Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
14 Haziran 1926 İzmir Suikasti komplosu sonrası Devrim Hükümetinde yoğun bir biçimde karşı devrimcileri yoketmek ve susturmak adına hareket başladı. Bunun için önceden kabul edilen Takrir-i Sükûn Kanunu (4 Mart 1925) çok ağır bir biçimde devreye sokularak karşı devrimci olarak kabul edilen İstanbul basını tümden susturuldu. Ardından İstanbul başta olmak üzere İzmir'den Trabzon'a dek olan hatta ki tüm esnafın kontrolünü elinde tutan Kara Kemal'in (v. 27 Temmuz 1926) peşine düşüldü. Ardından İtibar-ı Millî Bankası'nın kurucusu ve bu banka yoluyla krediler vererek karşı devrimci zengin sınıfını finanse eden eski maliye bakanı Cavid Bey (v. 26 Ağustos 1926) tutuklandı. Böylece Devrim hükümeti Karşı devrimci basından sonra karşı devrimci sermaye sınıfını ele geçirmiş oldu. Bu komployla büyük bir sermaye transferi yapıldı. Lakin karşı devrimciler raison d'etat (devlet çıkarı) olgusuyla 1931'den itibaren tekrar bürokrasiye ve meclise yerleştirildi. Sağcı tayfa Türkiye'nin, Osmanlı'nın devamıdır diyorlar... Peki o zaman devrim yasaları nedir? Bir devletin devamıysanız ıslahat ya da reform yaparsınız; devrim, eski sistemi yani devleti yıkıp yerine yeni bir sistemi ve devleti ikâme etmek demektir. Sağcı tayfa, halüsinatif travmaları sebebiyle hala Türkiye'yi Osmanlı'nın devamı olarak görmeye devam edip, karşı devrimcilik yapmaya devam ediyorlar.
Sağcı tayfa Türkiye'nin, Osmanlı'nın devamıdır diyorlar... Peki o zaman devrim yasaları nedir? Bir devletin devamıysanız ıslahat ya da reform yaparsınız; devrim, eski sistemi yani devleti yıkıp yerine yeni bir sistemi ve devleti ikâme etmek demektir. Sağcı tayfa, halüsinatif travmaları sebebiyle hala Türkiye'yi Osmanlı'nın devamı olarak görmeye devam edip, karşı devrimcilik yapmaya devam ediyorlar.
Reklam
3 Kasım 1839 günü hükümdarların tarihi konutu olan Topkapı Sarayı'nın altında bulunan Gülhane'de imparatorluk fermanının okunması, haklı olarak Osmanlı reformunun başlangıcı olarak kabul edilir, Bu ferman Tanzimatı, yani "yeniden düzenlemeyi ilan ediyordu: bu ılımlı sözcük tercih edildi, çünkü açıktan açığa yenilik, reform, devrim düşüncesini ortaya koyan bir sözcük muhafazakar Müslümanları, gelenek bekçilerini ve bunların yolundan ayrılmayan cahil kitlelerinin muhalefetini artıracaktı.
Sayfa 24 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
MEAL/TEFSİR YORUMSAMA HERMENÖTİK
"Bütün yeni ve büyük bașlangıçlar, her devrim, her reform süreci ve her yeni elit, çilecilikten, iradi ya da gayri iradi yoksulluktan doğar; yoksulluktan kastedilen ise, her şeyden önce, statükonun güvenli kollarından vazgeçmektir... Aslının basit ilkelerine dönen her gerçek yeniden doğuş, her sahici başlangıca dönüş, el değmemiş, bozulmamış doğaya her geri dönüş, mevcut statükonun konfor ve rahatı karşısında kültürel ya da toplumsal bir hiçlik gibi görünür. Her devrimci başlangıç, Ademle Havva'nın kendilerini içersinde buldukları durum gibi, bir tür "çıplaklaşma''yı (arılık, hafiflik) gerektirir. Hiçlik karanlıkta sessizce büyür ve ilk başladığında bir tarihçi de, bir sosyolog da sadece hiçliğin ayırdına varır. Göz kamaştıran temsil ânı ise gerçekte, gizli, görünmez başlangıçla bağlantının tehdit altında olduğu ândır."
