Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şems-i Tebrizi' nin Arayışı
Şems, Makalat' ta şöyle der: “Kendime dedim ki, beni yaratan Allah ile doğrudan doğruya konuşmadıkça ve sorduğum sorulara cevap almadıkça benim yemek veya uyku ile ne işim var? Bu âleme körü körüne yemek yiyip içmek için mi geldim? Ona neden geldiğimi ve nereye gideceğimi sormalıyım, ancak ondan sonra yemek yiyip uyuyabilirim. Ayrıca kurtuluşum ve sonum hakkında da bilgi almalıyım ki burada rahat ve dertsiz bir hayat sürebileyim. Çocukluğumdan beri amacım bu idi ve hep buna yöneldim. Hani bir çocuğun eli yandığı zaman annesi hemen harekete geçer türlü çareler arar ya, işte Allah da sevgisiyle bana öyle yardım etti."
Sayfa 17 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller hâlinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Sayfa 59 - DomingoKitabı okuyor
Reklam
'Benim burada ne işim var?' diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirette kalan bir tek ben miyim?
Sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getirmediği şeye kalbini bağlayamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve kezâ bu fâni dünyadan da çıkacaksın… Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış. -Mesnevi-i Nuriye
Sayfa 61
İnsanlar öyle uzak ki, orada da burada da bir yerleşik yabancısın.* Bunun acısını da yeni öğreniyorum.
Sayfa 21 - Metin Altıok
Cennet gibi yerler virane oldu diye gavurlarda keramet, Müslüman'da kabahat arama!.. eskiden buraların sahipleri burada yaşar, burada işlerdi. Sen, sahipli memleketi sahipsiz eden beylerin yakasına yapış!.. Bir daha da öyle demin konuştuğun gibi konuşma... Bizim elimize geçen her yer neden böyle olsun? Burası bizim elimize geçti mi ki? Merak etme, milletin eline bir şey geçmedi; ovalar, dağlar üç beş fırsat düşkününün elinde toplandı... İşte o kadar...
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Yağmurlar yağardı uzun uzun. Göğü senin saçlarında koklardım. Garip, örneğin güneşin doğuşunu senin yüzünde izlemek gibi garip alışkanlıklarım vardı. O zamanlar henüz çözülmemişti dünyanın bütün sırları. Bu kadar kolay değildi yadsımak. Sen kollarımda bir ırmak gibi akmayı benimsedin; hep öyle kalmayı. Bense, ırmakların denizlere, okyanuslara taşındığına inanırdım - hala da inanırım. Bilirsin, bir tek yağ­mur damlasında bile boğulmaktır benim tek ayrıcalığım.
Bazı insanlar yaşam boyu karşılaştıkları düş kırıklıkları sonucu, beklentilerini bir sınır içinde tutma eğilimi geliştirirler. Gerçekleşmesini çok istedikleri bir olaya çok yakınlaştıklarında bile umutlarını frenler, zamansız bir kutlamaya girmekten çekinirler. Bu insanlar duygusal dünyalarının üstünü sanki bir kapakla örterler. Sorunlarından söz
Ne demek feylerden korkma fikrine gülerler
"Atur taraflarında iblislere nasıl bakarlar?" "Korkuyla. Onca din beyinlerini mayıştırır." "Peki ya Vintas'ta? Oradakilerin hatırı sayılır bir bölümü Tehlin'dir. Onlar da mı aynı şekilde düşünürler?" "Öyle şeyleri aptallık olarak görürler. İblis lafını genellikle mecazi anlamda kullanırlar." "Madem öyle, Vintas'ta geceleri neyden korkulur?" "Feylerden." "Draugarlardan." "İkiniz de haklısınız, tabii ülkenin neresinde bulunduğunuza bağlı olarak. Ve burada, Birleşik Eyaletler'de insanlar her iki fikre de kıçlarıyla gülerler."
Sayfa 104 - Abenthy-Baba-AnneKitabı okuyor
CENÂB-I HAK NEFSE DEMİŞ Kİ...
"Hadisin rivayetlerinde var ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin" Azab vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE". Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş:
Sayfa 294 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Reklam
bahar çiçeklerinin açtığını gördüğümde ve daha şimdiden vedalaşmanın derdine düştüğümde, güzel şeylerin artık gelmeyeceği günü düşündüğümde bir makine değil, ölümlü bir varlık olduğumu anlıyorum. öyle anlarda , benim zamanım geçmiş ya da gelecekte değil şu anda, burada, şimdiki zamanda oluyor. beni şimdiki zamana çeken her şey çok değerli.
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
"..sen burada misafirsin. Ve buradan da diğer bir yere gideceksin. (...) Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış..."
Aradan iki hafta daha geçti. İvan İlyiç artık kanepeden kalkamıyordu. Yatakta yatmak istemiyordu, kanepede yatıyordu. Çoğu zaman da yüzü duvara dönük yatıyor, sürekli aynı acıları çekiyor, hep aynı yanıtsız sorunun yanıtını bulmaya çalışıyordu. “Nedir bu? Gerçek olan ölüm müdür yoksa?” İçindeki ses yanıt veriyordu: “Evet, ölümdür.” “Bunca acılar niçin öyleyse?” Ses bir kez daha yanıt veriyordu: “İşte öyle... Bir nedeni yok.” Konuşma burada bitiyordu, gerisi gelmiyordu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.