“Politika, aydınlık düşmanlarını birleştirip Eşekli Kütüphane’ye tuzaklar hazırlarken, Eşekli Kütüphane’nin öznesi kendini ve işini korumak için hiçbir önlem almadı. Çünkü o, içi dışı bir arı, duru bir insandı. Önlem almaya gerek görmedi.”
Eşekli Kütüphaneci olarak bilinen Mustafa Güzelgöz’ün Ürgüp’e kitap okuma sevgisi aşılayıp eşeğiyle köy köy dolaşarak insanları aydınlatmasının gerçek hikayesi bu. Fakir Baykurt, Mustafa Güzelgöz merkezinde Dimitrios Katsikas ve Refik Başaran’ın yaşamlarına da değinmiş, Dimitrios ve Mustafa Bey’in oğlu Aziz sayesinde Türk-Yunan dostluğunun nasıl başladığını da böylece kitabında anlatmış.
Üç kişinin iç içe geçmiş hayatını okurken ben en çok Eşekli Kütüphaneci’yi sevdim. Halkını uyandırmak, eğitmek, bilinçlendirmek için elinden gelenin fazlasını üstelik gönüllü olarak yapmış, köyün gelişmesini, kalkınmasını sağlammış ve sonrasında ödül olarak soruşturma geçirip erken yaşta emekliliğe ayrılmış biri vardı karşımda. Her haksızlıkta elinden başka bir şey gelmediği için ağlayan, bu yolla tepkisini dile getiren güzel yürekli birini tanıdım bu kitapla.
Fakir Baykurt da bu hikayeleri birleştirirken öyle akıcı, öyle güzel bir dil kullanmış ki kitap akıp gidiyor sanki. Yazarın aynı zamanda ölmeden hemen önce hasta yatağında kitabı tamamlaması ve kitabın basıldığını göremeden ölmesi de benim için ayrı bir hüzün nedeni oldu.
Herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. Şimdiden okuyacaklara keyifli okumalar :)