Öğrenmek isteyen okusun!
Öncelikle yazdıklarım kitap incelemesinden ziyade yazar incelemesi veya araştırma yazısı oldu. Bu araştırma-incelemeyi oluşturmak, (geceleri birer-ikişer saatimi ayırarak) bir haftamı aldı. Biraz emek verdim açıkçası. Bu sebeptendir okuyacak olanlara kesinlikle birşeyler kazandıracağımı düşünüyorum. Vakti olan herkesin
Kısa bir şiir ve ardından “ne çok acı var” diye başlıyor kitabımız… Sonra kendinizi Zarif adam ile beraber altmışlı yetmişli yıllarda buluyorsunuz.
Yaşamak… Bence bir kitaba verilebilecek mükemmel bir isim. Çoğu insan yaşadığını sanıyor ama aslında yaşamıyor. Yaşamak denilemez buna. Ama Cahit Zarifoğlu yaşamayı beceren sayılı insanlardan bir
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”
İnsanın yolculuğu bir ömür boyu sürer, sessiz bir gemi gibi. Bazen açık denizlerde, masmavi bir gökyüzünün altında, esen rüzgârlarla yelkenlerini şişere şişere dingin, kaygısız ve tasasız bir şekilde yol alır. Bazen de karla, tipiyle, borayla, denizlerin
¶¶Elimde hiçbir kapıya uymaz anahtar şimdi size aşka, hayata, ölüme dair yerli yersiz cümleler söyleyeceğim. ¶¶
¶¶Ne söylesem bir evvel söylediğimin ya şerhi ya ezberi çıkıyor. Başka kelimelerim yok benim. Tekrir de diyebilirsiniz zarifane, tekrar da diyebilirsiniz arifane. Hepsi de kabulümdür benim. ¶¶
Nerden başlarım bilmiyorum lakin demiş
Sembollerle dolu olan ve müthiş bir edebi/tarihi birikim içeren bu kitabı incelemek, dolayısıyla hakkını vermek oldukça zor. Mesela kitabın ana kahramanı Selim Pusat'ın askerlik yıllarında intihar eden yakın arkadaşı Şeref'in, aslında Selim Pusat'ın kendi şerefi olabileceğini size nasıl kolay yoldan anlatabilirim, bilmiyorum. Küçük bir deneme
Aradığımız yerlere benzeyiş bulduk sende, Sabahattin Ali. Seni belki de bu yüzden diğer yazarlardan daha çok sevdik. Senin eserlerinde bahsettiğin, o acılar, o eksiklikler, o yalnızlıklar, o anlaşılamamalar, o insanlardan kaçma isteği bizim de en derinlerimizde hissettiğimiz duygulardı. Fakat hiçbir zaman kendimizi senin gibi güzel ifade edemedik.
"Şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır. Hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? Bunu bilmek gerek."
-Cahit Sıtkı Tarancı
"Şiir duygulardan değil, sözcüklerden doğar." diyor Mallerme, "Şiir, kelimelerle yapılan bestedir." diyor Yahya Kemal. Cahit Külebi ise
*Hüseyin Rahmi Gürpınar, kadınları kendine daha yakın bulur ve onlarla birlikte oturup sohbetler eder, danteller, örgüler örermiş.
*Guiness Rekorlar kitabına göre, devlet kütüphanelerinden en çok çalınan kitap Guiness Rekorlar kitabıymış.
*Mary Shelly unutulmaz eseri Frankenstein'ı yazdığında 19 yaşındaymış.
*Mark Twain'in yazdığı Tom Sawyer
İlk olarak, bana bu kalbi kadar güzel kitabı hediye ettiği için, sevgili
DUA 'ya çok teşekkür ederim. Yaptığım psikolojik baskılardan bahsetmek istemiyorum. :)
Sabahattin Ali ile ilgili yazılabilecek ne kaldı bilmiyorum ama kendi adıma birkaç şey söylemek istiyorum. Sabahattin Ali bende hep üvey evlat izlenimi
Osmanlı adamının hayatı algılayışında, hayata bakışında Divan şiiri bir terbiye aracıdır. Ölçü önemlidir. Coşkuda, hicivde, üzüntüde, mistisizmde bile bir teknik düzenleme, bir “geometrisyenlik” vardır.
Cumhuriyet’in ilanını takip eden dönemde, çeşitli sahalarda, çeşitli değişiklikler olmuştu. Kuşkusuz, bu değişikliklerden edebiyat da nasibini almıştı. Bir değişim-dönüşüm süreci seyreden Türk toplumu, ardında bazı şeyleri bırakmışsa da, elbette yerine daha güzelini koymasını bilmişti.
1936 senesinde Türk Edebiyatında, işte bu değişiklikler göze
“Bu kitabı hakikat arayışına aşina vicdanlar, sona dair bahisleri seven insanlar zevkle okuyabilirler.
Şaheser sıfatına layık denilebilecek bu kitap bir bina olarak düşünülürse, doğu ve batı felsefesi, tasavvuf, mitoloji, dinler tarihi, masal unsurları, bilimkurgu, divan ve halk şiiri bu görkemli binanın taşıyıcı sütunları yerine geçer.”
A’mâk-ı Hayal, Türk edebiyatını ilk felsefi ve gerçeküstü romanı kabul edilmiştir. Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaptı diyebilirim. Alınacak o kadar çok ders var ki hangisini yazsam diğerinin boynu bükük kalır. Mutlaka defalarca okunup istifade edilmesi gerekiyor.
Romanın kahramanı Raci şüphe ejderhasını susturmak için mezarlıkta karşılaştığı Aynalı Baba’nın yardımıyla manevi seyahatleri çıkar. Raci bu seyahatlerinde hedefine ulaşmak için Buda’yla, Hiçlik Zirvesi’ne, Yunan tanrılarının bulunduğu Olimpos Dağı’na, Hürmüz ile Ehrimen’in savaş meydanına, Simurg’un sırtında Merih gezegenine, Kaf Dağı’na ve daha birçok yere gider.
A’mâk-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202116,7bin okunma