On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera...
Evimde rahat koltuğuma oturmuş bir vaziyette bu incelemeyi yazıcağım için şimdiden vicdan azabı çekiyorum.
Öncelikle Martin Eden Sadece bir aşk romanı yada bir macera romanı değildir! jack londan'ın hayatının bir bölümünün romana kurgulanmış halidir.
Zor zamanlarda hepimiz bir hedef oluşturur ve bu hedefe bağlı kalacağımızı söyleriz ama rahat
Peş peşe okuduğum dört Saik Faik kitabının ardından ki yaklaşık 70 civarında öyküye denk geliyor, bir durup soluklanmak, biraz okuduklarımı sindirmek, biraz da üzerimde biriken yükü boşaltmak maksadıyla bir mola vermek icab edince, bir semaver dibinden daha güzel bir köşe olamayacağını düşünüp çıkınımı buraya boşaltmaya karar verdim...
Gelin,
‘’Kıyıya vuran her dalga ardındaki dalgaya onun son olmadığını söyler,
Ve her kumarbaz bilir, kaybetmektir orada olmalarının asıl sebebi.’’ — U2 - Every Breaking Wave
Kemerlerinizi bağlayın, istikamet Roulettenbourg!
Bu kitap hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki… Ezel dizisine bile konuk olmuş bir kitap
Bugün 450 milyondan fazla satmış, sayısız ödül almış, 8 sinema uyarlamasıyla gişe rekorları kırmış bir serinin, Harry Potter Serisi’nin, ilk kitabından bahsedeceğim: Harry Potter ve Felsefe Taşı. Kitabı tek kelimelik cümlelerle anlatmak gerekirse şöyle olurdu: Muhteşem. Olağanüstü. Harika. Süpper. Amazing. Magical vs.
Öncelikle Joanna Kathleen
"Herkes için ve hiç kimse için bir kitap!"
Böyle karşılıyor eser sizi.
Daha o an anlıyorsunuz içine atılacağınız maceranın hiç de kolay bir macera olmadığını...
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Eseri elinize alıp, okuyup bitireyim şeklinde başlamanız oldukça yanlış olacaktır. Bunu akıcı değil anlamında söylemiyorum kesinlikle.
İlk sayfasından son sayfasına kadar nefesimi tutup okuduğum, tek bir satırda bile sıkılmadığım muhteşem bir kitaptı.
Sanırım okuyan herkes bu fikirde olacaktır.
Inceleme yapabilecek kelime dağarcığına sahip miyim emin değilim bu kitaba. Ama elimden geleni yapacağım :)
Bu Amin Maalouf'un okuduğum dördüncü kitabı. "Ölümcül kimlikler"le
Yıl 1943. Cani Hitler ve Nazi canavarları Polonya' nın, Auschwitz toplama kampında. 15 Nisan 1934 doğumlu, 9 yaşındaki Schmuel' de bu kamptaki esirlerden sadece biri. Ne tesadüf ki yine 15 Nisan 1934 doğumlu, 9 yaşındaki Bruno' nun, Nazi güçlerinde asker olan babası da görevlendirmeyle bu kampa gönderileceklerden.
Babasının bu
Sitede bir dünya popüler kitap var; okusanız da, okumasanız da artık belli başlı diyalogları ezbere biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum.
''Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.''
"Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın."
"Küçük Prens yine konuşmaya
Şu sorgulayan yapımız yok mu hem her şeyi en güzel yapan şey
hem de en büyük lanetimiz. Yetmiyor, hiçbir şey bize yetmiyor. Hayatın sırrını
öğrensek, daha fazlasını isteriz. Bizim zihnimizin öyküsü bitmiyor. Sona
geliyoruz, duvarı görüyoruz ama hemen duvarın ardını merak ediyoruz. Bu
yüzden, bu sorgulama yüzünden daima anlamsızlığa mahkûm olacağız ama aynı
zamanda macera hiç bitmeyeceği için kanımız kaynamaya devam edecek. Bu
yüzden Camus’un öne sürdüğü gibi hayatı anlamsız kılan ölüm ya da doğanın
kayıtsızlığı değil, bu sorgulama yeteneğimiz.
Hayatın anlamı nedir?
İnsanların var oluşundan beri cevap bekleyen o soru...
Cevabı bulunabildi mi peki?
Hiçbir cevap mükemmel değildir!
O halde bulabileceğimizin en iyisini bulalım!
Eserin ısınma turlarında çok güzel bir soru var. İncelememi okurken aklınızı kurcalasın biraz: "Şunu merak ediyorum: Mesela size yeni baştan yaşama, bir
Yaşanılananlar, görülenler ve ögrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı.
Sessizlik içindeki romantizm ve gizem ile çok güzel bir kitaptı. Kitabın ilk yarısında Patch olmasa da çok güzeldi.
Kitap hakkındaki yorumumu iki bölüm halinde yazacağım: Spoilerlı ve Spoilersız.
Sessizlik serimizin üçüncü kitabı olduğu için Spoilersız yerini maalesef kısa tutmak zorundayım çünkü söyleyeceğim neredeyse her şey Spoilerlı olacak.