Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşam ve... ölüm! İşte o kadar! Yaşıyordum... bir yaşamım vardı, ama şimdi usulca elimden kayıyor ve ben onu tuta­mıyorum. Evet. Ne diye kendimi aldatayım? Benden başka herkes bilmiyor mu ölmekte olduğumu sanki... Bu hafta mı, gelecek hafta mı; bugün mü yarın mı? Sorun bundan ibaret! Belki de bugün, şimdi! Az önce aydınlıktı ortalık, şu anda karanlık. Şimdi buradayım, az sonra orada olacağım. İyi de orası neresi?
Eğer kendimi tek cümleyle anlatmam istenseydi 'içimdeki kocaman sevgi boşluğu beni yiyor' diye anlatırdım. Ama benden hiç böyle şeyler istenmezdi. Benimle hep emir kipiyle konuşulurdu. Kendileri ne isterse o olurdu. Onları tatmin edecek istekler... Bana kendimle ilgili bir şey asla sorulmazdı. Ben yoktum. Sanırım bu yüzden sonraki hayatımda sevgi tanımım 'tanınmak' oldu. Birilerinin benim neyi sevdiğimi, neyden hoşlanmadığımı, neyi yediğimi, neyden nefret ettiğimi, ne istediğimi bilmesi. Birisinin beni en ince ayrıntılarıma kadar tanıması. Belki o kadar siliktim ki ben bile var olduğuma inanmıyordum. Belki bu şekilde kendi varlığımı ispat etmek istiyordum kendime. Ben buradayım, ben de varım demek istiyordum kendime.
Sayfa 9 - Armoni YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Koza'nın güncesinden... 15.09.2008 İnsan içinde iki kişiyi taşır, derdi beni büyüten kişi. Hangi tarafı seçeceğine ise sen karar verirsin. Tanrı, bu iki kişiyi benim içime hapsettiğinde renklerini de verdi: kahverengi ve mavi. Bir tarafta toprak var; mezarlıklar ile ölümler, solmuş çiçekler, ağlayan yüzler ve duygular. Korkular var, korkular. Endişeler, öfkeler ve bir o kadar nefretler. Kahverengimde acılar var. Bir tarafımda gökyüzü var; denizler ile okyanuslar, şimşekler, yağmurlar ve karlar. Korkusuzluk var, korkusuzluk. Başkaldırı, güç ve bir o kadar inanç. Mavimde acımasızlık var. İnsan içinde iki kişiyi taşır, derdi beni büyüten kişi ama sonra başka bir cümle daha söyledi: "Artık tarafını seçme vakti." Buradayım, tarafımı seçiyorum ve düşmanımın gözlerinin içine acılarımla değil, acımasızlığımla bakıyorum. Buradayım, duruyorum ve sadece gülümsüyorum. Buradayım ve kahverengiyi görmezlikten geliyorum, ben sadece canım yanmasın istiyorum. Buradayım ve başlıyorum; sokaklarımı yok eden herkesin sokaklarını talan etmeye geliyorum. "Sadece Koza"
Arkadyalı Çobanlar'ı ele aldığı bir incelemesinde Panofsky üçlü bir kanıtlama gerçekleştirdi: 1. Et in Arcadia ego ifadesi ilk kez Guercino'nun Poussin'in Roma'ya varışından çok kısa bir süre önce, 1621-1623 civarında resmettiği bir tabloda geçer. Bu tablo, bir kaya bloğu üzerinde ön plana yerleştirilmiş büyük bir kurukafa karşısında düşüncelere dalan iki çobanı gösterir. 2. Doğru Latince dilbilgisine göre bu ifade, alışılageldiği gibi, "Ve ben de Arkadya'da yaşadım" olarak değil (dönemin kültürlü kişileri bunu biliyorlardı), şöyle çevrilebilir: "Ve ben de buradayım, Arkadya'da bile varım." Dolayısıyla konuşan kuru kafadır, ölümdür, yaşanacak en güzel yerde bile insanların kaderlerinden kaçamayacaklarını anımsatır.
Ben Burada Bekliyorum Osman
Rengârenk boyalar aldım, her yeri boyuyorum. Tahtaları oyup komik heykeller yapıyorum. Oyalanıyorum yani, boş zamanım kalmasın da seni düşünmeyeyim diye hobi manyağı oldum diyebilirim. Bütün bu çabadan yorgun düştüğümdeyse kendi içime kıvrılıp bir güzel yatıyorum. Sana bu satırları ihtiyatla yazıyorum. Gelirsin de bulamazsın diye çok uzaklaşmıyorum. Buradayım, bekliyorum Osman.
Subhânallah :'( âhh nefs...
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Kocamustafapaşa dergâhının post- nişini Sümbül Efendi'yi Topkapı Sarayı'na çağırıyorlar. Çavuşlar geliyor, "Padişah hazretleri sizi rica ettiler, istirham ettiler, araba kapıda, bir mesele var, lütfeder misiniz?" "Tabii," diyor hazret ve gidiyor. Birkaç gün sarayda kalıyor. Mesele çözülüyor. Padişah rahat. Muhtemelen ailevi bir meseleydi, bilmiyoruz. Sümbül Efendi, dergâhına dönerken birkaç yüz metre kala arabacıyı durduruyor, arabadan iniyor ve dört ayak sürünerek dergâha giriyor, hücresine kapanıyor. Bir müddet hücrede kalıyor. Sonra meydancı geliyor. "Efendi Hazretleri ne oldu?" diyor. Cevaplıyor Sümbül Efendi: "Öyle taltif gördüm ve meseleyi öyle güzel çözdüm ki padişah çok memnun oldu, ben de onun memnuniyetinden memnun oldum ama nefsim 'Ben buradayım, dedi. 'Sen meseleleri çözüyorsun, cihan padişahının müşkülünü sen hallediyorsun, dedi. Aman Yâ Rabbi, deyip tövbe ettim ve bu tövbemi size göstermek istedim. Bunun için arabayı durdurup bütün Kocamustafapaşa çarşısından dört ayak sürünüp geçip geldim ve odama kapandım."
