Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgili ben, Bu mektubu ne zaman okuyacağından emin değilim, hatta okuyabileceğinden bile emin değilim çünkü uğruna kalbinin atmadığı yerlere gidiyorsun. Olur da okursan geçen onca günden sonra bu yazdıklarımın karşılarında şu ankinden farklı birini görmek isteyeceklerinden emin olabilirsin. Lütfen bu cümlelere mahcup olma. Hayatında hiçbir şey değişmeyecekse ne diye çıkasın ki yola? Umarım iyisindir. Umarım iyi geçmiştir. Umarım not defterini, kitaplarını turistlerin bol olduğu ve "Eşyalarınıza sahip çıkın" uyarılarının sıkça yapıldığı yerlerde unutmazsın. İnsanlar ve dünya değişim konusunda hız rekoru kırmaya devam etse de burası bildiğin gibi, yıllardır ne değişmediyse yine değişmemeye devam ediyor. Ailen aile olduğunu, İnsanlar bir amaç için var olduklarını unutmaya devam ediyorlar. Israrla ve her bir gün hiç akıllarından çıkarmadan... Bu satırları sana yazarken biraz tebessüm ettirdin bana. Söylememe gerek yok ama yine de iyi hissedeceğini düşünüyorum. Seni çok seviyorum. Zaten bir insan önce kendiyle mutlu olmalı değil mi? Sımsıkı sarılacağız birbirimize. Kimimiz var ki bizden başka? Bir gün herkes hayatından gidince anlıyor insan bu dünyada sadece iki ayak üstünde durduğunu...
Sayfa 27 - Destek Yayınları
Kilise, Alman imparatorlarını kötü alışkanlıklarından dolayı aforoz etmiştir: sanki bir keşiş veya rahip, bir II. Frederik'in kendinden ne talep edebileceği konusunda tartışmaya katılma hakkında sahipmiş gibi. Bir Don Juan, cehenneme gönderilmiştir: bu çok naiftir. Cennetin bütün ilginç insanlardan yoksun olduğuna dikkat ettiniz mi? "Büyük insanın" ne olduğunu biraz tutarlılıkla, hatta derinleştirilmiş bir görüşle yansıttığımızda, kilisenin bütün "büyük insanları" cehenneme gönderdiğine dair hiçbir kuşku kalmaz - "insanlığın bütün büyüklüklerine" karşı savaşmaktadır.
Reklam
Hele biraz çalışalım, cehdedelim, kendimizi verelim. "Kendini vermek" ne güzel değil mi? Şu Türkçenin tadına bak.
Ne kadar acayip insansınız! Hiç iradeniz yok mu? Hep bugünle mi meşgul olursunuz? Biraz da bütün hayatınızı düşünün.
Sayfa 119
Huyuma suyuma kefil olamam. Esnek biri değilim. En azından dünyayla uyum sağlayacak kadar. Başkalarının ahmaklıklarını ve ahlak bozukluklarını gerektiği kadar çabuk unutamıyorum ; benim şahsıma yönelik kabalıkları da. Duygularım öyle itip kakmakla veya pohpohlamakla kolay lolay değişmez. Biraz kindar olduğumu bile söyleyebiliriz. Birisine gücendim mi, sonsuza dek fikrimi değiştirmem.
"Aslında biraz düşünürseniz, bir toprak parçasının sahibinin olması tuhaf bir şeydir. Kaç metre derine kadar sahip olabilirsiniz ki? Eğer bir toprak parçasının sahibiyseniz, aşağıya doğru daralıp dünyanın merkezine ulaşıncaya kadar inen kısım sizin mi olur? Yoksa bir toprak parçasına izinsiz girmenin ne demek olduğundan habersiz solucanların yaşadığı kısmın üzerindeki incecik tabakaya mı sahip olabilirsiniz?
