Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Pir-i Türkistan
Pir-i Türkistan
Fatih Duman
Fatih Duman
Ve bir Fatih Duman güzelliği daha … Yazarımızın her eseri bir öncekinin üzerine katarak ilerliyor nazarımda . Hayran kalmamak elde değil doğrusu . Fatih Duman eserlerini klasik tasavvuf eserlerinden çok ayrı çok başka bir yere koyduğumu öncelikle belirtmeliyim . Bir çok tasavvuf romanında alıştığımız o ağdalı anlatım , yoğun tasvir , anlaşılması zor arapça ve farsça yoğunluklu kelimeler Fatih Duman romanlarında yoğunlukla mevcut değil , ki bu da çok akıcı ve anlaşılır bir eser önümüze sunuyor . Daha önce hiç tasavvuf okumamış ve biyografi sever yahut merak ederlerin beğenisini kazanacağını düşündüğüm bir yazar mutlaka bir şans verilmeli bence .Ayrıca tasavvuf eserlerinin aksine olay örgüleri oldukça akıcı ve sürükleyici oluyor genelde . Pîr’e gelecek olursam bir yanda romanımızın baş karakteri Hoca Ahmed Yesevi’ nin hayatı ve tasavvuf yolculuğu ele alınırken çaprazlama bir olay akışı içerisinde romanı ilerleten yazarımız , yan karakter olan Musa Barlas’la da aslında daha önce tasavvufa realite ile yaklaşan biz okurun tepkisini ve cevabını vererek ilerliyor . Bu bağlamda eserleri noktaladığımız zaman aklımızda esere dair en ufak bir soru işareti dahi kalmıyor .
Pir-i Türkistan
Pir-i TürkistanFatih Duman · Nesil Yayınları · 20131,553 okunma
Ah harika bir azim örneği olmuştu doğrusu: Her şeyi kaybetmiştim, her şeyi... Kumarhaneden çıktım, şöyle bir yokladım sağımı solumu... Yeleğimin cebinde bir gulden kalmıştı. "İyi o zaman, yemek param varmış!"
Sayfa 177Kitabı okudu
Reklam
Gerçeğin-hakikatin zorluğu insanın bunu elde etme halindeki yorgunluğu onu perişanlığa sürüklese de tatlı bir yorgunluk olarak durur içerisinde. Bu bakımdan “Doğrusu, gerçeğin hemen kavranması ne denli zorluysa, bütünüyle kavranması da o denli zordur. Ama insanoğlu gerçeğin bir parçasını kavradı mı, bütünü kavradığını düşüne kapılır.” ?
Sayfa 143Kitabı okudu
Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne Tuttum, ta içime oturttum seni Aldım, okşadım saçlarını, öptüm İçtim yudum yudum güzelliğini Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette Bendeydi özlemlerin en korkuncu Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan, Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim Biri vardı ağlayan gecelerce Biri vardı sana tutkun; o bendim Ben seni sevdim mi? Sevdim en büyük En solmayan güller açtı içimde Ömrümü değerli kılan bir şeydin Sen benim bozbulanık gençliğimde Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya Bir çizgiye vardım seninle beraber Ve bir gün orada yitirdim seni Ben seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?
202 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
İslamın Altın Çağında yaşayan Ömer Hayyam matematikçi , şair , astronom , filozof , bilim insanıdır . Kitabı tek kelime ile özetlenmem istense o sözcük " Şarap " olur . Ölünce şarapla yıkanmayı isteyecek kadar nedir ya hu bu şarap sevgisi diye sorgulamadan geçemiyorsunuz. Medrese mezunu olan ve bazı kesimlerce âlim olarak anılan Ömer Hayyam yer yer İslam'a atıflarda bulunmuş.Ve bunu yaparken de çoğu zaman mizahi bir dil kullanmış. Müslümanların okurken sonunu getirmekte zorlanacağı bir kitap . Günü yaşamaktan , zevkten, sarhoşluktan, kadına olan düşkünlüğünden demler vurmakta kitap boyunca. Ancak hayretimi cezbeden bir nokta var ki o yıllarda , öyle bir dönemde bunları korkusuzca söyleme ve yazma cesareti . Bu yönüyle takdire şayan doğrusu . İnsan bilmediğinin düşmanıdır sözünden hareketle bilmek ve anlamak adına, eleştirel bir gözle okudum kitabı . Şairliğini sevdim , rubailerine saygım var ancak görüşleri adına aynı fikirde değilim. Okuyucularına şimdiden iyi okumalar.
