Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İğrenir görünürlerden çoğu o nevi insanlardan bin defa daha aşağılıktır. Riyakârlık aşağılığın son haddidir. Sahiden iyi insanlar, kötüler hakkında laf söylemezlerdi. Belki sevmezlerdi, kızarlardı ama onu bile belli etmezlerdi. Kendi anlayışına uymayan insanlardan yaptıklarının kötü şey olduğunu bile bile zaruret, mukavemetsiz bir arzu, bir huy, bir hırs, bir iradesizlik, bir intibaksızlık; yahut da bizim kötülük bildiğimiz bir başka düşünce, başka tabiat, başka ahlak, başka yaradılış, başka ilcalarla çoğunluğa benzemeyenler -kusursuzlar- ancak kusursuzluğu bin bir tehlikeden sonra kazanmışlar kızmakta haklı olabilirlerdi. Düşünülünce onların bile pek hakkı yoktu. Belki de kötüler, kötülüklerinde haklıydılar. Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman, ya bir riya farkıdır. İmanı kaldırıverin iyi adam pişman olan adamdır. Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur, kötüler hemen saflarına iyiyi alıverirler. Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır: "Durun bakalım," der, "biz de varız." Onun, insanlığın terazisi içinde teker teker tartılan kıymetler ancak kötülüğün silahlarını düşmanca değil dostça, elinden alır. Ancak böylece iyiler ve iyilik dünya yüzünde manasını bulur, masallardaki gibi yüz yıllarda muammert olur.
Aldananlar
Dünya büyüsüne kapıldı herkes Aldanış içinde geçti bir ömür Çokları kendine geldi son nefes Şeytan edeceğini etti bir ömür Mü`minler de garip haller içinde Bir yol tutmuş herkes kendi keyfince Kimisi dince kimisi bence
Reklam
K24 sitesinin kitaptan paylaştığı bir bölüm
Yabancı, romu temkinli bir biçimde tattıktan sonra, “Fena değil” dedi. Bir içki tadımcısı havasıyla, “Haiti üretimi mi?” diye sordu ve hemen ardından Camel paketinden yeni bir sigara çıkarıp yaktı. Conde içkisinden kocaman bir yudum aldı, o felaket mofuconun[1] tadını çıkarıyormuş gibi davrandı. “Evet, Haiti üretimi olmalı... Pekâlâ, öyle
Bilgi Yayınevi
Ben düşünen bir insanım, canı sıkılan bir insanım. Konuşan, anlamaya çalışan, anlatmaya hazırlanan bir insanım. İş insanda. İş insanın söylemesinde. Anladın mı. Susmasında değil. Hiç kimse susuyorum o halde varım diyemez. Hiç kimse saklıyorum o halde varım diyemez. Sen yıllarca sustun, sonunda böyle oldun. Yıllarca söylemedin, sakladın. İçin işlenmedi hiç. İçin saklanmış duygularla dolu. Söylenmemiş sözlerle dolu. Yüzbin defa merhaba, nasılsın dedin, konuşuyorum sandın. Ya öyle mi dedin, söz söyledin sandın. Evet, hayır, yarın, bugün dedin kaldın. Bir araya birkaç kelime gelirse senden bir şeyler çaldırır diye, ödün koptu. Ağzından güzel bir laf, samimi, içten, candan bir duygu kaçar diye usanmadan yıllarca hava güzel, hava fena, yağmur yağdı, yağmur yağacak demekten başka ne yaptın. Bilmez miyim ben seni, sizleri. Ben niye kaçtım aranızdan. Boyuna beni kırardınız. Arkamdan söylerdiniz, için için kızardınız. Ben çekilince boşaldınız. Birbirinize düştünüz. Kimse kimseyi kıramadı, yaralayamadı. Çünkü hepiniz mide, barsak, böbrek, bacaktınız. Veryansın ettiniz, kavga dövüş gırla gitti. Ama kimse kırılmadı. Kaskatıydınız. Kimse kimseyi kıramadı benden sonra. Sonra düşman ben oldum. İyi yolun kokusunu benimle duymuştunuz. İyi yol benimle gitti. Benden bildiniz. Beni aradınız, burada buldunuz. Öldürülecek adam bendim, öyle mi? Siz ölecek adamlar olduğunuzu anladınız. Benimle, bensizlikle kat kat anladınız. Şimdi çağırmaya utanıyorsunuz. Gelmem diye korkuyorsunuz.