Reklam
S. O halde bunu biraz irdeleyelim. Sizce gelecek değiştirilebilir mi, Dr. Seldon? Y. Kesinlikle. Bu mahkeme salonu birkaç saat içinde havaya uçabilir, tabii uçmayabilir de. Eğer böyle bir şey olursa, hiç kuşkusuz gelecek de bir nebze değişecektir. S. Yine laf salatası yapıyorsunuz, Dr. Seldon. İnsanlığın tarihi bir bütün olarak değiştirilebilir mi peki? Y. Evet. S. Kolayca mı? Y. Hayır. Güçlükle. S. Neden? Y. İnsanlarla dolu bir gezegenin psikotarihsel süreci son derece büyük bir eylemsellik içerir. Değişmesi için benzer eylemsizliğe sahip bir şeyle karşılaşması gerekir. Ya bu süreç içinde yer alan insanların sayısı fazla olmalı ya da -insan sayısı yetersiz kalsa bile- değişime yetecek uzunlukta bir zaman kullanılabilmeli. Anlıyor musunuz?
Sayfa 39
"Daren!" dedim coşkuyla harfleri uzatarak, "Beni kurtarmaya nu geldin?" "Burada ne işin var demek istiyorum," dedim daha tutarı bir tonda. Bu kahkaha kusmuğunu görmek bile beni bu kadar mutlu ettiyse durumum olduk çavahim olmalıydı. "Geçiyordum, şöyle bir uğrayayım dedim." "Sen," dedim alttan
Sayfa 376Kitabı okudu
Bunu görünce yüreğim sızlıyor albay. Gördüklerimi söylemeden yapabilir miyim hiç? Yoksulum, validenizin yanında sığınıyorum. Belki başkaları size yaltaklandığım için susuyorum sanacaklar. Oysa hiçbir süt kuzusunun beni dalkavuğunuz yerine koymasına tahammül edemem. Belki demin, buraya girdiğim zaman, içtenliğimden ileri gelen açık sözlülüğümle biraz ileri gittim; hatta işi kabalığa kadar vardırmak zorunda kaldım. Ama beni bu duruma sokan siz oldunuz. Bana karşı pek fazla kibirlisiniz albay. Dışarıdan görenler beni köleniz, dalkavuğunuz sanacaklar. Tanımadığım şahıslara karşı beni küçültmekten zevk alıyorsunuz, halbuki sizin akrabanızım ben, duydunuz mu? Her bakımdan akrabanızım. Hatta belki sizde oturmakla lütfunuzdan faydalanmıyor, tersine ben size lütufta bulunuyorum. Beni küçültmeye çalışıyorlar; şu halde ben kendimi övmek zorundayım, bu gayet tabii hakkım... Buna karşı susamam, hem de derhal itiraz etmem gerekiyor. Bunun için kısaca ve açıkça söyleyeyim ki, siz müthiş kıskanç bir adamsınız. Mesela, bir kimse arkadaşça konuşmaya, kendi de farkında olmadan bilgisini, okumuşluğunu, ince zevkini ortaya koymaya başladı mı çekemiyor, dayanamıyorsunuz. "Dur, ben de bilgimle ince zevkimi göstereyim!..." diye hemen ortaya çıkıyorsunuz. Halbuki zevk namına neniz var? Kusuruma bakmayın albay, ama zarafete, sığırın etten anladığı kadar yabancısınız. Sözlerimin sert, kaba düştüğünü biliyorum. Bununla beraber hiç olmazsa, açık ve doğrudur. Böyle bir sözü dalkavuklarınızdan duyamazsınız albay. Bu bölüm bana Yeraltından Notlar kitabını anımsattı.
Sayfa 119 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Diğerlerine hiç mi hiç benzemiyor, yakışıklı, ilginç, çekici... Karanlık geceye bir ay gibi doğuveriyor... Kendini böyle bir insanın cazibesine bırakmak, her şeyi unutmak... Sanırım ben de kaptırdım kendimi biraz. Öyle tabii, o yokken canım sıkılıyor işte, şimdi onu aklıma getirdiğimde gülümsüyorum...
