Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“ Büyük kentin en iyi yanı ne biliyormusunuz? Herşey sizi yeni , başka bir düşe götürüyor. Hiç tanımadıgınız insanları düşünmeye başlıyorsunuz. Başka yerde yüzyılda göremeyecekleriniz yüz adımda önünüzde. Hiç bir şey imkânsız degil burada. Kalabalık öyle bir korunak ki gizlenmek için duvarlar gerekmiyor. Yalnız degilsiniz ., Ya da yalnızlar dan oluşan kocaman bir örgütün bir üyesi de sizsiniz. Herkez bir ada burada .Evler den ve akşamlardan Payınıza düşen bir uzaklık olsa da sokaklar , herkesi aynı yakınlıkla kabul ediyor.Kendine sahip çıkmaktan başka bir olanagı olmadıgını ögreniyor insan.”
Öyle bir ülkeden gidiyorum ki, dedim kendi kendime demir sandalyenin üzerinde, orada düşünce insanı de­nilen insana zevk veren her şey, zevk vermese bile, hiç değilse varoluşundan haz duymasını sağlayan her şey uzaklaştırılıyor, atılıyor, söndürülüyor, orada artık yalnız bütün ayakta kalma dürtülerinin en ilkeli hüküm sürüyora benzer ve orada
YKY
Reklam
"Büyük kentin en iyi yanı ne biliyor musunuz? Her şey sizi yeni, başka bir düşe götürüyor. Hiç tanımadığınız insanları düşünmeye başlyorsunuz. Başka yerde yüz yılda göremeyecekleriniz yüz adımda önünüzde. Hiçbir şey imkânsız değil burada. Kalabalık öyle bir korunak ki gizlenmek için duvarlar gerekmiyor. Yalnız değilsiniz. Ya da yalnızlardan oluşan kocaman bir örgütün bir üyesi de sizsiniz. Herkes bir ada burada. Evlerden ve akşamlardan payınıza düşen bir uzaklık olsa da sokaklar herkesi aynı yakınlıkla kabul ediyor. Kendine sahip çıkmaktan başka bir olanağı olmadığını öğreniyor insan.
Şiir, 14
Onun dolaştığı yollara yağmur yağmasın Yıllar sonra bulayım ayak izlerini Onun saçlarını yel savurmasın Dursun kıvrımları öyle, öptüğüm gibi. Nasıl unuturum ki gülüşü gül olanı Sevgilimdi, ya da ben öyle sanırdım O gitti, elimde bir çiçek dağınıklığı Bütün yolların ucunda kalakaldım. Deniz, ona çok sevdiğimi söyle Bir gün gelir de kıyına böyle durursa Sularını kollarım bil, o ak köpüklerinle Onu bir de benim için okşa...
Sayfa 217 - kırmızıkedi
OTURMAYA MI GELDiK AYOL! - Haydi millet! Hazır mıyız bakalıımm? - Abi kaç kere sordun yal Hazırlar işte görmüyon mu? Kapı çarpsa, ses oldu diye herkes göbek atacak. İki saattir hazır mıyız da hazır mıyız. Yoklamamı çekiyon anlamadım ki... Oynamak isteyenler parmak kaldırsın diye de sor bari. - Onlar hazır olabilirler Kenan. Ben hazır değilim, bennn! O kadar genetik mühendisliği oku, iş bulamadık diye gel burada kaynanalara göbek attır, görümcelere gerdan kırdır, el âleme para yapıştırt. Hadi onu da geç, dünürün teki gelmiş benden ne şarkısı istiyor bak bak! Ayem sori ne sori, güzelim siye n'oliy? Düdüdüdüt dütdüüriy, herkes malı götüriy! Düşünebiliyor musun? Hem de benden. Kendimi şu an nasıl hissediyorum biliyor musun? Bildiğin hissetmiyorum. Kulağımla diz kapağımın yerini karıştırdım demin. Kulağın nerde desen, diz kapağımı gösteririm yani o derece. Uzuvlarım resmen terk etti beni. Çamaşır makinesinde teki kaybolmuş çorap gibi kaldım burada. -Öyle deme abi, dua et, yine ekmek parası kazanacak bir iş buldun. Bak dayımın oğluna, çocuk uluslararası ilişkiler okudu. Şimdi pazarda el örgüsü banyo lifi satıyor. Şükrüne gel. - Nasıl teselli oldum anlatamam Kenan. Çok sağ ol kardeşim. Bir tık ötesi Sünger Bob kostümü giyip beyaz eşyası dükkanı açılışlarında sokaklarda erik dalı oynamaklık bir mesleğim olduğu için dünyalar benim oldu șimdi!
"Balkon Lambası"
Siz hiç kendinizi balkon lambası gibi hissettiniz mi? Evet, ilk duyduğunuzda kulağınıza, yani aslında dimağınıza tuhaf gelmesi muhtemel bir söylem olduğunun farkındayım ama ben kendimi bazen odanın içindeki lambayı yakıp söndürmek için yan yana duran bir duya odanın ışığını kapatırken yanlışlıkla basıldığı için geceden açık unutulan bir balkon
Reklam
Hafız Aziz
Bursa’da tanıştığım bir kitapçıya gittim. -“İngilizce ders verilir.” diye bir kağıda yazsam da, sizin dükkanın camına kağıdı yapıştırsam, nasıl olur? -İş çıkmaz! dedi.
