"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Peş peşe okuduğum dört Saik Faik kitabının ardından ki yaklaşık 70 civarında öyküye denk geliyor, bir durup soluklanmak, biraz okuduklarımı sindirmek, biraz da üzerimde biriken yükü boşaltmak maksadıyla bir mola vermek icab edince, bir semaver dibinden daha güzel bir köşe olamayacağını düşünüp çıkınımı buraya boşaltmaya karar verdim...
Gelin,
Beni en çok şaşırtan yazarlardan biridir Murat Menteş. Sadece iki kitabını okumakla yazar hakkında bir şeyler söylemek ne kadar kabul edilir bilmiyorum ama dün artık inceleme yazacağım dedim kendime.
Öncelikle kitabın kapak tasarımı fazlasıyla orijinal ve başarılı. Kapağında silahlar, uçaklar, televizyonun içinde kovboy şapkasıyla bir elinde
Kovit sevdiklerimizi, yakınlarımızı bir bir bizden alırken, hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek ne acı değil mi? Ama hayat devam ediyor. Ölenle ölünmez diye bir söz vardır. Biz geride kalanlar da bu söze uymak zorunda kalıyoruz. Evet zor da olsa insanlar hayatlarına kaldığı yerden devam ediyor. Neden böyle bir giriş yaptım ben de bilmiyorum.
"Seversin vazgeçmeyi. Bu işten de vazgeç. Mutluluğundan vazgeçtiğin gibi!.."
Ben sevmem vazgeçmeyi... Bu yüzden başlarda kitap beni ne kadar zorlasa da, fazla karamsar gelse de biraz ara verip dinlendim ama okumaktan vazgeçmedim, iyi ki de devam etmişim. Başlarda zorladı diyerek kitaba karşı önyargı oluşturmak istemem. Benim kafamın
Selam arkadaşlar, gelirleriyle ve giderleriyle tüm insanlığa faydamın dokunduğu youtube linkini aşağı bırak... yok yok öyle bir derdim, merak etmeyin. Bu yalnızca kamusal bir incelemedir, dileyen okur, dileyen okumaz. Sizi birer araç olarak görmüyorum, birbirimize katacağımız çok şey var.
Hepimizin içinde bir nebze de olsa kendini bulabildiği
Bazen bazı kitapların sizi zihinsel olarak yorduğunu hissedersiniz. Belki dilinden belki de içeriğinden. Bazen de kısa süre içinde çok fazla kitap okumuşsunuzdur ve biraz dinlenmek istersiniz. Ben de kitaplar arası ne zaman soluklanma ihtiyacı hissetsem, kitaplarıyla kısa bir mola verebileceğim yazarla tanıştım. Stefan Zweig..
Genellikle uzun olmayan öykülerinden ve yalın, akıcı dilinden dolayı olabilir. Bunun dışında yazılarında tam olarak ifade edilemeyen ama insana dokunan bir şeyler var.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nda da olduğu gibi..
"Sana, beni asla tanımamış olan sana."
Mektup bu cümleyle başlıyor. Basit, kısa bir cümle gibi. Ancak o cümle aşık bir kadının acısını, hayal kırıklığını ve öfkesini içinde barındırıyor. Kadın tarafından belki de en acısı mektup sona erdiğinde bile sevdiği adam onu tam olarak bilemeyecek-tanıyamayacak.
Çocukluk aşkını neredeyse saplantılı diyebileceğimiz bir şekilde yetişkinliğe kadar kalbinde taşıyan bir kadın. Adamı gördüğü ilk günden itibaren hayatı 'O' oluveriyor. Onun için akıllı, onun için güzel ve onun için yetişkin bir kadın olmak istiyor.Her şey, ondan haberi olmayan sevdiği adam için. Bazen onun yüzünden acı çekiyor bazen de küçük düşüyor. Aşkından ise asla vazgeçmiyor.
Kısacık ama aşk hakkında düşündürecek bir kitap.
Aşk nedir? Tek taraflı aşk yaşanabilir mi? Ve bu 'aşka', gerçek aşk diyebilir miyiz?
Siz de küçük bir mola ihtiyacı hissederseniz çekinmeden Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu okumaya başlayabilirsiniz. :)
Sadık Hidayet etkinliğine ismimi yazdırdığımda kafamda beliren ilk düşünce 'Nasıl olsa Kör Baykuş'u okudum, bu vesileyle başka bir eserini daha okurum' şeklindeydi. Ancak daha sonra Kör Baykuş'un tek bir okumayla rafa
Bir okulum vardı. Çocuğum gibi gördüğüm öğrencilerim vardı. Yarı yıl tatili olunca heyecanla ilk karnelerini almışlardı. Tatilin son günü okula başlamak için hazırlık yapmıştım. Sonra...Sonra başlayamadık.
