Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
'...İçindeki bu karanlıkta, şu aç ateşlilik, benliğinde hep yaşamış olan, varlığını bugün bile el değmemiş durumda koruyan şu yaşama çılgınlığı doğmaktaydı, yalnız_yeniden bulduğu ailesinin ortasında ve çocukluğunun görüntülerinin karşısında_ gençlik çağının geçip gittiği düşüncesini, bu birdenbire korkunç görünen düşünceyi daha bir acılaştırıyordu, tıpkı şu sevdiği kadın gibi, ya evet, tüm yüreğiyle, hem de tüm bedeniyle, büyük bir aşkla sevmişti onu, evet, istek görkemliydi onunla, ergi dakikasında dünya dilsiz bir çığlıkla benliğinden çekildiği zaman yakıcı düzenini yeniden bulurdu, onu güzelliği nedeniyle, bir de kendisine hala genç olduğunu söylemelerini istemediğinden, genç kalmak, her zaman genç kalmak istediğinden ve, o anda bile geçmekte olduğunu bilmesine karşın, zamanın geçebileceğini yadsımasına yol açan şu cömert ve umutsuz yaşama çılgınlığı nedeniyle sevmişti; bir gün, gülerek, ona gençliğinin geçtiğini, günlerin akşama döndüğünü söylediği zaman, hıçkırmaya başlamıştı. 'yok, hayır, hayır, aşkı öyle seviyorum ki, ' demişti gözyaşları içinde, nice açılardan akıllı ve üstünde, belki de gerçekten akıllı ve üstün olduğu için dünyayı bu biçimiyle yadsımaktaydı... ... kaçmak, hiç kimsenin yaşlanmayacağı, ölmeyeceği, güzelliğin ölümsüz, yaşamın her zaman yabanıl ve parıl parıl olacağı bir ülkeye, var olmayan bir ülkeye kaçma istiyordu; dönüşte kollarında ağlıyor ve kendisi onu umutsuzca seviyordu...yani annesini '
Nişanı kutlarım. Belki mutlu ve aşk dolu bir yaşam geçirir. Olur ya. Bunu ona dilerim. İnsanm böyle bir gençlik aşkı ile evlenmesi güzel sonuçlara da varabilir.
Reklam
mobil gençlik
Bir gün içinde iki romanı da okumuş olmasına şaştım doğrusu, bunu da ona söyledim. "Okumak derken..." "O kitapları demek istiyorum, onların birini bile bir günde okuyamaz insan." "Onca sayfa okunur mu hiç ya? Özetlerine baktım." Bunları söylerken kucağındaki iPad'i işaret ediyordu. O zaman hayatı, aşkı, ölümü, felsefeyi, edebiyatı 140 karakterlik tweet'lerle ifade eden bir kuşakla konuştuğumu daha derinden kavradım. Aramızdaki uçurum kapanmayacak cinstendi
Ancak aşk kolay basariıabilecek bir olay değil. Biz hep kolaycı yaklaşıyoruz. Oysa aşk aynı zamanda özveridir, katlanmaktır, çile çekmektir. Aşk, şefkatle beslenen, sabırla ve azimle yürütülecek uzun bir maratondur. Bu koşuyu göze alamayan aşkı keşfedemez ve başaramaz.
9 yıllık öğretmenlik yapıyorum.Binlerce genç tanıdım.Ülke bu gençlere mi emanet edildi? Ulan ben bunlara telefonumu bile emanet etmem be! Satarlar. Parasına da hamburgerle kola alırlar. Ahh! Çok yazık. Kapitalizmin yerle bir ettiği bir gençlik. Aşk yok bir kere, aşk! Aşkı kaybetmiş bu çocuklar. Dünyanın en güzel duygusunu kaybetmişler. 'Çıkma' denen bir namussuzluk var, ama aşk yok . Çıkmayı biliyorlar; ama gerçek anlamıyla âşık olmayı bilmiyorlar.
Sayfa 184 - İZ YayıncılıkKitabı okudu
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın… Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya… Kapıları sırlara açılan bir kent… Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar… Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı… Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu… Ölümün yok edemediği bir sevda… Yıllara
Reklam
"Herkes yaşlanıp solarken, rüyaları solmamış insanlar edebî bir gençlikte yaşarlar ve gençlikleri artık yıpranmaz" diyolardı. Ne kadar yaşlanırsak yaşlanalım, sözgelimi, aşkı, gençken nasıl şiddetli duyumsarsak öyle duyumsayacaktık. Sonraki zamanlarımızda da aşklarımız hep bir gençlik aşkı olacak, biz de yeni yeni aşklarda gençliğimizin rüyasını görecektik...
Gönül bedenden önce giriyor erinlik çağına; oysa zevk almaktan çok sevmeye gereksinim duyuyordum, hazdan çok aşkı istiyordu canım. Şimdi o ilk yeniyetmelik zamanımdaki aşkın düşüncesi bile yok artık içimde, duyular hiçbir şey değildi, sonsuzluk dolduruyordu bir başına her şeyi; çocuklukla gençlik arasında yer alan o aşk, çocukluktan gençliğe geçiştir, öyle de çabuk geçer ki unutulur gider. Gustave Flaubert - Kasım
Hüsn ü Aşk
Hüsn ü Aşk’ı olduğu gibi, yani bir gençlik eseri olarak kabul etmelidir. Cesur ve çok tecrübesiz bir hamlenin yerini tatlı bir acemiliğe bıraktığı bu mesnevi’de, şâir, yenilik aşkını, tecride olan meylini, ince ve girift hayaller iştihasını, renk ve nüans zevkini bol bol sarfeder.
Avize Gibi Renk ve Işık Dolu Şiir (Şadırvan, 22 Nisan 1949)
Gün Gelir
Gün gelir, hatırlamak bile bir acı olur. Gençlik aşkı, sevinci, daha dünkü ümidi… Yumruklasan göğsünü bir boş yankı duyulur.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
9 yıllık öğretmenlik yapıyorum.Binlerce genç tanıdım.Ülke bu gençlere mi emanet edildi? Ulan ben bunlara telefonumu bile emanet etmem be! Satarlar. Parasına da hamburgerle kola alırlar. Ahh! Çok yazık. Kapitalizmin yerle bir ettiği bir gençlik. Aşk yok bir kere, aşk! Aşkı kaybetmiş bu çocuklar. Dünyanın en güzel duygusunu kaybetmişler. 'Çıkma' denen bir namussuzluk var, ama aşk yok . Çıkmayı biliyorlar; ama gerçek anlamıyla âşık olmayı bilmiyorlar.
Çoğu insan büyük bir gençlik aşkı geçip gittikten sonra ruhun eksikliğini artık hissetmezler..
KIZILELMA Bir varmış, bir yokmuş, Tanrı’dan başka Kimseler yok imiş, yakın zamanda (Bakû’)da milyoner bir kız var imiş; Türklüğü çok sever, yurda yâr imiş; Adı (Ay Hanım) mış, hanlar soyundan;
423 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.