Ben de herkes gibi günlük sevinçlerin, heyecanların akışına kapılıp gidemez miyim? Neden olaylar, benim üzerimde silinmez izler bırakıyor? Kaderime lanet ediyorum.
Akşam kocasından yediği dayakla bütün gövdesi sızlayarak, temizlik işine gitmek üzere minibüs bekleyen erken yaşlanmış kadınların çileli yüzlerinde, gözyaşı olup akıyordu.
Akıllı insanlar sürekli olarak kendi vicdanlarıyla, yargılarıyla ve bilgileriyle hesaplaşırlar. “Ben her şeyi bilmem ama her gün yeni bir şey öğrenirim” derler.
Mediokr yani benim pek sevdiğim bir deyimle “orta zekalı” olanlar ise hiçbir şeyi sorgulamazlar. Kamplaşmış taraflardan birine ait olurlar, hayatı bu şekilde algılarlar.
Burada hiçbir şey istemiyorum artık, her şeyden tiksiniyorum. Bastığım her taştan, odamdan, karşılaştığım insanlardan nefret ediyorum, şiddetli soğuğun nemiyle yüklü kirli havayı solurken işkence çekiyorum. Buradaki her şeyden boğuluyorum, tükeniyorum.
Bazı kelebek türlerinin bir günlük ömrü, hücre bölünmesinin hızlı olmasından dolayı, insanın 80 yılına denktir. Bu durumda 70 yaşında ölen bir insan mı daha hızlı yaşar, 25. saatini gören bir kelebek mi?