Sayfa 63 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Eşlerde, dışarıya taşabilecek duyguları ve eğilimleri boğmak için tedbir alalım: İslamiyette uygulanmakta olan tesettür, kadınların kocalarından başka erkekle katiyen temasa gelmemeleri ve dış hayata sahip olmamaları, bir dereceye kadar kadınları durdurur, fakat erkekler için, bugünkü medeniyet zemininde bir engel icat etmek zor... Gerçi onları ciddi ve sürekli çalışma içinde bulundurmak suretiyle meşgul etmek hatıra gelir. Pek güzel, o kadar ciddi ve yorucu çalışmadan sonra, son asrın ilerlemesi ve medeniyetin ışıklarıyla ve dimağı aydınlanmış bir erkek, işinden doğru evine gelip kapanmak suretiyle yarın için icap eden zevk ve çalışma kuvvetini kazanabilir mi?… Biraz hava, biraz müzik, biraz tiyatro, kısacası bir hayat arzu etmez mi?... Bu doğal ve medeni gerekleri tatbik ederken yanında karısı bulunmazsa, bu eksiği telafi etmek lazım gelmeyecek mi? Çünkü bir erkek için kadın huzurundan, kadın sözünden, kadın refakatinden mahrum bulunmak bir eksikliktir, bu mutlaka tatmin olunur. Fakat evde erkeksiz kalacak kadın için erkek ihtiyacı aynıdır... Ruh ihtiyacıdır ve önemli olan budur. Sonra, bu derece sıkı şartlara bağlı olarak yaşayacak kadınlarımızın hayat hakkıııda, medeniyet hakkında, hürriyet hakkındaki fikirleri, ihtisasları ne olabilecektir?
Sayfa 189 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918) - 6 Temmuz 1918, CumartesiKitabı okuyor
Haklı olmak
Aracınıza Bindiniz, emniyet kemerinizi taktınız, hız kurallarına uyuyorsunuz, kendi şeridinnizde gidiyorsunuz, alkollü araba kullanmıyorsunuz, yorgun ve uykulu değilsiniz. Biraz sonra karşıdan bir araç son derece hızlı bir şekilde size doğru geliyor. Ne yaparsınız? Haklı olduğunuz için yolunuzdan çekilmemeyi mi tercih edersiniz yoksa o an bu konuda ısrarcı olmaz ve kendi güvenliğinizimi sağlarsınız? Haklı olduğunuzu düşünüp yoldan çekilmek istemeyeceğinizi zannetmiyorum. Bazen haklılığımız konusunda kendimizi güvenli bir noktaya alıp sonra davamızın peşine düşmemiz gerekir.
Sayfa 236Kitabı okudu
Diyeceğim o ki, en güzel gün daha yaşanmadı. Sen İyisi mi biraz daha bekle..
Böyle dolandırıcılık yapabilenlere çok imreniyorum :D
Anlatıyor Ömür: Hoca Yusuf'a muska hazırlamış, üzerinde kem göz vardır, demiş, bu muska nazarı bozar. Peki leğen? Leğene gerek olmadı, diyor Ömür, öyle bir durum yokmuş herhalde, yani sormadım tabii, hocam leğene bakmayacak mısınız, demedim, denir mi? Sait gülüyor, öyle olsun madem, kaç para verdin bari? Ömür biraz mahcup susuyor, sonra Esma teyze gibi içine içine konuşarak 450, diyor - kaç? 450. Ömür sen kafasız mısın? Çıkarıp verdin mi 450'yi? Verdimse verdim, diyor, biriktirdiğim paradan harcadım. Ömür sen deli misin, bir muskaya 450 mi verdin? Okumuş kadınsın, okumuş kadın böyle mi yapar?
Sayfa 56
O leş gibi ayak ve ter kokuları... Berbat ve iğrenç
Cami havasız mı havasız, biraz da rutubetli, bu kadar adamın olduğu yerde hava mı kalır?
Sayfa 54
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.