Sayfa 478Kitabı okudu
Kederli zamanlarımızda kara gün dostu, neşeli zamanlarımızda hakikî hayata çağırıcı, avare zamanlarımızda yol gösterici oluyorlar. Hiçbir şey düşünmediğimiz zamanlarda bize bir şeyler anlatıyor, düşündürüyorlar. İçimizde gizli gizli bir şeyler kaynaştığını duyup bunları anlatmaya muvaffak olamadı ğımız zamanlarda bizim dilimizden konuşuyorlar. "Oh ne iyi! Tam da isteyip de kıvıramadığımız şekilde söylemiş" diyoruz. Sonra unutup günlük işlerimize dalıyor, kitaplarını sandık ar kalarına atıyoruz. Fakat fasılalarla hatırlayıp başvuruyorsunuz ya! Yeter. Onlar bizi, unutmamaya, sevmeye, yaşamaya, düşünme ye çağırıyorlar. En inatçılarımız, en fena niyetlilerimiz, en vur dumduymazlarımız bile buna karşı duramıyorlar. En gösterişi sevenlerimiz meclislerde lâfa karışabilecek, lâf açabilecek, tatlı şeyler anlatabilecek bir hale gelmek azmiyle onları yardımlarına çağırıyorlar. Dışarıdan bir şeyler beklemeyip içindeki fazlalıkları dışına, iç dünyaları az olanlara gönderiyorlar. İşin yüksek ve asil tarafı şurada ki bunlara karşılık onlar üzerinde bir hak iddiasında bu lunmuyorlar. Bilakis daha çok zorluklar duyuyorlar.
Narsisist tüm evreni kendi zihninde taşır, ona göre kendinden başka hiçbir şey yoktur. Kendisi için anlamı olan insanlar onun uzantılarıdır, onları kendi benliklerine özümsemiş olduğu için bu insanlar dış dünyada varolan kişiler değil, iç dünyasına mal edilmiş nesnelerdir. Dolayısıyla, onların üzerindeki kontrolünü kaybetmek, kolunu, bacağını, hatta beynini kaybetmekle eşdeğer bir dehşet yaşamasına neden olur. Bağımsız davranan ya da laf dinlemeyen insanlar, narsisist kişinin dünya görüşünü ve dünyanın merkezi olduğu inancını fena halde sarsar. Kontrolü kaybetmek, çevresindekileri, dolayısıyla aklını kaybetmek gibi yaşanan bir kabusa dönüşür.
Reklam
Bazı sahtekâr, riyakâr insanların namuslu numarasıyla orospuları, karısı veya kocası tarafından aldatılmışları, ahlaksızları görünce küçümser ve iğrenir gibi haller takındıklarını görünce pek kızardı. İğrenir görünürlerden çoğu o nevi insanlardan bin defa daha aşağılıktır. Riyakârlık aşağılığın son haddidir. Sahiden iyi insanlar, kötüler hakkında laf söylemezlerdi. Belki sevmezlerdi, kızarlardı ama onu bile belli etmezlerdi. Kendi anlayışına uymayan insanlardan yaptıklarının kötü şey olduğunu bile bile zaruret, mukavemetsiz bir arzu, bir huy, bir hırs, bir iradesizlik, bir intibaksızlık; yahut da bizim kötülük bildiğimiz bir başka düşünce, başka tabiat, başka ahlak, başka yaradılış, başka ilcalarla çoğunluğa benzemeyenler -kusursuzlar- ancak kusursuzluğu bin bir tehlikeden sonra kazanmışlar kızmakta haklı olabilirlerdi. Düşünülünce onların bile pek hakkı yoktu. Belki de kötüler, kötülüklerinde haklıydılar. Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman, ya bir riya farkıdır. İmanı kaldırıverin iyi adam pişman olan adamdır. Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur, kötüler hemen saflarına iyiyi alıverirler. Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır: "Durun bakalım," der, "biz de varız." Onun, insanlığın terazisi içinde teker teker tartılan kıymetler ancak kötülüğün silahlarını düşmanca değil dostça, elinden alır. Ancak böylece iyiler ve iyilik dünya yüzünde manasını bulur, masallardaki gibi yüz yıllarda muammer olur. Yoksa...
