Bilmem nedendir ama Stefan Zweig kitaplarına hep mesafeli olmuşumdur. Daha az kitap okuduğum( daha cahil olduğum) günlerimde bir kaç kitabını okumayı denemiştim, beklediğim tadı, katkıyı alamamıştım( Tercümeden kaynaklı olabilirdi). Bütün dünya adamı okuyor, bende mi bir eksiklik var diye içim içimi yiyordu. İyi bir okuyucu olduğuna inandığım bir arkadaşıma bu konuda fikrimi aktardığımda, o da zamanla o da olur demişti, bana Stefan Zweig kitaplarını sanki büyülenmiş gibi anlatmıştı. Bunu kafamda bir kenara not etmiştim. .
Geçenlerde çok az bir bedel ödeyerek Bir Çöküşün Hikayesini aldım. Birkaç sayfa okuduktan sonra etkilenmiştim.
Arkadaşımın dediği gibi 'O da olmuştu', ben de büyülenmiştim
Bir çöküş, bir ego, bir yalnızlık.... bu kadar mı güzel anlatılır. Defalarca cümleleri okudum, bazılarını not ettim. Hülasa çok zevk aldım. Beni tümüyle sardı.
Eser; İnsanın, sağlam bir ipe sarılmadan, en güçlü düşmanı olan BEN ile mücadelesinin ne türlü sonuçları olabileceğinin trajik bir versiyonu. Önce 'Nasıl olur, ben vazgeçilmezim?' 'Bunu bana yapamazlar!.......... Sonra nasıl olsa yaptıkları hatadan dönerler. Ben şöyleyim, ben böyleyim. Sonra yalvarışlar. Sonra kendini ispat etme çabaları ve kendince intikam alma isteği, ölümsüz olma isteği, ölüme bile hükmedebileceği cüreti . Sonuç hüsran tabiki
Fazla zaman harcamadan, güzel eserlerin tadına varmak isteyen herkese tavsiye ederim.