Dörtlükler
DörtlüklerÖmer Hayyam · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202122,3bin okunma
Kendi yazgısı dışında bir şey istemeyen kimse kendi gibilerinden el çeker, yapayalnız kalır ortada, çevresinde o soğuk mekândan başka bir şey bulunmaz. Diyeceğim, Getsemani bahçesinde İsa'dır böyle biri. Din fedaileri kendilerini seve seve çarmıha gerdirmiştir ama bunlar için de kahraman denemez, bunlar da özgür sayılmazlar, bunların da istedikleri bir şey vardı, alışıp hoşlandıkları ve aşinası bulundukları bir şey; örnek aldıkları, ideal olarak benimsedikleri şeyler vardı. Kendi yazgısını ele geçirmekten başka şey istemeyen kimsenin ne örnek alacağı ne de ideal diye benimseyeceği bir şey kalmıştır artık; ne hoşuna gidecek ne de kendisini avutacak bir şey. Doğrusu böyle bir yolu izlemek gerekirdi.
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
Hafazanallah!
Allah'ın ilmi her yerdedir demek hatadır. Nisâb adlı eserde ise şöyle geçmiştir. En doğrusu, her şey Allah'ın bilgisi dâhilindedir, demektir. Yine aynı kitapta şöyle denilmiştir. Allah'ı üstte veya altta olmakla vasıflandırmak teşbih ve küfürdür. Yine şöyle geçmiştir. Kim kabir azabını inkâr ederse o bid'atçidir. Kim de şefaat ehli kimselerin şefaatini inkâr ederse o kâfirdir.
Sayfa 59
517 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
Bu kitap bi harika dostum
Öncelikle yapıt kamuoyunadaki abartısını gerçekten hak ediyor anlatımı olsun çarpıcılığı ve okuyucuya geçirmek istediği duyguyu işlemede gerçekten başarılı, yazarın aşk hikayesi adı altında bir miktarda olsa ideoloji çatışması oluşturduğu da benim nezlimde aşikar fakat adı altında demek ne kadar doğru olur orası öznel, yapıtın başarısı baş
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,1bin okunma
Bugün yarın hastalık ve ölüm, sevdiğim insanları ve beni yakalayacak. geriye pis koku ve kurtçuklardan başka bir şey kalmayacak. Başarılarım, nasıl olursa olsunlar, er geç unutulacak ve ben hayatta olmayacağım. O halde, bu çaba niye? İnsanoğlu bunu nasıl göremez ve yaşamaya devam eder, bu şaşılacak bir şey doğrusu. Ancak hayatın sarhoşluğuna kapılmışsa yaşayabilir insan. "
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
Ebû Said Harraz diyor ki: 'Rüyamda İblis denen şeytanın üzerime sıçradığını ve saldırdığını gördüm. Sopayı alıp dövmek istedim. Bundan ürkmedi. Bu anda bir ses: 'Doğrusu İblis sopadan korkmaz, o ancak kalpte var olan nûrdan korkar.' diye seslendi."
