Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
on beş güne kadar artık kalmaz diye frenküzümü, M. Swann bilhassa bize getirmiş olduğu için ahududu, iki yıl sonra ilk defa tekrar meyve verdi diye bahçedeki ağaçtan kiraz, ben eskiden çok sevdiğim için krem peyniri, bir gün önceden sipariş ettiği için bademli pasta, ikram etme sırası bizde olduğu için bir çörek eklerdi. Bütün bunlardan sonra da, bizler için özel olarak hazırlanmış, ama bilhassa meraklısı olan babama ithafen, Fran çoise'ın şahsi ilhamı, ikramı olan, bütün yeteneğini sergilediği, özel bir olayı kutlamak için meydana getirilmiş bir eser gibi ge- çici ve hafif bir çikolatalı krema gelirdi. "Ben çok doydum, ar- tık bir şey yiyemem" diyerek bu kremayı tatmayı reddeden kişi, bir sanatçının kendilerine hediye ettiği bir eserinde bile, niyet ve imzadan başka bir şey önemli olmadığı halde, ağırlığına ve malzemesine bakan hödükler sınıfına dahil edilirdi derhal. Hatta tabağında bir tek lokma bırakmak, bestecinin gözü önünde, parça bitmeden kalkıp gitmek kadar büyük bir terbiyesizlik addedilirdi.
Sayfa 75
Yani ağabey, ruh denilen şey hiç bir şey değil mi ki ? Yok hayır, yani o cam gibi bir şey mi ki ? Cam şeffaf ve kolay kırılan bir şey. Bu camın doğasıdır. Bu yüzden cam eşyaları dikkatli kullanmamız gerekir. Çünkü çizilir ya da kırılırsa kullanılamaz hale gelir ve atılır gider. Eskiden kırılmaz camlarımız vardı bizim değil mi? Onlar cam mıydı başka bir şey miydi emin değilim ama şeffaftı, sağlamdı ve gerçekti. Demem o ki ağabey, bizler kırılarak bir ruha sahip oldu­ğumuzu gösteriyoruz değil mi? Gerçek camdan yapılmış insanlar olduğumuzu ispatladık
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
49 syf.
9/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
Bu kitap beni çocukluğuma götürdü.
Jules Verne
Jules Verne
benim okumayı söktüğüm zamanlardan beri tutkuyla okuduğum bir yazardı. Sonrasında başka yazarlar ve çokça eserle tanıştığım için bu yazar ne gündemimde ne de aklımda kaldı. Kitaplığımı karıştırırken
Zacharius Usta
Zacharius Usta
kitabını gördüm ve yoğun okumaların ardından güzel, kısa bir kitap okumak istediğimi fark ettim. İş
Zacharius Usta
Zacharius UstaJules Verne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202119,6bin okunma
Şimdi Anadolu'da eski kilim analarından tek tük var. Ağaç kökenlerinden, kabuklardan, yapraklardan, ottan börtü böcekten has boya çıkaran analar koydular gittiler. Nakış çıkaran "Kilim Anaları" yok şimdi. Ama daha evlerde, köylerde eskiden kalma kilim çok. Kilim hiçbir zaman satış eşyası olmamıştır. Kilim hediyeliktir. Çeyizdir. Kilim göz ışığı, aşktır da ondan satılmaz. Dara düşmüş bir evin en son satacağı şey kilimdir. Bizler çoktan kilim müzeleri, kilim filmleri, sergileri yapıp dünyayı doldurmalıydık. Iyi malın olsun, alıcısı Bağdat'tan gelir derler. Işte Jacques'la Pierre de bizim kilimlere gelmişler. Derim ki onlara sağ olun, var olun kardeşler. Sizler kilimleri seveceksiniz. Yürekten seveceksiniz. Bizim züppeler gibi moda olsun diye değil.
