Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
#gerçekaşkınlaneti
-STEPHANIE GARBER
Hayal kur, umut et ve sihre inanmaktan h vazgeçme, tıpkı Evangeline gibi…
Caraval serisinin büyüsüne bir kere kapıldımız mı o büyüden kurtulmanızın imkanı yok sonuç ortada. Bu Lanetli aşk üçlemesine de yansıdı. Seriyi ve yazarı takip edenler bilirler ki Lanetli aşk üçlemesi Caraval evreninde geçen yeni bir seri. Ve biz o serinin sonuna geldik
Peri masallarının tartışmasız en güzel örneklerinden biri bence bu seri. Büyümün, hilenin ve sonsuz tutkunun sizi sarıp sarmaladığı bir evrendi. Jacks ve Evangeline inanılmaz bir çift. Bu bu karakterleri tanımış olmak ve onları okumak şahaneydi. Herkes gibi pek çoğumuz kendimizi peri masalının içindeymiş gibi hissetmek ister. Evangeline’de mutlu sona ulaşmak için bunu temenni ediyor. Ve o muhteşem Kuzey’e doğru yola çıkıyor. Orada tabi birde her masalın içinde varolan o yakışıklı prensi oda buldu ve evlendi. Muhteşem bir şatoda yaşamaya başladı. Ama her güzel şeyin bir bedeli olduğunu düşünemedi elbette. Bu masal için ödediği bedelden henüz haberi yok. Ve prensi bunu öğrenmemesi için de elinden geleni yapıyor. Fakat herşeyden önce Kupa Prensini öldürmesi gerekiyor.
Bu savaşın ortasına bomba gibi düşmek fenaydı çok fena. İki adam ve bir kadın. Ölümcül savaşın sonunda ise sonsuz mutluluk var. Tabi herşey olurken gizli kalmış sırlar da birer birer ortaya çıkacak. Ve bu savaşın tek kazananı olacak. Görmeye var mısınız?
Robinson Crusoe Üzerine
Bir ELT öğrencisi olarak şimdiye kadar çoktan okumuş olmam gerekirdi bu kitabı. Çok sevdiğim bir arkadaşımın hediye etmesiyle ve okurken keyif alacağım uygun zamanı bulunca da kitabı okumaya başladım. Arkadaşıma bu güzel kitabı bana hediye ettiği için de teşekkür etmek isterdim tekrardan..
Kitaba başlamak isteyenler için bir çırpıda
(Spoiler içerir)
“Kendi kendimin nefretinin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.”
“Yalnızım, evet herkes yalnızdır, yalnızız.”
-“yalnızız” kelimesi kitapta çok fazla geçmemekte, özellikle ilk iki bölümlerde gördüğümü hatırlamıyorum. Lakin üçüncü bölümde sözcük üzerine vurgu muhteşem yapılmış. Öyle ki yalnızız kelimesini okuyunca artık başka bir
Çocukluktan yetişkinliğe geçişin hikayesi. Edgar-ana karakter- çocuksu bir içgüdüyle ondan saklanan bir sırrı hissetti ancak işin cinsellik boyutunu "bilmediğinden" düşünemedi. Bu sır onun içine bir kuşku düşürdü ve o kuşku dallanıp budaklandı. Bu yetişkinlik onu yordu ve bir yetişkinin yapabileceği gibi de kaçtı. O yolculuk Edgar'ın gerçek dünyayı görmesini sağladı, bu ona dışarıda bir dünya olduğunu ancak onun içine girmekte çok da acele etmemesi gerektiğini hatırlattı. Ne de olsa hâlâ bir çocuktu.
