Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu yabancı, içimi ılıtan tatlı gülüşüyle, güzel sözleriyle bir güven duygusu uyandırmıştı bende. Hiç kuşkum yok, adım gibi biliyordum artık: benim hayatım, sevinçleriyle, acılarıyla o gün, o davranışımla başladı. Kendim bir karar vermiştim o anda, kararımı uygulamaya geçmiştim. Doğru buluyordum yaptığım şeyi, cezalandırılmaktan da korkmuyordum.
"Hayatınla ilgili doğru olduğunu düşündüğün bir karar verdikten sonra üzülüyor olman yanlış yaptığını değil alışkın olduğun kalıptan çıktığını gösterir. İnsan doğru olsa bile kendi kalıplarının dışına çıktığı zaman ayrılık acısı yaşayabilir."
Sayfa 172 - Sahi KitapKitabı okuyor
Reklam
Kuvvetli, kararlı bir babamız olsun, bize neyi yapıp neyi yapmayacağımızı söylesin isteriz. Niye? Neyi yapıp neyi yapmayacağımıza, neyin ahlaklı ve doğru, neyin ise günah ve yanlış olduğuna karar vermek zor olduğu için mi? Yoksa suçlu günahkar olmadığımızı işitmeye her zaman ihtiyaç duyduğumuz için mi?
Sayfa 115 - YKYKitabı okuyor
Çok doğru söylemiş yaa:)
İntihara karar veren birinin espri anlayışı da körelir. Yanlış bir kelime ederseniz, haftaya cenazesi kalkar..
Sayfa 305 - Ayrıntı
"Duyguları konusunda utanmayı doğru bulmuyordu çünkü kimi seveceğine insan kendi karar veremiyordu."
Sayfa 367Kitabı okudu
Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.
Reklam
Bunların Arline'n Richard'la yakınlaşma usulleri olup olmadığını hiç bilemeyeceğiz, ama Richard in onun için bir genç adam olduğuna karar verdiği açıktı ve Richard da ona yanıktı. Joan daha sonraları, Richard on yedi yaşında MIT'ye girdiğinde ailenin geri kalanının onların günün birinde evleneceklerinden emin olduğunu öne sürmüştü.
Clay onu izlerken, çıkardığı her kıyafet parça- sıyla daha da sertleşiyordu. Gömleğinin düğmeleri- ni açtığında dantelli sütyeni ortaya çıktı. Rahat deri koltuğunda arkasına yaslanarak önündeki şovu izle- meye daldı, onun striptizinin her dakikasının tadını çıkarıyordu. Julia onun önünde, sadece kadınlığını kapatan küçücük, beyaz bir kumaştan
Sayfa 38
"Daha fazlasına ihtiyacın olduğunu söylemiştin sanki?" diye sordu. "Tanrım, evet." İki parmağını soktu Julia'nın içine ve onun, par- maklarının çevresinde kasıldığını hissetti, ıslaklığı parmaklarını sırılsıklam etmişti. "Şimdi, elimi becer Julia. Kendin mastürbasyon yaparken parmaklarını becerdiğin gibi, benim elimi
Sayfa 183
Reklam
++ Hume / Duygularımız
Etik ve ahlak konularında da Hume Rasyonalizme karşı çıkmıştır. Rasyonalistler haklı ile haksızı ayırt etmenin insan aklına özgü bir şey olduğunu düşünüyordu. Bu doğal hukuk anlayışına Sokrates'ten Locke'a kadar pek çok filozofta rastladık. Ama Hume ne yapıp ne söylediğimizi aklın belirlediğine inanmıyordu." "Ne belirliyordu peki?" "Duygularımız. Muhtaç birine yardım etmeye karar veriyorsan, seni buna zorlayan duygularındır, aklın değil." "Ya yardım etmek filan istemiyorsam?" "O zaman da belirleyici olan duygularındır yine. Muhtaç birine yardım etmemek akla ne uygundur ne de aykırı, ama belki bayağı bir davranıştır." "Ama bir yerde bir sınır olmalı mutlaka. Başka bir insanı öldürmenin doğru olmadığını herkes bilir." "Hume'a göre her insanda başkalarının ne hissettiğine dair bir duygu vardır -hali iyi mi, yoksa acı mı çekiyor. Yani duygudaşlık gibi bir yeteneğimiz var. Ama bunun akılla hiçbir ilişkisi bulunmaz."