Foucault siyasi mücadelelere dâhil olan tipik Fransız aydını rolünü oynarken bir yandan da 1965-1966 yıllarında orta ve yükseköğretimi inceleyen Fouchet Komisyonu'nda görev alıp hükümete eğitim politikaları konusunda tavsiyelerde bulunması, ayrıca 1976'da ceza yasaları reform komisyonuna katılmaya davet edilmesi ilginçtir. Bir keresinde Foucault'nun Eğitim Bakanlığında yükseköğretimden sorumlu yönetici yardımcılığına atanması düşünülmüş ama bu atama eşcinselliği yüzünden gerçekleşmemiştir. Devlet televizyon yayın ağı ORTF (Office de Radiodiffusion Télévision Française) başkanlığına atanması da önerilmişti. Yani bir siyasi radikal olarak görülürken aynı zamanda kariyerinde de hızla ilerlemekte ve yönetimde üst kademe pozisyonlar için düşünülmekteydi. Fransa toplumundaki itibarlı konumunu sık sık siyasi mücadelelere dikkat çekmek için kullanmıştır. Eylemlerini tam da bir 'münhasır aydın' şeklinde sürdürdüğü görülüyor, bu terimi siyasi faaliyetleri yeni bir bakış açısıyla tanımlamak için geliştirmiştir, bu bakış açısında aydın devrim yolunda işçilerin başını çekmektense kendi uzmanlık alanında çaba gösterip zorba yönetimlerin altını oymaya çalışır
Luther bir ilahiyatçıdan çok bir politikacıydı. O her şeyden çok, siyasi bir kahramandı. Luther'in ilk düşüncesi, siyasi bir Reform için Kutsal Kitabı incelemektir. Dini ve sosyal sorunlar Reform'da birbirine karışmıştır. Reform'un dini bir hareket olduğu kadar sosyal ve siyasi bir devrim olduğu da bir gerçektir. Böylece Luthercilik siyasi bir hareket olmuştur.
Sayfa 45 - Kaknüs yayınları 2003Kitabı okudu
Reklam
Sadece yabancı ülkelere gitmiş olanlar , okulda okuyanlar , serseriler , yerel mafya ve birkaç kelime okuyabilen askerler siyasete karışır çünkü siyasete girdiklerinde bir şeyler kazanabilecek olanlar onlardır. Geri adım attıklarında kaybedecekleri bir şey yoktur. Yaygaraya katılanların yiyecek ekmekleri olur , yaygaraya katılmayanların olmaz. İşte bu nedenle bizim ülkemizde devrim bir çeşit meslektir. İşte böyle yaygarayla uzun yıllar geçtikten sonra sonuçta iki olgu ortaya çıkmıştır : Birincisi siyasette sadece değişim olur ama reform olmaz. Bu nedenle de demokrasi fikri ne kadar yaygınsa halk o kadar fakirleşir. İkincisi ise ne kadar siyasi yaygara varsa gençler o kadar dar görüşlü olur. Öğrenciler siyasetle uğraşır ama bilgiye ilgi göstermezler. Gerçekten ülkeyi kurtarmayı samimiyetle istiyor olabilirler ama iktidarı ele geçirdikten sonra hiçbir şey beceremezler ! Çünkü sorunları çözmek için gerekli bilgi ve yeteneğe sahip değiller.
Sayfa 154Kitabı okudu
288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Amin Maalouf'un son 20 yılda yazdığı Deneme kitaplarında romanlarından daha çok ön plana çıkıyor. Entelektüellikten aydınlığa geçiş yaptı. Dünyanın sorunlarını kendine dert ediniyor, çözüm öneriyor ve mücadele ediyor. Tarihi olayları onun hikaye anlatıcılığı ile okumak ayrı bir zevk veriyor. Son 150 yılda Batı Uygarlığı'na meydan
Labirent
LabirentAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202434 okunma
...Atatürk daima ısrarla belirtmiştir ki, tam manasıyla bir Batılı millet olmak Türk milletinin benliğini kaybetmesi değil, o benliği bütün temel değerleriyle ortaya çıkarması ve sonsuz bir gelişme yoluna koyması demektir. Buna göre Batılı millet olmak, rasyonel düşünmek ve hareket etmek, ilim zihniyeti sayesinde sonsuz bir yaratma ve yenileşme
Sadece ikna yoluyla, yaygın ve kalıcı bir örgütlenme kuran bir kitle hareketi hemen hemen hiç yoktur. Koyu bir Hristiyan olan tarihçi profesör K. S. Latourette şu durumu kabul etmek zorunda kalmıştır: "Her ne kadar İsa'nın ruhu ve silahlı kuvvetler birbiriyle hiç bağdaşmayan zıt şeylerse de ve bu gerçeği kabul etmek her ne kadar kadar
