Sadece kadınların bulunduğu bir ülkede yaşamak ister miydiniz? Durun, öyle hemen cevaplamayın. O kadar da basit bir soru değil bu. Önce sorunun üzerinde düşünün, artılarını eksilerini tartın. Ve cevabınız hala olumlu ise, biletiniz Charlotte Perkins Gilman sponsorluğunda ücretsiz bir şekilde adresinize teslim edilecektir.
İthaki Bilimkurgu
Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Uzun zamandır ne kitap okuma ne de siteye girebilme imkanım oldu. Yaşadığım sağlık sorunları sırasında anladığım tek şey ise hayatımızdaki mucizenin ne olduğu idi.
Neydi mucize?
Kimine göre bir parça ekmek
Kimine göre bir tutam hayal
Kimine göre son model bir araba
Kimine göre bir koltuk kapıp bırakmamak
Benim için ise derin derin alabildiğim
"Erkekler, olmazsa olmazlarımızdı. Fakat işte burada, onlarsız hareket eden, bilimde ve sanatta insan aklının ve becerilerinin çok ötesinde ilerleyen, adil bir toplum, hem de fazlasıyla adil kadınlardan oluşan bir toplum vardı."
Bilim ve eğitimle yükselen bir ütopya..
Mizora, Mary E. Bradley Lane tarafından kaleme alınmış ilk feminist
Toprak Ana…
Ah, savaş kahrolası savaş! Savaş, binlerce belki yüzbinlerce kişinin birbiriyle amansızca dövüştüğü, kan ve gözyaşının hakim olduğu, geride yarım kalmış binlerce hayal bırakan lanet olasıca şey! Lanet olsun savaşlara! Lanet olsun giden canların acılarına neden olanlara!
Savaş sadece savaş meydanında çarpışan askerleri mi etkiler? Ya
Açıkçası kitabın adını ilk duyduğumda feminizm ile sosyalizm arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki diye düşünmüştüm lakin sayfalar ilerledikçe esasında bu bağlantının önemini açık bir şekilde anladım ve gerçekten hiç o yönden düşünmemiştim dediğim pek çok yer oldu. Lakin kitabın esasını incelemeye geçmeden önce kitaba adını veren bu iki
Ne yaparsanız çaresiz
Kendinizden sonraya kalmayacaksınız
Zaman yenecek sizi
O telaşsız bilge, o silahsız güç
Silecek yüzünüzden kibrinizi
Hükmünüz ömrünüzle sınırlı olacak
Öldüğünüz gün unutulacaksınız
Yıkıntılar kalacak ardınızda yalnız
Yaşarken, korkunun ağır gölgesiyle
Örtüp sakladığınız
Sindirip susturduğunuz
İncinmiş onurlar bunalmış öfkeler
Düşler ve acılardan oluşmuş
Yıkıntılar kalacak.
Babasız çocuklak irkilecek evlerde
Oğulsuz anneler, erkeksiz kadınlar,
Açık yaralardan bir ayaz gibi
Geçtikçe adınız acılı konuşmalarda
Soğuk bir ürperti gezinecek
Evlerin camlarında
Mezarlara hapislere uzanan
Yaralı tarihinde bir ince düşüncenin
-Bir güzel ülkenin, o iyi insanların-
Kötülük simgesi olarak kalacaksınız.
Bilim kurgu klasiklerinden olmasına rağmen, bilimle pek alakası olmasa da kurgusu oldukça ilginç bir kitap. Üç arkadaşın keşifleri sırasında karşılarına çıkan “kadınlar ülkesi” başta baya hayal gücüne dayalı fikir gibi gelde de onaylar nitelikte bilgiler edinince işin peşini bırakmak istememesiyle başlıyor konu.Gram inançları olamamasına rağmen,
"Artık erkeksiz, yani aşksız yaşamayı yalnızlık diye görmüyorum. Hayatlarında ille de bir erkek olmasını isteyen kadınlar güvensiz insanlar. Kendi kendine yetmeli insan. Hayatımda bir erkek olmazsa kimse beni beğenmiyor duygusuna kapılıyordum bugüne dek. Şimdi düşünüyorum da beğenmeseler ne olur? Kaldı ki beğeniyorlar. Ben de epeydir, hiçbir erkeği beğenmiyorum, canım kimseyle olmak istemiyor. Yine birisiyle çık, yemek ye, kendini beğendirmeye çalış, kendini beğendirmeye çalışan
erkeğin hangi davranışının sahte, hangisinin gerçek olduğunu bulmak için uğraş. Yoruldum artık, aşk aranmamalı, aranırsa bulduğunu yanlış yorumluyor insan. Aşk gelirse pat diye gelecektir. Dünkü konserde, sahnede koro ile beraber dört yüz kişi vardı sanırım, seç bakalım bir erkek, varsay ki hepsi sana sunulmuş ve sen de birisiyle beraber olmak zorundasın, dedim kendikendime. Aman, canım hiçbirisiyle çıkmak istemedi. Hele yatmak, hiç istemedi. Yaşlandım mı, yoruldum mu bilmiyorum" dedi
Bir kadının aşkı için kültürünü bilmediği bir kişi ile evlenmesinden mi başlayayim, evlendikten sonra reva görülen hayatına mı? Uğradığı iftiralar yüzünden öldürür gibi dövülmesinden mi başlayayım yoksa annesinin sözünden çıkmayıp bir evde kadını değersizlestiren kocadan mı?
Bir erkeğin nasıl beyhude değiştiğinden mi başlayayım yoksa evli olduğu
İçeriği ve üslubuyla beni benden alan #7 romanından sonra tadı damağımda kalan yazarımıza “ütopya görünümlü distopya” romanı “Y” ile devam ettim.
Cem Akaş, Türk edebiyatında denenmeyenleri deneyen cesur bir yazar. Esasında “yeryüzünden erkeklerin yok olması” fikri orijinal ve sarsıcı değil.
Daha önce birçok esere konu olmuş distopik bir kurgu
Kadın; beş harftir görünürde fakat özüne indiğimde ne çok anlam barındırır içinde...
Kadın; kelimesini saymak istesem kelimeler mutlaka eksik kalır...Bunları tek tek sıralamak istememe sebebim eksik kalmasını istemediğimdendir haksızlık yaparım gibime geliyor bu da yakışmaz kadınlara...
İspanyol Edebiyatının kıyıda köşede kalmış keşfedilmemiş
Üç Amerikalı erkek adını duydukları sadece Kadınlardan oluşan ülkeyi arıyorlar ve buluyorlar, bulduklarında ise hiç düşündükleri gibi yer olmadığı öğreniyorlar.
Oradaki kadınlar tarafından kendi dillerini bu üç erkeğe öğretiyorlar, hayatlarına Anneliklerini ve nasıl erkeksiz bir toplum oldukları anlatıyorlar.
2000 yıl önce ilk erkeksiz doğum yapıyorlar ve doğum yapan kadın 5 kızı oluyor ondan sonra her doğum yapan kadının 5 kız çocuğu oluyor böyle böyle nüfusları artıyor ve bir gün toplanıp nüfusları sınırlanmayı planlıyorlar ve nüfusları 3 milyon oluyor.
Ordaki kadınları; kusurları ve ahlaksız oldukları, süslü püslü giyindiklerini, tekdüzelik bulacaklarını, boş işlerle uğraşacakları düşünüyorlardı, bir de çok kıskanç olduklarını sanmışlardı ve onlarla konuştuklarında toplumlarının öğrendiklerinde yanıldığını anlamışlardı.
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812,1bin okunma