“Konservatuardaki kızlar, ne olursa olsun, bir işle uğraşıyorlardı, yalan yanlış, severek veya laf olsun diye kendilerini bir sanata bağlamışlardı. Orta mektep arkadaşları ise sadece bir hiçti… Fakat burada gördükleri… Bunlar hiçten daha ileri, daha müthiş, daha fazlaydılar. Bunların her tavrı Macide’nin sinirlerine bir kamçı darbesi gibi tesir ediyordu. Kendi kendine: ‘Böyle mahlukların arasında yaşanır mı?’ diyordu. ‘Acaba bütün insanlar böyle mi? Yoksa daha beter mi? Belki de beter… Çünkü yeni gördüğüm her muhit eskisinden bir derece daha fena oluyor…’”
Sayfa 134Kitabı okudu
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Reklam
Bahanesi...
Meyhane de fena yer değildi hani. İnsan iki laf atıp eğleniyor, beş dakika geçiriyordu.
Sayfa 173Kitabı okudu
Benim kim olduğumu şu pipo tütününden anlayabilirsin. Bu tütünü İngiltere'de hususi surette balla şaraptan süzerek yapıyorlar. Dumanın kokusunu alıyor musun? Ya... Bak bu pipoyu Liverpol'dan dört sterline aldım. Herkesin bir sanatı var. Biz de işte para kazanmanın, iyi yaşamanın uzmanıyız dostum. Sen filozof geçinen bir ukala herife benzersin. Bak ben böylelerine fena tutulurum. Para kazanamadığın için para kazananları hor görüp, alaya alarak, kendini avutuyor olmalısın. Zekânı, laf cambazlıklarına harcayacağına müspet, kazançlı işlere harcasan, bu kılıkta, bu suratla gelmezdin pazar sabahı buraya.
Taşın soğuğundan kumun sıcağından çalının dikeninden çiçeğin böceğinden önce yaradan'a sonra ona sığınır ayaklarımız eşini yanına almadan kesseniz yola düşmeyen ayakkabı kendisi eski ip yıpransa da halel getirmez sahibinin saltanatına Kimi zaman ince topuklarının tıkırtısıyla dile gelse de siz sormadıkça ağzını açıp iki laf etmez Bu kez biraz ağzını aralayalım dedik bilemezsiniz neler işittik dostun başına düşmanın ise kendisine bakmasından fena halde şikayetçi bir kere kem göz adamı işinden ayakkabıyı eşinden eder diyor ve bakın başka neler anlatıyor
Narsisist tüm evreni kendi zihninde taşır, ona göre kendinden başka hiçbir şey yoktur. Kendisi için anlamı olan insanlar onun uzantılarıdır, onları kendi benliklerine özümsemiş olduğu için bu insanlar dış dünyada varolan kişiler değil, iç dünyasına mal edilmiş nesnelerdir. Dolayısıyla, onların üzerindeki kontrolünü kaybetmek, kolunu, bacağını, hatta beynini kaybetmekle eşdeğer bir dehşet yaşamasına neden olur. Bağımsız davranan ya da laf dinlemeyen insanlar, narsisist kişinin dünya görüşünü ve dünyanın merkezi olduğu inancını fena halde sarsar. Kontrolü kaybetmek, çevresindekileri, dolayısıyla aklını kaybetmek gibi yaşanan bir kabusa dönüşür. Narsisist, etrafını manipüle ederek ya da zorlayarak "narsisistlik desteği"ni sağlar. Narsistlik desteğini sağlayan kaynaklar üzerindeki kontrolünü sürdürmek, onun için bir ölüm kalım meselesidir, devamını sağlamak için bir madde bağımlısı gibi her yola başvurabilir.
Sayfa 61 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Bağımsız davranan ya da laf dinlemeyen insanlar, narsisist kişinin dünya görüşünü ve dünyanın merkezi olduğu inancını fena halde sarsar.
219 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.