Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yabanıl bir çam ağacında, bir sabah, içerideki canın dışarı çıkmak üzere kabuğunu tam çatlattığı anda, bir kelebek kozasını görme fırsatını nasıl elde etmiş olduğumu hatırladım. Bekliyor, bekliyordum; o ise gecikiyordu; benim de işim vardı... Bunun için ona doğru eğildim, soluğumla ısıtmaya başladım. Onu sabırla ısıtıyordum. Mucize benim önümde,
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbirin sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı.Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki...Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı.Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı.. Düşünme ve isteme gücü çoktan ve belki de umutsuz olarak felce uğramıştı.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Macide Hanım, bu kez ağır devinimlerle geviş getirmekte olan bir ineğin de yer aldığı, kırsal duyarlığın, ladin ağaçlarının, küçük bir derenin resmedildiği tabloya bakıyordu. İneğin çenesi kibirli bir hoşnutlukla, az eğri açılmış, öylece kalmıştı. Çocukken annesine sormuş, geviş getiriyor kızım demişti annesi. Sonraları, hayat bilgisi dersinde öğretmeni de anlatmıştı çift toynaklı hayvanların geviş getirdiğini. Aslına vakıf olamadım, hayat gidici dedi içinden. Roma'da mı, nerede, hayvanat bahçesinde, tabelasında lama yazan bir hayvan görmüş, aa, bu inek gibi geviş getiriyor demişti sarışın, bıçkın rehberine, adam gülmüştü. Macide Hanım dalıp gitmesini yorgunca bir gülümsemeyle örtmek istedi. Kamuya mâl olmuş bir eski artistin, çarpıklığı içinde biraz kösnüllük de barındıran, bir cümleyi yarım bırakmış gibi duran gülümsemesini benimsemişti ne zamandır. Bu gülümsemeyi gözlerini tablodan ayırıp herkesin üstünde dura dura gezdirirken başarıyla sergiledi. Bir yandan da, bu kelimeler niye hep negatife dönüyor kafamda, hurdacı duvarının dibinde, eski yağlı çuvallar gibi medet umulmaz, kuş uçmaz kervan göçmez tenhalıklara atılmış. Offf, dedi yavaşça.
Sayfa 45 - Akşam YemeğiKitabı okudu
Tokat'ta Ortaokul: İlk Gazetem Yaltırık'ı Çıkartıyorum Tokat'ta en büyük kazancım Yekta [Güngör Özden] olmuştur. Yekta ile Tokat'ta tanıştık. En eski arkadaşım Türkiye'de halen Yekta'dır benim. Yekta da Tokat Lisesi'nde. Ben ortaokul 3'deyken o Lise 1'deydi, leylîydi [yatılı]. Oradan ahbap
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
Yabanıl bir Çam ağacında bir sabah içerideki canın dışarı çıkmak üzere kabuğunu tam çatlattığı anda bir kelebek kozasını görme fırsatını nasıl elde etmiş olduğumu hatırladım.Bekliyor bekliyordum oysa gecikiyordu benim de işim vardı…Bunun için ona doğru eğildim,soluğumla ısıtmaya başladım.Onu sabırla ısıtıyordum.Mucize benim önümde doğal hızından daha hızlı oluşmaya başladı;kabuğun hepsi açılıp Kelebek göründü ama ben heyecanımı asla unutmayacağım;kanatları Kıvrıntılıydı ve açılmamıştı,bütün vücudu titriyor kanatlarını açmaya çalışıyor ama beceremiyordu.Bense ona soluğumla yardımcı olmaya çalışıyordum ama boşuna.Onun güneşte sabırla olgunlaşmaya ve açılışa gereksinmesi vardı.Şimdiyse artık vakit geçmişti.Soluğum kelebeği yedi aylık çocuk gibi vaktinden önce daha buruşuk bir halde dışarı çıkmaya zorlamıştı. Olgunlaşmamış halde çıktı umutsuzca kımıldadı, biraz sonra da avucumun içinde öldü. Kelebeğin bu tüylü iskeleti sınırım ki bilincimdeki en büyük ağırlıktı.Ve işte bugün ta derinden anladım: Yüz yıllık yasaları oldu bittiye getirmek öldürücü bir günahtır.Ölümsüz uyumu güvenle izlemek insanın borcudur. Ah diyordum elimde olsa da şu yeni yıl içinde hayatımı böyle isterik sabırsızlıklar olmadan ayarlayabilsem! kendisini canlandırmak için acele etmiş olduğum o kelebekçik hiç durmadan önümde uçsa bana yolu gösterse! Böylece zamanından önce ölmüş bir kelebeğin elinde olsa da,bir kardeşinin,bir insan ruhunun acele etmeyip ağır bir tempoyla kanatlarını açacak zamanı bulmasına yardım etse…
Sayfa 148
Reklam
Yavaşça defterin yapraklarını karıştırdım. İçimde mukavemet edilmez bir merakın gitgide büyüdüğünü hissediyordum. Tek çizgili sahifelerde, iri ve intizamsız harfler, gayet acele yazıldığı belli satırlar vardı. İlk sahifeye bir göz attım, serlevha filan yoktu. Sağ tarafta 20 Haziran 1933 tarihi ve hemen bunun altında şu satırlar vardı: -Dün
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ardavirafname
l] Bir kez daha Çînvâd köprüsüne geldim. [2] Orada kötülerin ruhlarını gördüm. Ölümlerinden sonraki ilk üç gecede48 onların ruhlarına öylesine talihsizlikler, acı olaylar ve kötü şeyler gösteril­ mişti ki, dünyada asla o kadar kötülük görmemiş ve o derece sıkın­ tı çekmemişlerdi. [3] Kutsal Surûş ve tanrı Âzer’e sordum: “Bu ruh hangi insanın
“sen susalı üç hafta oldu ve bazen karıştırıyorum hangimizin öldüğünü. önce senin öldüğünü sandım. çok üzüldüm biraz zaman geçince fark ettim ki ölen benmişim ama farkında değilmişim. seni arayınca anladım gerçeği çünkü ben her daim bir yaranın sızısıyla sana koşuyorum, kanar kanamaz elimle bastırıp sana koşuyorum, yaramı sar beni öp mırıltıyla
KORKULARINIZ - KAYGILARINIZLA YÜZLEŞMEK, ÇAĞRINIZ ÜZERİNDE HAK İDDİA ETMEK
Ben sizin düşmanınız olsaydım, korkularınızı büyütür, aşılamaz görünmelerini sağlar, sizi endişeyle yeterince korkutur ve tüm bunlardan kaçınmak başlıca dürtünüz haline gelene dek uğraşırdım. Kaygıyı sizi sakat bırakmak, felç etmek, kararsız bırakmak için kullanırdım. Böylece olabilecekler karşısında güvenliğe ve aynılığa sarılarak daima savunmada
Sayfa 87 - GDKKitabı okudu
Reklam
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Gerçekleştirilmeyen potansiyel
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakar hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmuş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kal mış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115Kitabı okudu
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115 - İş BankasıKitabı okudu
644 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.