Ejder Gecesi Kitap İncelemesi
Serinin son kitabı olan Ejder Gecesi, serinin en beğendiğim kitabı oldu. Son sayfalara kadar aksiyon seviyesi hiç azalmadı ve birçok olay yaşandı. Tahmin ettiğim ve şaşırdığım şeyler oldu hepsinden birazdan aşağıdaki spoiler kısmında bahsedeceğim. Seriye genel olarak bakarsak; Çok güzel bir evreni vardı ama daha detaylı anlatılabilirdi diye
insanı güzel tanımlıyor ve tanıtıyor
kötü lider ve iyi lider arasındaki çekişme sonucu kötü liderin kazandığını görüyoruz ama bunu da güç taktikleriyle yapıyor aslında iyi lider de kazanabilirdi ama o saftı ve insanların içindeki mantığa güvendi halbuki insanları yönetmeden önce insanları tanıması ve o topluluğun zekasına uygun yönetme biçimi gerektiğini düşünemedi kendi yöntemlerinin çalışacağını herkesi kendisi gibi mantığa yöneleceğini düşündü,kötü lider ise topluluğa zaten yakın zeka seviyesindeydi ve koyun psikolojisini de iyi kullanarak toplulukları ayaklandırdı peşinden sürükledi, metaforik olarak gerçek hayatı güzel özetleyen bir kitaptı
CHARLIE
Aklıma zaman zaman geliyor unutmuşum değerlendirmeyi. Ben bu kitabı beklediğimden daha da güzel buldum. Sam-Persephone arkadaşlığını çok naif ve ince yazmış. Bu arada aldatma olayından dolayı sevmeyenler var ben daha büyük şeyler bekliyordum da hikaye sandığımdan da basit gelişmiş. Yazarın sondaki notuyla beraber herkes Charlie’yi suçluyor tam olarak değilde öyle de yani ama burada suçlu Sam. Persy’i bu duruma iten de o yani hiç kimse kusura bakmasın. Persy’i de suçlu. Sam’in ilk defa yabancı bir yere gidip adaptasyon süreci yaşadığı vs. düşünemedi daha doğrusu idare edemediler. İkisi de histerik bir şekilde davrandı. Hem Charlie başta görünen profildeki gibi biri olarak kalmamış. Normal battı balık yan giderler derler ya hiç öyle olmamış. Bence kitaptaki karakter gelişimi en iyi Charlie deydi ve o da Persy’i sevdi. Ama bu sevgi aşk sevgisi gibi değildi yani Sam ve Persy’nin arasındaki gibi bir durum gibi değildi. Persy’i arayıp çağırmasaydı Sam ne yapardı ya da Persy’i kim bilir??? Gereksiz olan yeni sevgili meselesi ona bile gerek yoktu yazarın yazım dili ve olaylar gayet iyiydi açıkçası. Binge-read yapılabilir bir yaz kitabı olabilir bence.
Adios.
Kitap boyunca Werther'in bu tutkulu aşkına sonsuz saygı duyduğumu belirtmeliyim
-Spoiler-
Fakat intihar çözüm müydü ondan pek emin olamadım. Werther kitapta kendi acılarına son vermek ve tabii ki Lotte'nin daha iyi bir yaşam süreceği inancıyla intihar etti. Fakat bu aklıma tekrardan intihar bencillik mi? sorusunu getirdi.
Çok sevdiğim bir söz vardır. "İntihar acıya son vermez, yalnızca bir başkasına geçirir."
Werther de bence aynen böyle bir durumdaydı. Lotte'nin onu çok sevdiğini biliyordu.
Canından çok gözettiği sevgilisinin onun ölümünden çok etkilenebileceğini hiç düşünemedi mi?
Ve gerçekten de Werther belki kendi acısına son vermiş olsa da onu bir başkasına aktardı. O acıyı Wilhelm'a, annesine, Lotte'ye aktardı. O belki şu an mutlu ama geride bıraktıkları...
Ama Aşk öyle şiddetli ve karşı konulamaz bir duygu ki zaten Werther'in ölmeden önceki duygularına ve o saf aşkına hayran kaldım. Ve de hiç böyle bir şey yaşamadığım, o kadar yoğun duygular içine girmediğim için her ne kadar beni düşündürse de Werther'in intiharını eleştirmek benim haddime değil.
" Üçümüzden biri ölmeli mutlaka" diyordu Werther kitapta. Peki gerçekten o düğüm de ölüm tek çözüm müydü? Beni çok düşündürdü Werther'in bu sözleri.
Özellikle son 30 sayfada bana çok yoğun duygular yaşatan, güzel bir kitaptı.
Genç Werther’in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2019120,3bin okunma
Serenad yarım kalan bir aşkın hikayesini değil aynı zamanda her devletin her iktidarın birer katil olduğunu bazen bu suçlarını aynen bu kitapta olduğu gibi birlikte de işleyebildiklerini anlattı.Devletler olmasaydı ne olurdu gerçekten de Mayanın da dediği gibi uzlaşma ve birliktelikle o gemi ve onca hayat kurtarılabilir miydi?
Türkiyeyi iyisiyle kötüsüyle-daha çok kötüsüyle- gözler önüne sermiş ve bu Türk yazarlarda en sevdiğim şey çünkü her gün sorguladıgım şeylerin bir başkası bir Livaneli bir Ahmet Ümit’in de sorguluyor olması bu sorunlarla yanlız değilmişim gibi hissettiriyor,evet diyorum Türkiye’de bir kadın olmak sadece beni endişelendirmiyor,insanlığın yol almakta olduğu hayatı sadece ben sorgulamıyorum.
Maya’nın bir anda hayatının değişmesi bambaşka bir Maya olması falan abartı geldi madem 1 haftada bir hikayeyle bile değişecek potansiyeldeydin niye 36 yılını heba ettin o zaman arkadaş dedirttirdi.Bir de madem 2-3 günlük bir uğraşla serenad notalarına,Max’ın eşyalarına ulaşılabilirdi Max yıllaaardır bunu hiç düşünemedi mi gerçekten? En önemli varlığı için bu aksiyonu bile alamadı mı? Bir de kitabın sonu var tabii bence gereksizdi,bir kitabın son sayfalarına niye kitaptan alakasız saçma bir son yazarsın ki?