Reklam
Şüphesiz, bazı yerlerde rüşvet alan, çalıştıkları hastanelerden en çok bu bakımdan faydalar sağlayan, hastalarını ihmal eden, hatta mesleğini unutan doktorlarımız da vardır. Doğru, böyleleri var; ama ben çoğunluktan, daha doğrusu zamanımızda hekimlik dünyasını kaplamaya başlayan havadan, tutulan yeni yoldan söz ediyorum. O meslek hainleri, o koyun postuna bürünüp sürüye karışmış kurtlar, kendilerini aklamak için ne derlerse desinler, mesela çevrenin baskısından şikâyet etseler, her zaman, her zaman haksızdırlar; hele bunların yanında bir de insancıllıklarını kaybetmişlerse… Çünkü insancıllık, şefkat, hastaya karşı kardeşçe merhamet göstermek, hasta için çoğu zaman ilaçtan daha gereklidir.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ah harika bir azim örneği olmuştu doğrusu: Her şeyi kaybetmiştim, her şeyi... Kumarhaneden çıktım, şöyle bir yokladım sağımı solumu... Yeleğimin cebinde bir gulden kalmıştı. "İyi o zaman, yemek param varmış!" -diye düşündüm, ama yüz adım kadar gittikten sonra kararımdan cayıp geri döndüm. Bir guldenimi manque'a koydum (bu kez manque'a koymuştum nedense)... insan yabancı bir ülkede yapayalnızken, vatanından, dostlarından uzakta, o gün neyi yiyeceğini bile bilmez hâldeyken, son, en son guldeniyle kumar oynadığında gerçekten özel bir duyguya kapılıyor! Kazandım ve yirmi dakika sonra cebimde yüz yetmiş guldenle kumarhaneden çıktım. İşte size bir gerçek efendim! Bazen son gulden bile değerli olabilir! Ya o esnada cesaretimi kaybetseydim, ya karar vermeye cüret edemeseydim? Yarın, yarın, her şey bitecek!
Sayfa 177Kitabı okudu
Dan dünyanın en toksik karakteri cidden bu seferlik erkolar kapatılsın
Daha da kötüsü, büyük bir plak şirketinden (daha doğrusu, Uni- versal'ı arkasına almış, eskiden bağımsız olan butik bir şirketten) gelen adamın Labirentlerle sözleşme imzalamak istediğini anlattığı günü hatırlamıştı. Dan o gün ilişkilerini bu şekilde sürdüremeyeceklerini söylemişti. Üstelik Dan'ın üniversite arkadaşlarından biri ona sözleşme imzaladıkları şirketin gruplarını soyup soğana çevirdiğine, sonunda hepsinin işsiz ve alkolik tiplere dönüştüklerine dair korkunç bir hikaye anlatmıştı. "Sen de benimle gelebilirsin." demişti Nora. "Sözleşmeyi imzalarsam. Her yere beraber gideriz." "Üzgünüm, Nora. Ama bu senin hayalin. Benim değil" Onun Oxfordshire'da doğaya yakın bir yerde pub açma hayalini -düğünden önce- kendi hayali gibi benimsediğini bilerek, şimdiki aklıyla, bunu hatırlamak daha da acıydı. Dan başından beri aslında Nora için endişelendiğini söylemişti: Nora grupla birlikteyken, bir sahnenin yakınından bile geçse panik atak geçirir olmuştu. Ama şimdi düşününce, biraz yönlendirici bir endişeydi bu.
Sayfa 55 - Paralel evren no 1
Ne yazık ki o gün hiç gelmedi. Günler geçtikçe işler daha da sarpa sarıyordu, daha doğrusu hiçbir şey kötüye gitmiyordu, ama daha iyiye gittiği de yoktu. Bu da işler kötü gidiyor demekti.
432 syf.
·
Puan vermedi
ATEŞPARE ||
ceren ötenkaya
ceren ötenkaya
Adalet peşinde koşarken kendi kimliğini kaybeden bir seri katil: Aşkın. Üstün zekası ve kan dondurucu oyunlarıyla yıllardır yakalanmayan, kimliği bilinmeyen, tüm dunyanın aradığı bu seri katil ona gelen her işi içindeki vahşetle başarıyla tamamlamıştır. Ancak bir gün karşısına yeni bir kurban çıkar. Bu kurban Cebonayan
Ateşpare 1
Ateşpare 1Ceren Melek · Ephesus Yayınları · 20222,757 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.