Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İstanbul'a bakıyorduk denizden.Bizim istanbulumuza,çalınmış hayallerin şehrine...talan edilen anıların başkentine...yağmalanmış mutlulukların payitahtına..kırılmış umutların kalesine...kederlerin kraliçesine..zorbalığın ele geçirdiği güzelliğe ..sinsiliğin bayrak diktiği zarafete.... Açgözlülüğün işgal ettiği berekete...kendi kanımızı sunmaktan başka çaremiz kalmayan şehrimize ;sokağımıza,bahçemize ,evimize,mezarımıza... İstanbul'a bakıyorduk denizden: Nevzat,Demir, bir de ben Sisler içindeydi İstanbul....
Sayfa 621Kitabı okudu
Çarmıha gerilmiş İsa, çektiği acıları bizim de çekmemizi istiyor. Ölmekten başka çaremiz yok.
Sayfa 200
Reklam
"Bizim de başka çaremiz yok da ondan, oğlum Hikmet. Biz bu dünyaya seyretmeye, hayran olmaya gelmişiz.
Sayfa 280 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Bizim dinlerimiz vebadır ve onları destekleyen iktidarlar, zehirleyici fesat çeteleridir, bizim tinselliğimiz zihinsel yetilerin mastürbasyonundan başka bir şey değildir, artık bütün güç ve kaynaklarımıza ihtiyacımız var, dünyayı yeniden düşünmek istiyorsak, hayatın ve ölümün tek hakiminin insan olduğu bir dünya düşünmek istiyorsak başka çaremiz yok; tek hakimi, diyorum, beni iyi dinleyin, çünkü metafizik aldatmaca son soluğunu verdi artık, kendi güçsüzlüğümüzün ardına sığınamayız.
"Bazı süreçler, ne yapılırsa yapılsın, değişikliği kaldırmaz. Ben bu düşüncedeyim. Eğer bu süreçle birlikte var olmaktan başka çaremiz yoksa, bizim yapabileceğimiz şey, inatçı bir azimle kendimizi değiştirmek (belki de dönüştürmek). Bu, süreci kendi karakterimizin bir parçası haline getirmekten ibarettir."
Doğan Kitap
"Hata yapma fikri... bizim metahatamızdır: yanılıyor olmanın ne anlama geldiği konusunda yanılıyoruz. Düşük zekalı olmanın emaresi olmaktan çok öte, hata yapabilmek yaşamsal bir insanı kavramadır. Ahlâkî bir eksiklikle ilgisi olmayan, duygudaşlık, iyimserlik, hayal etme, inanç ve cesaret gibi en insani ve onurlu niteliklerimizden bazılarının ayrılmaz parçasıdır."
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
“Bizim de başka çaremiz yok da ondan, oğlum Hikmet. Biz bu dünyaya seyretmeye, hayran olmaya gelmişiz. Takdir etmesini bilmek de bir meziyet, derlerdi büyüklerimiz bize. Biz de önümüze geleni beğenirdik: Tarih hocasını Herodot, felsefeciyi Eflâtun zannederdik. Bizim hocaların adı neden tarihe henüz geçmemiş diye hayıflanırdık; ortada bir haksızlık olduğunu düşünürdük. Bize göre herkes, âlim adamdı. Tekaüt olduktan sonra kanaatlerim biraz değişmişti ama, gene de hangi resim sergisine gitsem, koşar ressamı tebrik ederdim; bütün piyeslerden sonra alkışlamaktan ellerim acırdı. Ediplerle tanışamadım diye üzülür dururdum. Bir gazete muharririnin yazılarını en büyük hakikat olarak kabul ederdim. Mühim makaleleri kesip saklar, fırsat buldukça yeni baştan okurdum. Ortaya atılan her esere hürmetim vardır benim. Bir insanın, iyi kötü, ortaya bir eser koyması ne kadar zor, ne kadar takdire şayan bir gayrettir bilemezsin.”
"İstanbul'a bakıyorduk denizden. Bizim İstanbulumuza, çalınmış hayallerin şehrine... Talan edilen anıların başkentine... Yağmalanmış mutlulukların payitahtına... Kırılmış umutların kalesine... Kederlerin kraliçesine... Zorbalığın ele geçirdiği güzelliğe... Sinsiliğin bayrak diktiği zarafete... Açgözlülüğün işgal ettiği berekete... Kendi kanımızı sunmaktan başka çaremiz kalmayan şehrimize; sokağımıza, bahçemize, evimize, mezarımıza... İstanbul'a bakıyorduk denizden: Nevzat, Demir, bir de ben. Sisler içindeydi İstanbul..."
