Öncelikle tesirinden uzunca bir müddet çıkamicağımı düşündüğüm ender kitaplardan (Martin Eden ,Böyle Söyledi Zerdüşt) bir tanesi.
Bu 3 kitabın ortak özelliğinden de anlaşıldığı üzere başarı hakkında sayısız makaleler, kitaplar ve incelemeler okuyup , başarılı olmak adına yapılmış envai çeşit videolar ve başarılı olmuş insanların gerçek
Kitap kulübümüz ile aralık ayının kitabı olarak belirlemiştik eseri. Henüz daha basılmamıştı biz seçerken, ön sipariş ile aldık. Ve daha kapağını açmadan o yeni basılan kitabın kokusu geldi burnuma, efsunlu, açmadan büyülendim...
Gelir gelmez okumaya başladım ve yine başladığım gün bitirdim. Muhtemelen kitabın ilk okurlarından biriyim, en azından
"Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek” demesi gibi şairin, bitmek tükenmek bilmeyen bir koşuşturma içinde yaşıyoruz, ya da yaşadığımızı sanıyoruz. Bu telaş içinde kitaplar çok zaman sığınağımız oluyor. Ruhu ruhumuza eş bir yazar bulduk mu sahipleniveriyoruz. “O da benim gibi yaşamış, o da benim gibi savrulmuş, onun da kırgınlıkları,
Kitabı her okuyanın ''neden daha önce okumadım ki'' serzenişine kapılıp kendisiyle papaz olduğuna emin olduğumu şimdiden belirtmek istiyorum.Ne zaman okursanız okuyun her zaman geç kaldığınızı anlayacağınız bir eser.O yüzden kendinizi fazla hırpalamayın.
Kitap muazzam kurgusuyla 4 bölümden oluşuyor.Bu tarihi seyyah yönetmenliğindeki eser
Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı ve cuma günü başladığım bu serüvenin ilk kitabını şu an kapatmış bulunuyorum. Buna kapatmak, kitap bitirmek denir mi bilemiyorum. Çünkü kafam, aklım, kalbim hala orada. Ben böyle bir şey okumadım. Her sayfası keyifliydi. Kesinlikle İNANILMAZ, KEYİFLİ, BÜYÜLEYİCİ. Her sayfası dolu doluydu. Her sayfası tutkuyla yazılmış ve şekillenmişti. Yazarın karakterlere işlediği her bir duyguyu hissettim. Nefret ettim, üzüldüm, parçalandım, güldüm, eridim, büyülendim, kararsız kaldım, boşluğa düştüm ve yeniden ayağa kalktım, Feyre ile birlikte. Bunlar benim hissettiklerim.. Kitap hakkında, karakterler hakkında konuşmak istediğim bir sürü şey var ama bir süre bunları kendime saklamak ve bana kattığı inanılmaz hazla kitabıma sarılarak neler yaşadığıma, yaşadığımıza bakmak istiyorum. Okumanızı tavsiye ediyorum. Sevgilerim ve saygılarımla..
İş bu inceleme dostlarıma bir ince sitemimdir.
Merhabalar,
Bu incelemeye kendimi kınamakla başlamak istiyorum, yıllar var bu kitabı alalı ve Peyami Safa’nın kişiliğinden pek hoşnut olmadığım için önyargılı davranıp hiç okumaya niyetlenmedim, he neden aldın derseniz o zaman ismini ve içimde geçen bi alıntıyı beğenmiştim. (evet kapağına, ismine
Büyülendim en baştan, afalladım sözcük seçimi karşısında... Bu olayı anlayamıyorum, aynı kelimelerin kullanımları üç beş noktalamayla, söz dizilimiyle nasıl bu hale gelebiliyor... Serdar Ortaç'ın bir zamanlar dediği 'Topu topuna 7 nota var kaç ayrı beste yapılabilir ki?' şaşkınlığı içerisindeyim. Gerçi benimki güzelleme onunki farklıydı ya neyse.
“Bu kitapta(incelemede) yazılı olanları anlamakta güçlük çekebilirsin.
Çünkü anlamak bir ortak dil gerektirir.
Ortak dil ise, ortak yaşam/ ortak bilgi/ ortak birikim/ ortak düş
kimi yerde, ortak düşüş demektir.
Ortak değilse bile, yakın/ benzer/ gibi.”
Hayatı boyunca kendini hiçbir zaman anlamamış, dünyaya, insanlara, bulunduğu
Bugün 12 Aralık. Büyük Usta Cengiz Aytmatov'un doğum günü. Ben bu vesileyle Aytmatov'un vefatı üzerine kaleme aldığım yazımı 1000 Kitap okuyucularıyla tekrar paylaşmak istiyorum. Herkese iyi okumalar...
AYTMATOV'A VEDA
"Merhaba Beyaz Gemi, ben geldim!"
Aytmatov'un ölümü üzerine hissettiklerimi anlatmak çok güç.