Atalarımızın, insanları ağaç ve bitki sevgisine teşvik için dal kıranın baş kesmiş kadar suçlu olduğunu belirtmeleri, eskiden beri Türk-İslâm töresinde ağaç ve bitki hukukunun derinliğini gösterir. Fatih'e atfedilen "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim." sözü de bu anlayışın tezahürüdür. Ne ki, bizler "Dal kıran baş keser." sözünü "Ali kıran baş kesen" yapıp Anadolu'yu ağaçsız, bitkisiz bırakmışız. Doğu ve Güneydoğu'da bir tek yaprak olmaksızın uzayıp giden bozkırlar, bir milli ayıp değil de nedir? Devleti bir kalem geçelim, peki, bölge insanının ağaç sevgisi bu kadar mı azalmıştır?!.. Eğer öyle ise elbette "Dalı kıran başı keser." sözü "Ali kıran baş kesen"e dönüşmekte gecikmeyecektir. Çare, belki de bu sözü "Dalı kıranın başı kesilir" şekline dönüştürmekten geçiyor. Ağaç dikmek geleneğini yitireli çok olmuş; bari ağaç katlinin önüne geçilebilse!..
80 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Neden Evlenmeliyiz?
Evlilik eskiden mantık üzerine işlerdi, insanlar çocuklarını evlendirip topraklarını birleştirirlerdi, sonra bu durum çok çıkarcı gözükmeye başlayıp romantik bir ideolojiye evrildi, aşk evlilikleri yapıldı. Fakat sonuç ortada bu da başarısız oldu. Yazarımız ise artık psikolojik evliliklerin yapılması gerektiğini savunuyor. Hatta bundan 100-200 yıl
Neden Yanlış Kişiyle Evleneceksiniz
Neden Yanlış Kişiyle EvleneceksinizAlain de Botton · Artemis Yayınları · 202243 okunma
Reklam
"Kitap okumanın dünyaya bakışımızı genişlettiği söylenir ki bu da dünyayı daha iyi anlayabilmemizi sağlar, anlayışa sahip oldukça da güçleniriz. Güçlendiğimiz yönünü başarıyla bağdaştıran insanlar olsa da durum yalnızca güçlenmekle sınırlı değil; anlayış beraberinde acıyı da getirir. Kitaplar, kısıtlı deneyimlerimizle hiç görmediğimiz bir dünyanın barındırdığı acılarla çevrelenmiştir. Bir başka deyişle, eskiden farkında olmadığımız istiraplarla karşı karşıya kalırız. Bir başkasının kederini derinden hissederken sadece kendi başarımız ve mutluluğumuzun peşinden koşmak zorlaşır. Bu yüzden kitap okumanın, aksine bizleri bahsedilen o başarıdan uzaklaştırdığı kanaatindeyim. Kitaplar bizi başkalarının önüne ya da üstüne koymaz; başkalarının yanında durmamızda yardımcı olur. Bu sebeple bizler bir başka açıdan başarıya ulaşıyoruz aslında."
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Gerçek şu ki, Kilise'nin nefret ettiğim yanı, toplumun nefret ettiğim yanıydı. Yani otoriter kişiler. İktidar manyakları. Katı dogmacılar. O her şeyi yönetmek isteyen, açgözlü, sevgi ve cinsellik açısından zayıf salaklar. Bizler yaşamakla meşgulken -tat almakla, denemekle, kucaklaşmakla, öpüşmekle, hata yapmakla, büyümekle meşgulken- onlar
Bir devletin güçlü veya zayıf oluşu Bir ulusun ilerleyişi veya gerileyişi, yalnızca yöneticilerin ehliyet ve iktidarlarından veya onların yetersizliğinden ileri gelmez. Yöneticiler ister iyi veya kötü, ister kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi toplumlarının birer aynasıdır. Onlar ulusal ruhun birer kopyasıdır. Onlar halkın içinden doğmuştur. Bir r ulus nasılsa, yöneticileri de onun gibidir. İşte bundan dolayıdır ki, eskiden beri "Her Ulus layık olduğu yönetime ve yöneticilere sahip olur" denilmiştir. ---- Bence de halk eğitimli, dürüst, adil ve çalışkan olursak böyle kişileri başa getirmiş oluruz ulusça birlik ve beraberliğimiz için kişisel çıkarlarımızı değil tek yürek olmalıyız. En önemlisi de kendimizi sürekli okuyarak ve kitap okumayı şehirlere, köylere, kırsala her yere yapmalıyız. Milletçe misyonumuz bu olmalıdır. Yüce kitabımız bizlere "oku " diye buyurmuş. Hz Ali " bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum " diye söyledikten sonra bizler neyin kafasını yaşıyoruz ki; Atamızın Türk milletinin bu kitabı okunmasını istediği ne kadar da manidar...
