Çocuklarıyla sohbet etmezler. Çocuklarının hayatları ilgilerini çekmez. Boş vakitlerinde onları biraz sevip ellerine şeker ve oyuncak verip şöyle söylerler: 'Haydi çocuklar!Kendiniz oynayın!'
Söyledikleri asıl şudur:
‘Gözümün önünden kaybol. Ne yaparsan yap. Yeter ki bizi rahat bırak.’
Goddard, "Aynayı bırak ve yüzünü değiştir. Dünyayı rahat bırak ve kendine dair algını değiştir" sözleriyle bizi yargılamanın cazibesine direnmeye ve dünyada ve gelecekte görmek istediğimiz değişim için kendimize bakmaya davet ediyor. diğerleri. "Allah'ın vaadi kayıtsızdır; Allah'ın kanunu şartlıdır ve kendi zamanında gelir. Eğer bunu bu hayatta yaşamazsanız" dedi, "Bir kapıdan geçersiniz, ölüm budur ve dirilirsiniz. Böyle bir dünyada anında hayata dönüyorsunuz ve burada yaşadığınız sorunların aynısını, kimliğinizi kaybetmeden oraya devam ediyorsunuz."
-Kemal, Kemal, bizi rahat bırak, sonra vicdanen mesul olursun; biz öyle şeyler yapacağız ki, neticesinden sen de memnun olacaksın, dünya da hayretler içinde kalacaktır."
Bırak, bırak tüm bunları diyecektim. Kimin konuştuğunun ne önemi var, biri kimin konuştuğunun ne önemi var dedi. Biri kalkıp gidecek, giden ben olacağım, ben olmayacağım o, ben burada olacağım, buradan uzaktayım diyeceğim, ben olmayacağım o, hiçbir şey söylemeyeceğim, bir öykü anlatılacak, biri bir öykü anlatmaya çabalayacak. Evet, yadsımıyorum
Bunlar ne kadar zor. ben nasıl öğrendim bunları hatırlamıyorum ama herhalde çocuklarımın ki
gibi olmamıştır. höt hötlerle, dayaklarla, korkularla öğrenilmiş bir hayat. kaygı dolu bir hayat. acaba
hata yaparsam. ya peki olmazsa. ama denersem ne olur. belki küçükken öğrenmeye çalıştığım
şeylerin özgürlüğü verilmediği için ticareti
"Kemal Kemal, bizi rahat bırak! Sonra vicdanen sorumlu olursun. Biz öyle şeyler yapacağız ki, neticesinde sen de memnun olacaksın, dünyada hayretler içinde kalacaktır."
Sofya'da bir ataşemiliterdi Mustafa Kemal. Onu kim dinlerdi? Türkiye'ye çağrılan Alman Askeri Islahat Heyetinin, kayıtsız şartsız orduya hâkim olmasına da karşıydı. Bu konuda gene kendi tabiriyle, "sesinin erişebildiği makamlara kadar itirazda bulunmuş"tu. Ama ne olmuştu ki? Hiç! Hatıralarında bundan şöyle bahseder:
"Ben
Peyami Safa 'nın da ''Bodrum Katından Notları'' var . . .
Gaz lambasını yakıp merdivenlerden yavaş yavaş ''Bodrum Katı''na doğru inelim . . .
Bu roman, sadece 15 yaşındaki hasta bir gencin hastane
CAMDAKİ KIZ
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
350 Sayfa-2019
DOĞAN KİTAP
“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unu-
tulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
Aşk yakıyor, ayrılık kavuruyor. Aldatılmaksa insanına, nerden
geldiğine ve güvene göre tepkiler verdiriyor…
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o
Yıldızlı Gece, Ayçiçekleri, Çiçek Açan Badem Ağacı gibi tabloların ressamıVincent Van Gogh‘un adını duymayan kalmamıştır belki de günümüzde. Kendi tarzı ve kullandığı renklerle kalbimizde taht kuran 1853 doğumlu ressam, ne yazık ki yaşadığı dönemde anlaşılamamış. Başka birçok sanat/edebiyat insanı gibi kıymeti öldükten sonra anlaşılmış. Hal böyle
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
_Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur.
_Seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş kişiye entelektüel denir.
_Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınları gibi her şeyi delip geçebilirler.
_Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere, dertlerin yüzme bildiğini söyle.
_Dertten kim öImüş sanki bırak her şey dağınık kaIsın.
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,