Adam YayınlarıKitabı okuyacak
Namaz kılabiliyorsan bu bir keramettir
Namaz kılabiliyorsan bu bir keramettir azizim. Bu zamanda beş vakit namaza devam edebiliyorsan... Bu kadar manilere rağmen... Fiziki zorluğu yok, abdest namaz her vakit toplam on dakika, fazla bile gelir. Ama bir istikrar, bir kararlılık, bir sabitkadem olma ister bu. Ömür boyu devam ediyor; yazı yok, kışı yok, tatili yok, pazarı yok.. Bir performans ödevidir yani. Tabii. Bu bir kerametin zuhurudur; bu sen korunuyorsun demektir, burada özel bir durum var. Namazı özel bir ihsan olarak, bir hediye olarak, sevgiliyle randevu fırsatı ve imkanı olarak görme alışkanlığına da ihtiyacımız var. Günahı savdı, bir vazifeyi yerine getirdi, yükü attı gibi değil de, bilakis, öyle bir imkan ki kim sevgilisine günde beş defa kayıt ve şart olmaksızın kavuşabiliyor, kusuruna dahi bakılmıyor. Bir lokale üye olsan kıyafetten dolayı giremediğin olur, aidat eksik olsa adamı içeri sokmazlar.
Sayfa 26 - Profil KitapKitabı okudu
Hiç boks maçına gitmediniz mi? İlk önce bakamayız bile! Sonra birdenbire heyecanlanırız, bir tarafı tutarız. Bir an evvel, kâfi derecede kuvvetli olmamasına kızarız, haykırırız. Haydi!.. deriz, daha kuvvetli! Daha müthiş!.. deriz ve öyle olmadığı için üzülürüz. Fakat hangimiz o esnada o adamın yerinde bulunmayı isteriz? Hiçbirimiz, değil mi? Bunlar da öyle işte... Mücadeleyi bizim tarafımızdan seyrettiler. Ve bizi alkışladılar. O anda çok samimi idiler. Fakat şimdi siz, "Ringe buyurun!" deyince iş degişti. Burada kendi menfaatleri, kendi emniyetleri var!
Biraz uzun ama şu harika metni okuyunuz lütfen..
-Gusev sanki kendi içinde derin düşüncelere dalmış gibi, dalgın dalgın konuşuyordu. - Bu konuda epey düşünmüşlüğüm vardır, Mstislav Sergeyeviç. Savaş meydanında tüfeğinle yere yapışmış yatıyorsundur, hava tıpkı şu anda olduğu gibi zifiri karanlık... ve üzerine şakır şakır yağmur yağıyor... O anda ne düşünmeye çalışırsan çalış, dönüp dolaşıp ölüme
Sayfa 201Kitabı okudu
Reklam
... Sonra da çocuklara döndü: "Hakkınızı vermek gerek. Yeni roman için esin kaynağım oldunuz, bu bakımdan hepinize teşekkür borçluyum." "Nasıl bir esin verdik size?" diye sordu Zehra hala, gülümsemesini durdurmak için dudaklarını kemirerek. "Burada geçen olayları yazacağım. Kitaplara virüs koyan yayıncının macerası... "Öyle değildi ama Bahar Teyze," diye atıldı Azmi. Virüs koyan, bilgisayarcının ailesi. Yayıncı ise uyuşturucu kaçakçısı. Kitaplarla ilgileniyor gibi yapıp, aslında onları uyuşturucu paketlerini gizlemek için kullanıyor." ...
Sayfa 280Kitabı okudu
KIZ ÇOCUKLARININ DİRİ DİRİ GÖMÜLDÜĞÜ" YALANI
Kız Çocukları ve İslam Öncesi Dönem Şimdi gelelim "kız çocuklarının, İslam öncesi dönemde diri diri gömüldükle­ ri" yalanına: Böyle bir şey gerçek olamaz, çünkü: 1- Kız çocuklarının neden "diri diri gömüldükleri", Kur'an yorumlarında, ha­ dislerde anlatılırken değişik ve çelişkili "neden"ler ileri sürülüyor:Kız
Eylemler ve biçimler aklınıza gelebilecek en adaletsiz hapishane
Zaman ve mekan: İhtiyaçlar. Kader, şans, rastlantılar: Hepsi de hayatın tuzakları. Var olmak istiyor musunuz? O halde böyle olacaksınız. Soyut olarak var olmak mümkün değil. Varlığımızı bir şeklin içine sığdırmak ve bir süre sonra da aynı şeklin içinde son bulmak zorundayız, burada ya da orada, öyle ya da böyle. Ve her şey, var olduğu sürece o biçimde olmanın, böyle olup da öbür türlü olamamanın cezasını da beraberinde taşır.
"Adam sende, burada öyle şeylere bakılmaz." dedi. "Ankara'da en sevdiğim şey bu teşrifatsız sade ve samimi kardeşlik havasıdır."
Burada da her şey eğri büğrü. Şişeler de öyle, düşünceler de!
Sayfa 188
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.