Sayfa 317 - Pan
Merhaba kitapseverler #mutlulukustasınınçırağı#polisiye#okudumbitti#ozlemli_kitaplar#okuyanteraziileokuyoruz#alıntı "Sadece iki taraf varken dünyada kimin doğru kimin yanlış olduğuna nasıl karar verebilirsin? "İnanmak istemeyen kendine tonlarca bahane bulur. Fuat ! Bunlarda öyle mantıklı olur ki kendi içinde sarsılmaz! "Ama bir vicdan yükü, sadece vicdanı tekrar dirilterek hafifletebilir." Konuya gelirsek; Başkomiser İlker işin içinden çıkamadığı bir operasyon onu beklemektedir. Yasaklı madde kullanan kişileri bilseler de ellerinde işe yarayacak bir şeyleri yoktur. Hangi maddeyi kullandıklarını dahi bilmiyorlardı. Kimya özellikle de ilaçlar konusunda bir firmada çalışmakta olan Fuat ile yolları kesişir. Komiser ilker ' e yardımcı olmaya çalışan Fuat bu işlerin okadar kolay olmadığını arkasında yatan şeyler görmeyi başlar. Ya sonra? Komiser ve ekibi bu zorlu görevi başarabileceklermi? Kullanıcıları üzerinde bu maddenin ne etkileri vardı ? Kitap ilk başlarda ağır gitsede ilerleyen sayfalarda olay örgüsü açılıyor,son sayfalara kadar güzel ilerliyor. Polisiye tavrı olan ve yaşatan kitaplar sevilir ve devamını da sabırsızlıkla bekliyorum çünkü ucu açık bitti...Bir öneri de benden sizlere gelsin . Sağlıcakla kitapla kalın @hakankantarçeken @klorasyayin
Book•lover  ❥
Book•lover ❥
Rusya’nın bize taarruz edebilecek durumda olamaması ve Batı memleketlerinin Türkiye’yi yok etmeye karar vermiş olmaları, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’ni yarattı. Bu, Büyük Millet Meclisi’ne bağlı iki türlü mefkûre mücadele hâlindeydi. Bunlardan birine “Garp Mefkûresi”, ötekine “Şark Mefkûresi” denirdi. Garp Mefkûresi’ne dayanmış olanlar, Büyük Millet Meclisi’ne şekil vermekte daha fazla muvaffak olmuş olmalarına rağmen, tamamen iktisadî, sosyal ve maarif meselelerinde 1839’da başlayan Garp örneğine doğru giden yolu tamamen tutamamışlardı. Bunlar, Garp Mefkûresi’ne bağlı olmakla beraber, dış siyasette Şark ve bilhassa Rusya’ya mütemayil idiler. Fakat, Rusya’nın iç şeklini katiyen Türkiye’ye tatbik etmek istemiyorlardı. O zaman Ankara’da bulunanların yüksek tahsilli ve ilim kafalıları, pek az olmakla beraber, hepsi Batı’ya bağlı adamlardı. Bunlar, şiddetle Sovyet şekline aleyhtar idiler. Bilhassa, muntazam olmayan kuvvetlerin orduya müdahalesine aleyhtar idiler. Çünkü, tek dayanabileceğimiz kuvvet, orduydu. Bu aralık, Şark Mefkûresi’ni tahlil etmek gayet güçtü. Çünkü, çok karışıktı. Bu, Şark Mefkûresi’nin muhtelif safhalarından biri de komünizmdi. Bunun en mühim taraftarı, belki Hakkı Behiç’ti. Bu adam, İttihat ve Terakki’nin idealist azalarından ve aynı zamanda maliye ile meşgul simalarındandı. Ruhen çok samimî bir insandı. Türklüğe çok bağlı olmakla beraber, sınıf, servet ve din gibi şeylerin aleyhinde idi. Biraz da kafasında anormallik vardı.
İnsan bir türlü başkaları için o kadar da önemli ve ilginç olmadığını düşünemiyor. Başlarda insanları güldürüyorum, o zaman benim için şöyle diyorlar: "Eğlenceli biri", "Onun yanında insanın canı hiç; sıkılmaz." Ama bu olumlu düşünceler uzun sürmüyor. Hayattaki her konu üzerine şaka yapabilen birinin yeterince derin ve duyarlı olamayacağına karar veriyorlar. Beni hızla inceliyorlar, bir kez inceledikten sonra da doğru notu verdiklerini düşünüp yanımdan ayrılıyorlar ve bir daha geri dönmüyorlar.
Sayfa 35
ve sonra inandım bir gün bütün yalanlarıma. o kadar inandım ki zihnimi öldürmeye karar verdim. her zaman için en çok sevdiğim söz “hiçbir şey için geç değildir!” cümlesi olmuştur. bunu kendime tekrarlayarak kaçırdığımı tahmin ettiğim vagonların asla bitmeyeceğine inanmaya çalışırdım. oysa, artık rahatlıkla diyebilirim ki her şey için çok geç! benim gibi, ruhu ve aklı iltihaplarla dolu bir adamın yapması gereken en doğru iş, zihnini öldürmesidir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.