Reklam
88 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Video: youtu.be/Xk1sYFD_X50 On İkiye Bir Var. Haldun Taner'den okuduğum ilk kitap. On İkiye Bir Var; 7 öyküden ve 87 sayfadan oluşuyor. On İkiye Bir Var, 1954 yılında yayımlanmış. 1955'te ilk Sait Faik Hikâye Armağanı'nı alan iki kitaptan biridir. Kitaptaki öykülerde; toplumsal eleştirinin yanı sıra, insanın hayat
On İkiye Bir Var
On İkiye Bir VarHaldun Taner · Yapı Kredi Yayınları · 2015943 okunma
"Bugün bayram Ama parlamıyor gözlerin." Posta Kutusundaki Mızıka kitabında böyle demiş A. Ali Ural. Sahi farkında mısınız? tüm hepimizin zihninde, dilinde aynı cümle dolanıyor; nerede o eski bayramlar :) Eskiden bayramlar daha başkaydı, neşeli ve heyecanlı ama şuan o eski duygularımızın coşkunluğundan eser yok. Gelin bu hissiyatı birde bilimsel olarak ele alalım ve bu sefer Dünya'nın En Yalnız Beyni Serkan Karaismailoğlu kitabından bir alıntı ile devam edelim: "Ergenlik döneminde Hem reseptörlerin fazla oluşu hem de ödül merkezinin aşırı duyarlı olması sayesinde duygularımızı ve aldığımız hazzı en üst düzeyde hissederiz işte tüm yetişkinlerin özlemini duyduğu bu müthiş hissiyattır. Bizler yaşlandıkça reseptör sayılarımız azalır ve algıladığımız hisler zayıflamaya başlar." Geçmişe dair tüm özlemlerimizin asıl sebebi aslında bu ama her birimiz yaşadığımız farklı farklı hayatlarda arıyoruz bu eksikliği! Halbuki bilimsel bir açıklaması var. Tam burada Goethe'nin" Çok fazla derin düşünen bir insan hayatının neşesini kaçırır. "sözü aklıma geliyor. Derin düşünüp hayatımızın neşesini kaçırmak yerine geride kalan reseptörlerimizle o andan zevk alıp mutlu yaşamaya devam :) İYİ BAYRAMLAR
Değişen Hayatmı Yoksa Bizler mi?
Değişen hayatmı Yoksa bizlermi değiştik Sıradanlaşan hayatımız Neler kayboldu gitti Eskiden olan bayramlar Komşuluk ilişkilerimiz Yalnızlaşan kişilikler Çoğalan kalabalık Tanıdık yüzler bizlere uzak Yabancı artık Tanıyamaz olduk en çok sevdiklerimizi Biraz sevgi biraz şefkat biraz saygı kalmadı eskisi gibi Sorarsan herkes haklı Yargılarsan herkes kendisini savunuyor Kalmadı eski günlerimiz O büyüklerimizin ellerinden öpecek evlatlarımız Bizlermi değiştik yoksa hayatmı                      Esin TARAKÇIOĞLU
Eskiden rakı böyle içilirdi. Çok küçük rakı kadehleri vardı. O küçük kadehten önce rakı içilir, üstüne soğuk su içiliyordu. İngilizler, viskiyi susuz sodasız içerler. Ancak o görgüsüz Amerikalılar viskiye buzlu su ya da soda katarlar. 1940’lı yıllarda Missouri gemisinin İstanbul limanına demir atması ile birlikte, biz de onlara öykündük,rakımızı şu kattık. Zaten biliyorsunuz, bizim yaşam biçimimiz, Missouri’den önce, Missouri’den sonra olarak ikiye bölünür. Missouri savaş gemisinden sonra, bizler milli içkimizin tadını bozduk.”
“Eskiden piyasa nerede biz orda, artık biz nerede piyasa orda.”
Bütün toplumlar ekonominin ve piyasanın kurbanları haline getiriliyor. Hayatın bütün cepheleri kar mantığı tarafından ele geçiriliyor. Ne Üreteceğimize, ne tüketicimize bizler karar veremiyoruz. Bütün bunlar, bizlere, piyasa mantığı tarafından dayatılıyor.
947 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.