Orjinal Adi:All the Bright Places
Yazarı: Jennifer Niven
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Çevirmeni: Tuğçe Kayıtmaz
BASIM : 3. Baskı , İSTANBUL , Şubat 2020
Sayfa Sayısı: 384
Format: Ciltli
Puanım: 8
Spoiler var mı? Evet
Gençlik romanlarının en dikkat çeken ürünlerini toplayıp Türkçeye aktaran yayınevlerinden Pegasus Yayınları’nın bastığı Jennifer
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Dili oldukça yalın ve anlaşılırdı. Kitap yazarın Nazi soykırımı sebebiyle Polonya’daki Auschwitz kampına gönderilmesiyle başlıyor. Eğer bu kitabı daha farklı bir meslekten biri yazmış olsaydı muhtemelen bolca duygusal içerik görecektik. Psikolog olarak oraya gitmiş olması acıların yaşanması noktasında kötü olsa da
Seks eğlenceli olsa da, açlığını çektiğim seks değildi. Onaylanmaktı. İstendiğimin, sevildiğimin, hatırlayabildiğim kadarıyla ilk kez "değerli" olduğumun onaylanması.
Ben Yaşar Kemal ile 2019'da tanıştım. Yaşar Kemal'i kaybettiğimizde henüz 11 yaşında olmamdan dolayı yaşarken onu okuma fırsatı elde edememiştim.
Hatta anlatmadan geçemeyeceğim. Bu kitabı okurken de aklıma geldi. Henüz hiç Yaşar Kemal okumadığım zamanlardaydı. Bir hocamız Yaşar Kemal'den bahsediyordu ve okuyup okumadığımızı
Efendim hikayemizin özeti şöyle: Hikaye aslında basit gibi duruyor. Ama içinde ciddi izler bırakıyor. Bu arada yazarın da kısa hayatına bakarsanız, 1942 yılında Brezilya’da eşiyle birlikte intihar etmeyi seçerek hayatına eşiyle beraber son vermiş bir adam. Dolayısıyla normal bir insan tipinden bahsetmiyoruz. Ve bunu da edebiyatın kaçınılmaz sonu
"Öyleyse özgüven duygusunu nasıl geliştirebilirim?" diye sorabilirsiniz. Yanıt şu; bunu yapmak zorunda değilsiniz! Özgüven yaratmak ya da hak etmek için özellikle değerli bir şey yapmak durumunda değilsiniz; tüm yapmanız gereken şey o eleştirel, nutuk çeken içsel sesi kapat manızdır. Niye? Çünkü o eleştirel içsel ses yanlış! İçsel olarak kendinizi istismar edişiniz mantıksız, çarpıtılmış düşünceleriniz sonucunda olur. Değersizlik duygunuz gerçeğe dayanmıyor, bu sadece depresif hastalığın merkezinde yer alan bir çıban.
Bu yüzden üzgün olduğunuzda üç önemli adımı hatırlayın:
1. Olumsuz otomatik düşünceleri hedefleyin ve yazın. Bu düşüncelerin kafanızda bir iş yapıyormuş gibi ortada dolaşmalarına izin vermeyin; onları kağıt üzerinde tuzağa düşürün.
2. On bilişsel çarpıtmanın listesini yeniden okuyun. Özellikle olanları nasıl çarpıttığınızı ve haddinden fazla abarttığınızı öğrenin.
3· Kendinizi horgörmenizi sağlayan düşüncenin yerine daha nesnel bir düşünce yerleştirin. Bunu yaptıkça, daha iyi hisset meye başlayacaksınız. Özgüveninizi arttıracaksınız ve değersizlik duygunuz (ve tabi ki depresyonunuz) kaybolacak.
Kitap hediye etmek istediğimde, arkadaşımın hangisini sevebileceğini, ne tür okumaktan hoşlanacağını düşünürüm ve tutturmaya çalışmak hoşuma gider. 🙈bazen de bu kitabı, işte bu arkadaşımla okumalıyız ve üzerine tartışmalıyız. Bu kitap hakkında o ne düşünür, yorumu ne olur acaba diye merak ederek almak isterim.✨ İşte beni düşünerek alan sevgili
Remziye Baytar a da çok teşekkür ederim. 💕Tabi ki her insan için en önemli, olan şey düşünülmek ve bunu hissetmek. Ayrıca beni bu tür konulara daha da yönelterek okumalarımda etki ettiği,
Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi ile tanıştırdığı için, baskısına aşık olduğum, içerisindeki yazarlardan alıntılar olan ve kendi okuma notlarımı tutabileceğim, şimdilik kullanmaya kıyamasam da benimle çantamda her yere gelip giden, daha çok okumaya teşvik eden , bir şeyler karalamaya teşvik edecek olan okuma günlüğü için ayrıca çok teşekkür ederim...🌹❤
İnsan, insan olabilmek için de yine bir insana ihtiyaç duyar, toplumsal bir varlık olarak. Tıpkı yazarın da baba olduktan sonra hayatın farklı boyutuna geçtiğinden, olgunlaşmaya başladığından söz ettiği gibi. Bir insanın sorumluluklarını almaya başlamak, onu yetiştirmeye başlamanın da ilk adımlarıdır.
Çocuklar ilk adımlarını düşe kalka atmayı
...?...?/1989...
Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
İnsan olmanın en büyük gerekliliği olan düşünme faaliyetine erişkin olmak beraberinde anlam arayışını bu anlam bulma olgusu da bizi felsefeye götürür. Felsefe bireye özgü olsa da sadece bireyler ile yetinmeyip çığ etkisinde bulunup ufacık bir fikrin ışığında devasa bilgi düşünceleri yaratabilir. Aslında bireye özgü demektense bireyin fikri
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir.
_Vücudun merkezi de başta