Sayfa 173
Reklam
- Bak ben bu gece geldim ama zeybek meybek yok... Anladın mı? - Anladım. - Hah... Ben söyleyim de... - Peki canım anladık. Bu, "Ben oynamam, beni oyuna kaldırma!" demek değildir. "Ben buradayım, hatırında olsun da sırası gelince beni kaldırırsın," demektir.
Kendini bilen Rabb'ini bilir... Aslında O hep var da biz onu ancak en yalnız halimizle görebiliyoruz. Ancak aciz hissettiğimizde hatırlıyoruz. Bu sefer de güçleniyorsun. Çünkü öyle bir şey var ki yanında, öyle bir güç var ki... Biraz hüzünlensen, biraz dertlensen tutuyor elinden. "Herkes bir gün gider, korkma ben buradayım," diyor. "Herkes küser, korkma ben buradayım," diyor. "Herkes unutur, korkma ben buradayım," diyor. Sayfa 14
Ama gene de ona yazmak, hep onun için yazmak, onu durmadan anlatmak, nerede olduğumu bildirmek istiyorum. Ben buradayım sevgili okuyucum, sen nerdesin acaba?
Sayfa 196Kitabı okudu
Waldo bende buradayım. Evet senin kadar hırçın değilim, sessizce ağlıyorum. Fakat bu akşam senin sigaranı burada, hemen yanında, karşında ben yakıyorum. Waldo bende buradayım Ne adam vurdum hayatımda, ne de senin gibi sert konuştum. Ama olsun. Seni görmeye, seni bilmeye, senin felsefeni soludum demeye geldim. Adımı, sasımı ve nasılımı hep senden, hep sana dair verdim. Waldo bende burdayım. Burda olmaya çalıştım bir dafe. Ama burda olmaya bilirim, gide bilirim yani. Bunları gizlice ve ansızın bir kağıda yazdım. Sana okumadan ölebilirim, sen ölebilirsin, sana varmayabilirim. Waldo teşekkür ederim. Başka bir şey söyleyemem, görüştüğümüzde anlaşırız. Sen bana kızarsın, belki yüzüme bakmazsın. Bir şiir yazar, yazdırırsın. Yanımdan geçersin, burulursun. Waldo sen kırılmış bir adamsın. İyi geldin, iyi gidiyorsun, fakat yanına kimseyi almadın. Waldo seni sevdim, seviyorum. Ama her zaman burda olmayabilirim. Başka bir vakit görüşmek üzere ve üzre... Yağmur ERDEM (Waldo'ya mektup)
Reklam
Endişe bozuklukları ve depresyon, pek çok insan için “Ben buradayım ve hâlâ varım!” demenin bir yolu oluyor. İnsanlar yaşadıklarını ancak ruhun ağrılarından hissedebiliyor.
Sayfa 32
Çocukluklarından bu yana dünyaya katılmakta zorlanan kurmaca kişilerle doludur Oğuz Atay'ın metinleri; daha çok, yaşama seyirci kalır onlar. Oğuz Atay'ın yaşamından topladığı­mız veri parçacıkları, tıpkı kurmaca kişileri gibi onun da, bü­ yük balığın küçük balığı yuttuğu yabanıl yaşam okyanusu için­ de rahatlıkla kulaçlayamadığını ama kulaçlama gücü gösteren­leri, bir atletizm yarışı izler gibi heyecanla izlediğini gösteri­yor.
Sayfa 131 - İletişim 10. Baskı 2023Kitabı okuyor
"Biz Oğuz'la ömrünün son dakikasına kadar kavga ettik; seviştik ve kavga ettik, " diyordur Uğur Ünel; hemen ardından da, kav­ga diye adlandırdığının bir tür coşku boşalımı olduğunu ekli­yordur. "Müthiş gürültülü kavgalar, tartışmalar yaşardık: O bi­zim 'katharsis'imizdi. Kavganın sonunda müthiş bir de barışma olurdu. Hani, 'ölümü öp, Allah aşkına, ' denir ya. . . Oğuz da, 'her­kes birbirinin ölüsünü öpsün,' derdi; barışılırdı," diye anlatır Si­nan Ersan, o nabzı yüksek yaşam anlarını.
Sayfa 128 - İletişim 10. Baskı 2023Kitabı okuyor
Ama,ben niçin buradayım,ey Tanrım? Doymaz bir tutkunun taze çekirdeği,ne doğuyu ne de batıyı soran azgın bir fırtına, yanıp dağılan bir gezegenin yolunu şaşırmış bir parçası olan ben,neden burada olmalıyım? Niçin buradayım? Ey yitik ruhların tanrısı, tanrılar arasında yitik olan tanrı,sana soruyorum.
Sayfa 59 - Kültür yayınlarıKitabı okudu
Renklerden Moru alıntılar
(1) Güldü. Sen kendini ne sanıyorsun, dedi. Kimseyi lanetleyemezsin. Baksana şu haline. Siyahsın, fakirsin, çirkinsin, kadınsın. Kahrolası dedi sen bir hiçsin. (...) Bir ses, dinleyen her şeye dedi ki, fakirim, siyahım, çirkin olabilirim, yemekte pişiremem belki. Ama buradayım. (2) Çok mutluyum. Aşkı buldum, işim var, param var, arkadaşlarım ve
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.