Sayfa 621Kitabı okudu
Biz diyoruz ki, bu halk soyulmasın... Halkı soyanları artık aradan çıkaralım. Yirminci yüzyıl milletlerin soyul­maktan kurtuldukları, kendi benliklerini buldukları yüz­ yıldır. Bizim toprağımızın kendine has bir kültürü var, amanın buna hiç önem verilmiyor, önem verilsin, diyoruz. Başka çaremiz yok, diyoruz. Amanın millet, toprağımız yok oluyor, ağalar, beyler, gericiler, toptan, toprağımızı, ormanlarımızı yok etmek için yarışa çıkmışlar, ne duru­yoruz, diyoruz ... Onlar karşımıza geçmişler bre vatan ha­inleri, bre zındıklar... Bre! Bre!.. Azıcık vicdanı olan, elini vicdanına koyup söylesin, kim vatan haini, kim değil!..
Hem neden hayallerimiz ve ümitlerimiz olmasın ki! Bizden önce Yahudiler hep devletlerini kurma hayaliyle yaşadılar. Sonunda hayaliyle yaşadıkları devleti gelip topraklarımızda kurdular. Hemde bu devletin daha önce topraklarımızda hiçbir hayat emaresi yokken... Yahudiler, dünün hayalleri, bugünün gerçekleri olana dek çabalayıp durdular.Düşmanımıza üstün gelme, topraklarımızı ve haklarımızı iade etme hayaliyle yaşamanın ne sakıncası olabilir ki? Varlık âleminin mutlak hakikatleri, tarihî olaylar ve yüce Allah'ın kâinattaki kanunlarının tümü bizi desteklemişken, dünün hayallerini, bugünün gerçeklerine dönüştürme adına neden bizim böyle bir çabamız olmasın?
Reklam
Bu kitabı tek bir cümle indirgeyecek olsanız "anlaması zor" olurdu. Hiçbir şey hiçbir şeye neden olmuyormuş gibi görünüyor ama her şey bir şeyleri düzenliyor. Bilim insanları durmaksızın şöyle diyor: "Önceden x olduğunu düşünürdük ama şimdi anlıyoruz ki..." Bir şey düzeltmek on başka şeyi bozmakla sonuçlanıyor zira istenmeyen sonuçlar yasası hep üstün geliyor. Her türlü önemli ve büyük meselede bilimsel çalışmaların %51'i bir yöne, %49'u ise diğer yöne işaret ediyor. En nihayetinde, gerçekten bir şeyleri düzeltme, hayatı güzelleştirme çabalarının beyhude olduğu ortaya çıkabiliyor. Ancak denemekten başka çaremiz yok.
Sayfa 660 - PegasusKitabı okudu
Ahh Efendimiz... Yokluğunun hasreti sinemizi dağlamakta, sana hasret yaşayan kardeşlerin olarak bir saç teline bakıp avunmaktayız. Bizim de nasibimize ahirzamanda fıtrat mücadelesi vermek düştü... Kardeşlerimizin birçoğuna sözlerimizi anlatamıyoruz. Savrulup giden bir ümmet olarak hadislerindeki beyanatlarına sarılmaktan gayrı çaremiz yoktur.
Sayfa 115 - EvvaheKitabı okudu
Bizim de başka çaremiz yok da oğlum Hikmet. Biz bu dünyaya seyretmeye, hayran olmaya gelmişiz.
Sayfa 280 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Sevgili öğretmenler mesleğinize lütfen bir gelir kapısı olarak bakmayın...
Öğretmenler, kardeşlerim, dayanacaksınız, başka çaremiz yok. Bunların ağababalarına karşı Çanakkalede on binlerce aydın dövüştü ve şehit düştü. Onlar bizim kardeşlerimizdi. Kurtuluş Savaşında da öyle. Onlar bizim kardeşlerimizdi.
"Bizim de başka çaremiz yok da ondan, oğlum Hikmet. Biz bu dünyaya seyretmeye, hayran olmaya gelmişiz. Takdir etmesini bilmek de bir meziyet, derlerdi büyüklerimiz bize. Biz de önümüze geleni beğenirdik. Tarih hocasını Heredot, felsefeciyi Eflatun zannederdik. Bizim hocaların adı tarihe henüz geçmemiş diye hayıflanırdık; ortada bir haksızlık olduğunu düşünürdük. Bize göre, herkes âlim adamdı..."
Sayfa 280Kitabı okudu
555 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.