Ben düşünen bir insanım, canı sıkılan
bir insanım. Konuşan, anlamaya çalışan, anlatmaya hazırlanan bir insanım. İş insanda. İş insanın söylemesinde. Anladın mı. Susmasında değil. Hiç kimse susuyorum o halde varım diyemez.
Hiç kimse saklıyorum o halde varım diyemez. Sen yıllarca sustun, sonunda böyle oldun. Yıllarca söylemedin, sakladın. İçin işlenmedi hiç. İçin saklanmış duygularla dolu.
Söylenmemiş sözlerle dolu. Yüzbin defa merhaba, nasılsın dedin,
konuşuyorum sandın. Ya öyle mi dedin, söz söyledin sandın.
Evet, hayır, yarın, bugün dedin kaldın.
Bir araya birkaç kelime gelirse senden bir şeyler çaldırır diye, ödün koptu. Ağzından güzel bir laf, samimi, içten, candan bir duygu kaçar diye usanmadan yıllarca hava güzel, hava fena, yağmur yağdı, yağmur yağacak demekten başka ne yaptın. Bilmez miyim ben seni, sizleri. Ben niye kaçtım aranızdan. Boyuna beni kırardınız. Arkamdan söylerdiniz, için için kızardınız. Ben çekilince boşaldınız. Birbirinize düştünüz. Kimse kimseyi kıramadı, yaralayamadı. Çünkü hepiniz mide, barsak, böbrek, bacaktınız. Veryansın ettiniz, kavga dövüş gırla gitti. Ama kimse kırılmadı. Kaskatıydınız. Kimse kimseyi kıramadı benden sonra. Sonra düşman ben oldum. İyi yolun kokusunu benimle duymuştunuz. İyi yol benimle gitti. Benden bildiniz. Beni aradınız, burada buldunuz.
Öldürülecek adam bendim, öyle mi? Siz ölecek adamlar olduğunuzu anladınız. Benimle, bensizlikle kat kat anladınız. Şimdi çağırmaya utanıyorsunuz. Gelmem diye korkuyorsunuz.