Ahlak buluşları bir kez açıkça görülüp kavrandı mı, insan buluştan önceki davranışın yalnızca daha az hoşa giden bir şey olarak değil, aynı zamanda, kötü bir şey olarak görünmesi gerektiğini anlamaktadır. İnsanın kendisini doğal olarak her şeyin merkezinde sanışını ortadan kaldırmakla, başkalarının yaşamının başlı başına bir değeri ve hakkı olduğunu bulup ortaya çıkarmakla, ister istemez bir ödev bilinci doğmaktadır; böylece, başka insanlara karşı bir eşya gibi davranmanın, başka insanlara, rasgele kullanılıp yararlanılan bir eşya gibi davranmanın haksız bir şey olduğu belirmektedir. İşte, bu çeşit yaşam deneylerinden, bu çeşit yaşantılardan, ahlaka özgü buyruklar ile yasaklar ortaya çıkmaktadır; bunlar sonradan tek tek kişilerden, tek tek kişinin isteminden, rasgele istemesinden ayrılmış bir şey olarak, herkesi bağlayan bir şey olarak yaşanmaktadır.