!
Sen, tek bir kişi değilsin; sen, bir âlemsin!
Sen derin ve çok büyük bir denizsin.
Ey insan-ı kâmil!
O senin muazzam varlığın, belki dokuz yüz kattır; dibi, kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce âlem, o denizde gark olup gitmiştir!
Mevlana'nın Mesnevi'sinde geçen bu ifadeler, Psikiyatrist Dr. Mustafa
Bir çocuk, hayatı boyunca oğreneceği şeylerin hemen hemen yarısını 1-5 yaş döneminde öğrenir. Dolayısıyla çocuğun ilk ve en önemli öğretmeni annesidir. İyi bir çocuk yetiştirmek, dünyadaki en kıymetli şeylerdendir. Anneler, dünyayı şekillendiren gizli kahramanlardır. İşte bu yüzden, bir milletin ahlaki yapısını bozmak isteyenler ilk önce kadınları hedef alırlar. Çünkü kadın değişirse, toplum değişir. Anne kendisini yetiştiremezse, evladını yetiştiremez. Evet, annelik en zor, en yorucu meslektir ama cennet sadece annelerin ayaklarının altındadır
Zaman zaman yollarda kaybolmak, zaman zaman kendini geçtiğin yollarda bulmak gibi..
Ucu bir yalnızlığın gönül kafesinde, ihtilâl tadında bir mevsimde, bin kere ölüp bin kere dirilerek..
Bin kere unutup, vazgeçip..yeniden severek..yeniden inanmak gibi..
Bana yalanlar söyle hadi..Gitmedim, de, baş ucundaydım de..Saçlarını tarayan bendim
İlhan Arsel’le cahiliye dönemine gidip dönem hakkında yanlış fikir sahibi olabilmek için çok ideal bir kitap. Alternatif tarih arıyorsanız el kitabınız olabilir. Birkaç iddiayı örnek olarak vereceğim.
İlhan diyor ki, kız çocuklarını gömmek yaygın değildi kız çocuklarının doğuşunu talihsiz saymak gelenekte yoktu. Dakika bir gol bir. Evet her evde
Yazar sarah jio romanın adını, hilary kole'un blackberry winter şarkısından geldiğini söylüyor. Böğürtlen kışı yazarın söylediğine göre zamansız gelen kış...
Mayıs ayında aniden bastıran kışı ve seksen sene önce yine böyle bir kış günü kaçırılan bir çocuğun hayat hikayesini anlatır. Kendini seksen yıl önce kaçırılan küçük Daniel Ray'ın annesi Vera Ray'ın yerine ister istemez koyuveriyor insan.
Çocuğunu bulmak için yaşadığı dramı, çaresizliği anlatan sır dolu hikayesi.
"Kalbinizin derinliklerinde işlenen acıyı, tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz?"
Bu etkileyici hikayeyi araştıran gazeteci kadının trafik kazası sonucu bebeğini kaybetmesinin acısıyla ve evliliğin de bozulmasına aldırmadan sonuna kadar bu gizemli hikayeyi araştırması, tesadüfen eşinin ailesinin sırrını ortaya çıkarmış olması. Bu sayede evliliğin de kurtulmasıyla sonuçlanır.
Yazarın da dediği gibi; Hangisi daha zor, bilmiyorum.Birini aniden kaybetmek mi, yoksa onu yavaş yavaş, günden güne kaybetmek mi?"
"Hiçbir anne evladını kaybetmemeli."