Dört yaşındayken damdan düşen, yaşamaz bu denildiği halde yaşama tutunan, okumaz bu, adam olmaz bu denildiği halde, genç yaşta profesörlüğe giden herkesle dost, herkesle gülebilen, şivesiyle barışık Adanalı Mustafa’nın öyküsüne; Oğuz Atayı’ın kalemiyle herkese merhabalar diyorum. Bu eser Oğuz Atay’ın okuduğum ilk eseridir. Ve yine yeniden bir yazarı okumak için geç kaldığımı hissettiğim anlardan birindeyim. “Geç kalmak mühim değil önemli olan başlamış olmak,” deyip kendimizi avutalım o zaman.
Mustafa İnan aslen Malatyalı olup fakat Adana’ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak 1911 yılında hayata gözlerini açmıştır. Dört yaşında damdan düştü, ölümle savaştı. Babası onun okuyup adam olacağını hiçbir zaman düşünemedi ve bunu sürekli dile getirdi. Mustafa İnan henüz 20 yaşında babasını haksız çıkaracak bir konuma geldi. Fakat babası bunu göremedi. Mustafa İnan tüm hayatı boyunca güler yüzlü olmaya, herkesle iyi geçinmeye, parayı mevkiyi asla hayatının önceliği haline getirmemeye çalıştı. Öğrencilik hayatı boyunca karşılaşmış olduğu öğretmen profillerine karşın öğretmenlik hayatında o daima öğrencileri ile diyalog halinde olan, onları cesaretlendiren bir öğretmen olmuştur. Ülkesinin kalkınmasını isteyen, geleneklerine bağlı aydın bir insan olan Adanalı Mustafa İnan bir taneydi fakat imkansızlıklar içinde adım adım büyük adam olmaya giden Mustafa İnanlar binlerce kişi olabilir. İşte Oğuz Atay kitabı sayesinde bizlere bu mesajı vermektedir. Neden sizler ya da ben birer Mustafa İnan olmayalım ki ?