Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Klasik şairler, eski sanata ve "sanat için sanat"a taraftar olan sanatçılar, sanatı toplumun maddi hizmetine verirsek, sanatı aşağı düşürmüş oluruz diyorlar. Bunlar ya anlamıyorlar ya da bir tür safsataya sarılıyorlar. Çünkü sanatı toplumun hizmetine vermek, "değer"i "fayda"ya dönüştürmek değildir; burada fayda ve menfaat, toplum içindir, birey için değil. Bunun bizzat kendisi "değer"dir.
Sayfa 124
''... Birey, devletten ve toplumdan (daha) ahlaklıdır. Toplum bir lanettir. İnsan savaştan, fuhuştan nefret ederken , vatandaş onları sever, yeşertir. Başkaldırma ve isyan hakkı. Birey, aile içinde alçakgönüllüğü sever; vatandaş ondan nefret eder, ahlaksızlığı sever...''
Reklam
"Toplum ile birey arasında genişleyen ahlak farkı, ikisinin de hastalanmasının temel nedeniydi. Toplum ile bireyin arasına teknoloji girmiş."
Yaşamın yapısında umut ve inanca bağlı olan ve onların bir halkasını oluşturan bir öge daha vardır: cesaret, ya da Spinoza'nın adlandırmasıyla, direnme gücü. Belki de direnme gücü belirgin, daha açık bir anlatım, çünkü günümüzde cesaret daha çok yaşama yürekliliğini değil de ölme yürekliliğini göstermede kullanılıyor. Direnme gücü, umut ve
http://www.narteks.net/psikoloji/atil-hareketsiz-duran-yasam-olmeye-egilimlidir-erich-fromm.html
"...çizgi dışı birey -sürünün dışına çıkanı ezen toplum çatışmasını en çarpıcı biçimde dile getiren bir öykü gerçekliğidir."
Üstünde durulması gereken bir başka güçlük daha var: Halka halkın diliyle değil, kendi diliyle seslenmek isteyen bilge kişiler demek istediklerini anlatamazlar ona. Oysa halk diliyle anlatılamayan bin bir çeşit düşünce vardır. Çok genel kavramlar gibi, çok uzak konuları da halk anlayamaz: Her birey, yalnız kendi çıkarına uygun yönetim biçiminden başkasını denemediği için, iyi yasaların yüklediği sürekli yoksunluklardan elde edeceği yararları kolay kolay göremez.
Reklam
"Dönüşüm, aile kurumunun bireyi yok edici yanlarını tüm korkunçluğuyla evrensel düzeyde yansıtan bir yazın metinidir. Daha da genelinde, çizgidışı birey- sürünün dışına çıkanı ezen toplum çatışmasını en çarpıcı biçimde dile getiren bir öykü gerçekliğidir."
Sayfa 87 - Can Yayınları, 48. Baskı
GÜNAHA ÇAĞRI  Günah ne kadar çekici yarabbi ...Ve suç elbette.  Hiç bir günaha ve suça bulaşmamış masumlar içinse  hayat ne kadar rahat ve ne kadar sıkıcı.  Kim günahı tanımayan bir masuma aşık olmak ister?  İnsanları günaha çağıran bir mabet kurmak isterdim,  her saat başı çanları çalıp "Günah işleyin çocuklarım,  günah işleyin
Her şeyi gerektiği gibi yaparsak kendi içimizde sonsuza dek büyüyebilirdik. Bu süreç bozulursa ki bu her an olabilir, büyüyemiyorduk. Ne birey ne de toplum olarak. İşte bugün yaşadığımız dünya da bu bozuk sürecin bir ürünü.
Hep geçmişte yaşıyoruz. Birey olarak değil, toplum olarak geçmişte yaşıyoruz. Okullarda tarih dersleri öğretiliyor çocuklara, bilmem kim ne zaman hangi savaşta galip gelmiş. Yanı ilk olarak öldürmenin gururlu ve şerefli bir şey olduğunu öğreniyoruz. Daha küçük yaşta savaştan gurur duyan birer şuursuz birey olarak hayata kök salmaya başlıyoruz. Bu yüzden savaştan, kandan besleniyoruz aslında. Hani bir söz vardır ya: "Geçmişini bilmeyen geleceğini inşa edemez." .... Birçok devlet bu söz üzerinden ülkeleri yönetiyor. Hep geçmişe dönüyoruz. Onu da doğru dürüst anlayamıyoruz. Biz geçmiş zamanda "bu yalan, bu gerçek" diye tartışıp dururken. Aynı ülke sınırları içerisinde, birileri haksızlığa uğruyor, birileri saçma sapan sebeplerden ölüyor, ama biz hala geçmişi tartışıyoruz. Şimdiki zamanlarda yaşanılanlara gözlerimizi sımsıkı kapatarak...
Reklam
Linç, sadece birden fazla insanın yan yana gelip yumruklarını sıkması değildi. Toplumsal bir gerçekti! Sosyal antropolojide yeri olan bir hareket biçimiydi! Hatta bir biçimlendiriciydi! Toplum ve birey, çoğunluk ve azınlık ilişkilerinin düzenleyicilerinden biriydi. Kolektif bir haktı! Rousseau’nun doğrudan demokrasi dediği şeydi! Her şeydi!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.