Tarihi yaşanmışlığı ve sorgulayıp değindiği sorunlar aşk hikayesinden ve yazarın dilinden daha etkileyiciydi eh böylece yazara da kurgu açısından mükemmel bir iş düşmemiş oluyor ve kitabın abartıldığını düşündüğümü belirterek haddime olmayan incelemeyi noktalıyorum.
Seninle Bir Randevumuz Var, Bay 658!
Çok uzun zamandır polisiye roman okumama serüvenim bu kitapla bitmiştir... Başka yazarlardan okuduğumda bana uygun bir tür olmadığını düşünmüştüm ama bu kitabın son sayfasına bile gelmeden yazarın diğer kitaplarına bakmaya başladım bile. Popüler olduktan çok sonra okudum ve kendimi geç kalmış gibi hissettim. Bence biraz bile polisiye kitap okumaya başlamak istiyorsanız bu kitap ile başlayabilirsiniz ki hali hazırda bu tür romanları seviyorsanız kesinlikle kütüphanenizde bulunması gayet yerinde olur. Kitap boyunca olay örgüsünü çok net bir şekilde takip edebiliyorsunuz. Çok fazla isimle olay örgüsünü kaçırma gibi bir durum kesinlikle olmuyor. Belli başlı karakter isimleriyle (yabancı isim fazla olunca ben aklımda tutamıyorum) kitaba tamamen hakimiyet kurabiliyorsunuz. Kitap boyunca 'acaba o mu yaptı, yoksa şu mu, şimdi bu ne alaka?' diye düşünürken o kadar kaptırıp gidiyorsunuz ki kitap bitmiş oluyor. Belki bazıları için sonu tahmin edilebilir olabilir ama ben daha polisiye okumaya yeni başladığım için bana pek tahmin edilebilir gelmedi. Son 50 sayfada ancak olay örgüsünü çözebildim. Kitabın belli başlı yerlerinde bazen açık kapılar oluyor ve aslında neden şöyle yapmadı ki denilebiliyor okur tarafından ama gerçekten tatmin edici bir okuma zevki veriyor. Bazı anlarda da ya bunu nasıl düşünemedi dediğiniz de oluyor :). Bence kesinlikle okunmaya değer bir kitap.
Dilim dolandı, ne desem bendeki etkisini anlatamam. İyiki Gilmore Girls izlemiş ve bu kitabı duymuşum. Bu kitap kadın olmayı, beklentiyi, sıkışmışlık hissini çok güzel anlatıyor.
Bence bazı kitaplar, yazarının hayatı öğrenildikten sonra okunmalı. Bu kitap onlardan biri çünkü Sırça Fanus’un baş karakterinin hayatı ile yazarın karakteri ve hayatı
şeylerin doğal düzenine karışmak
rüyanın öte yakası iklim değişikliğinin, aşırı nüfusun, gıda kıtlığının ve küresel çatışmanın dünyaya zarar verdiği distopik bir gelecekte gerçekleşir. teknik ressam george orr, rüyalarının gerçeğe dönüştüğünü anladığı günden beri rahatsızdır. değiştirme gücünü ve hakkını kendinde bulamadığı için çareyi uyumamakta ve böylece rüya görmemekte bulur.
OKUNMALI
Olay örgüsü, dili çok akıcı, her an kitabın içindesiniz. Dikkat dağınıklığı yaşayan bazen aynı sayfayı 2 kez okuyan birisiyim. Bu kitapta hiç yaşamadım. Kadın karakter Kitty nin uyanislari ve kişisel tahlilleri güzeldi. Bazen neden daha önce düşünemedi dediğim oldu ancak Kitty i o günlerin atmosferinde değerlendirmek lazım. Walter in da iç sesini okumak isterdim. Neyi neden yaptığını, zayifliklarini , fedakarlıkları... Charles a gerek yok onu kitaptaki karakterler çok güzel cozumledi zaten. Sonu daha romantik bilebilirdi ama realist bitirmeyi düşünmüş bence yazar. İyi mi yapmış, iyi yapmış...
Kürk Mantolu Madonna kitap yorumum
SPOILER İÇERİR!
Nereden başlayacağımı gerçekten bilmiyorum...Okumayı bitirdiğim dakikadan beri tesirinden çıkamadığım; Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sı, beni tam anlamıyla sarstı. İlk başta dünyadan kopuk kendi hayal dünyasında yaşayan bir adamın iç dünyasından habersiz onu tanıma yoluna giriyoruz anlatıcı karakterimiz
Othello… Herkes tarafından bir kıskançlık trajedisi olarak bilinir. Ama aslında salt bir kıskançlık öyküsü değildir, çünkü olayların içinde iftiralar da vardır. “Olumsuzluğa karşı sevginin yerini korumasının tragedyasıdır, Othello.”
-SPOILER İÇERİR-
Othello ve Desdemona birbirlerini severek evlenirler. Bu sevenlerin ayrılmalarına sebep olacak