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
Müslüman, dünyaya hakimken ona hiç önem vermezmiş gibi bir ruh taşırken, bu kez, dünya elinden çıkarken, dünyaya sımsıkı sarılmak gibi verimsiz ve çelişmeli bir psikoloji platformunda ayak direme yanlışına saplanmıştır. Bütün doğu dünyası gibi, İslâm Dünyası da, batının dışa dönük durumalışının önünde, onlara göre uzun bir süre büyük bir direniş göstermekle birlikte, sonuçta yenilgiye uğramıştır. Daha sonra da bu yenilginin doğurduğu sathi bir tepki ruhuyla, topyekun doğu ve İslâm durumalışlarından uzaklaşma ve batının durumalışını kazanma umudunun ham hayali içinde batılı laşmaya girişmiştir. İlkin ıslahat (reform), daha sonra devrim, sonra biraz daha müphem düzeni değiştirme, sonra biraz daha radikal bir anlamda yine devrim sloganlarının gölgesinde değişim ve «eylem tutkusuna kapılmış ve her tutku gibi bu tutkular da onu sağduyusundan, tarih ve zaman bağlantısından, gerçek idrakinden mahrum etmiştir. Batılılaşma, temelde mümkün olmadığı gibi, tarih pratiğinde de yüzeysel bir öykünmeden öteye geçememiş, böylece, eski tuluma yeni şarap koymadaki patlayış veya batı bunalımıyla ruh uzayında kenetleniş gibi çift katlı bir bunaltıya, tarihi varoluşun temelli metafizik bunalımının dipsiz uçurumuna yuvarlanmıştır.
Sayfa 146 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Devrim :
Devrim: siyasal, sosyal, ekonomi ve hukuk alanlarında yapılmış olan geri dönüşümsüz değişimlerdir. Eğer geri dönüş söz konusu olursa, bu devrim olmaz, ancak reform ya da yenileşme hareketleri diye tanım yapabiliriz. Devrimlerin ilerici mi, gerici mi olduğu, sizin duruş yeriniz olan koordinat merkezidir.
Sayfa 23 - Alfa Yayınları 1. Baskı 2022Kitabı okuyor
Devrim (Revolution) ilkesi günümüze dek hep aynı kalmıştır: Varolan şu veya bu düzene karşı olmak, yani bir reform [yeniden biçimlendirme] gerçekleştirmek. Pek çok şey iyileştirilse, "bilinçli, ihtiyatlı bir ilerleme" sıkı şekilde yürütülse de, sonuçta hep eski efendinin yerine yeni bir efendi getirilecektir. Böylece yıkım bir yeniden yapım olacaktır. Genç delikanlı ile yaşlı, durulmuş, oturaklı, dar kafalı yetişkin arasındaki fark gene kalacaktır. Devrim, orta hallilerden oluşan Üçüncü Sınıfın dar görüşlü başkaldırısıyla başlayıp bu dar görüşlülük içinde suyu çekilmiş bir dere gibi kuruyup gitmiştir.
Merkantilist anlayış ve sanayileşme, giderek şehirleşen ve sosyal olarak hareketli hale gelen Avrupa toplumlarının sosyal dokusu değiştirdi. Siyasi açıdan, bu aydınlanmış mutlakiyetçilik ve anayasal monarşi, siyasi devrim ve sosyal reform çağıydı.
Sayfa 238 - Say YayınlarıKitabı okudu
Devrim, olası bir senaryo gibi görünmüyor. Gerçekten de devrimci sosyalizmin sonu yaklaşıyor gibi. Gelecek, muhtemelen reformist sosyal demokrasi veya liberalizme aittir. İşverenler ve işçiler, kapitalist istihdamın sıradan haksızlıkları (fabrika güvenliği, ücretler, sosyal yardımlar, iş güvencesi vb.) üzerinde mücadele etmeye devam ederler ve muhtemel sonuçları uzlaşma ve reform olurdu. Gelişmekte olan ülkeler, muhtemelen Batılılar'ın 20. yüzyılın ilk yarısında yaptığı gibi, reforme edilmiş ve daha eşitlikçi bir kapitalizm için mücadele edecekler. Bazıları Batı'da olduğu gibi diğerlerinden daha başarılı olacaktır. Çin şu anda en ciddi sorunlarla karşı karşıya. Olağanüstü büyümenin faydaları çok eşit bir şekilde dağılmamış, büyük protesto hareketlerini tetikliyor. Devrimci çalkantı orada kesinlikle mümkündür, ancak başarılı olursa muhtemelen daha fazla kapitalizmi ve belki de Rusya'da olduğu gibi eksik bir demokrasiyi getirecektir.
359 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.