13 Mart Pazartesi okul yeniden başlayacak. Okulum taşınacakmış. Ama okulumun neresi olacağı hala belirsiz... Hangi öğrencilerim okula gelebilecek, hangileri başka yerlere taşındı ya da kaybettiğim öğrencim var mı bilmiyorum. Depremden sonra velilerime sordum ama cevap gelmeyen öğrencim var mı bilmiyorum. Çünkü o günden sonra hafızamda sıkıntı var, birçok şeyi hatırlayamıyorum. Kafamdaki belirsizliklerle, şu an belirsiz olan her şeyle yüzleşmek zorunda kalmak beni çok üzüyor. Ben kaçtığım yerde iyileşmeye çalışıyordum biraz olsun toparlıyordum. Ama kısa bir süre sonra yeniden orada olmak zorundayım. Çocuğum için güçlü olmalıyım, öğrencilerim için güçlü olmalıyım. Bu güçlü görünme oyununu ne kadar oynayabilirim bilmiyorum. Oyun diyorum çünkü iki dakikada alt üst olabilen bir hayatta ben bir insanın güçlü olabileceğine, güçlü kalabileceğine artık inanmıyorum.
Yazmak istiyorum, güzel bir kitabın bıraktığı izler görünsün diye. En iyi ne zaman anlatılır bir kitap? Okuyup bitirince hemen mi, yoksa ateşin altı fazla açık kalmışsa biraz demlenmesi için beklemek mi lazım? Ben sıcağı sıcağına yazmak istedim.
Kitabın verdiği hisleri aktarmak, yazarın dünyasına tanıklık etmek ve daha çok kişinin okumasını
Küçük bir mola kitabıyla karşınızdayım. Tabi ki zevkler sebebiyle küçük bir mola kitabı diyorum. Fantastik kitap zevkine sahip ve fantastik okuyarak beslenen arkadaşlarımız için ana konu olabilir bir kitap ancak ben uzun süre zihnimi yoran kitaplar okuduğumda ya da yoğun bir okuma maratonum olduğunda bu tür kitapları kısa bir mola vermek ve zihnimi rahatlatmak için okuyorum. Eğer benim gibi yapan arkadaşlar varsa bu incelemem aslında onlara, çünkü alanda pek bilgi sahibi değilim.
Kitap gerçekten akıcı bir dile sahip kolayca bir kaç saatin geçtiğini anlamadan okuyabilir ve dinlenebilirsiniz. Kitap konusu olarak fantastik diyince aslında çok uçuk kaçık bir konu beklemiştim. Farklı güçler yaratıklar vesaire ancak çok uçuk kaçık bir kitap değil. Bir krallıkta hırsızlık yeteneğiyle ünlenen bir kızın kraliçeye hizmet etmek için başka krallıktan birilerini tutuklamaya çalışırken o krallığın patreisiyle yaşadığı aşkı anlatıyor. Biraz olay biraz aşk anlayacağınız. Mola vereceklere önerilir :)
Hırsızların DansıMary E. Pearson · Martı Yayınları · 20221,384 okunma
Romanlar dinlendiği yerdir okurun. Dinlenme dediysek keyif çatma manasında değil. Dünyanın yükünü bir kenara bırakıp uzaklaşma, içine çekilme, rahatsız olduğumuz ne varsa mola verme anlamında kullanıyoruz bu dinlenmeyi. Yeni bir sayfa açmak, önem verdiğimiz bir yazarın dünyasına tanıklık etmek, biraz da onun gözünden bakmak, onun gözüne bakmak.
Murat Menteş ile yeni tanıştığım bu tanışıklık yerini sıkı dostluğa bırakacak gibi duruyor.
Bir tavsiye üzerine kitabı elime aldım ve tam anlamıyla elimden bırakamadım. Normal şartlarda ortalama 300 sayfalık bir kitabı 24 saatte bitirmek benim için zordu fakat bu kitap bu konuda sınırları zorlattı.
Yazarın dili çok tatlı, anlatımı çok akıcı. Kullandığı tasvirler, seçtiği karakter isimleri ve kurguladığı kahramanlar çok derin. Biraz karmaşık giden olay örgüsünde oldukça farklı ve güzel mesajlar barınıyor. Kitapta, yaşama dair birçok şey bulabilirsiniz. Yazarın tekniğini ve hayal gücünü çok beğendim. Bir kitaba (absürt olarak) bunca şeyleri sığdırmak kolay iş değil.
Yazarın tarzını tam olarak açıklayacak cümleler kuramam ama gerçekçilikten yana olanlara gayet saçma gelecek bir hikaye. Yani kitabı elinize "Dan Brown" mantığıyla alırsanız hayal kırıklığına uğrarsınız. Durup hikayeyi değerlendirmeye kalkarsanız da aynı sonuç olur. Fakat bu durum yazarın eksikliği değil tarz meselesidir. Anlayacağınız, ayrıntılara takılmadan kendini akışa bırakıp okumalısınız.
Uzun ve yorucu kitap okuma tarzı olanlar böyle tatlı kitapla bir mola verebilirler. Kitap okuma serüvenimize böyle tatlı ve farklı mizahlar da eklemek gerekir diye düşünüyorum.
Ruhi MücerretMurat Menteş · April Yayıncılık · 201315,4bin okunma