Salvador Dali, okuldaki hiçbir hocanın, eserlerini değerlendirebilecek vasıfta olmadığını söyleyerek final sınavlarına girmeyi reddedince okuldan atıldı.
Kitabı ilk okumaya başladığımda şöyle bir paylaşımda bulunmuştum : “Bu kitabı ben nasıl okuyacağım ki, her okuduğum paragrafta bir şeyler paylaşma hissi yaşatıyor, çevreme bakıyorum, kimle paylaşacağım ki kim beni anlayacak... Heyecanla bir iki deneme yapıyorum, tık yok... İnsanın içinde bir coşku uyandıracak bir düşünce fırtınası başlatacak bir
Merhabalar!
Tam 5 ay önce okumaya başladığım ve 4 defa okumaktan vazgeçip, sonunda bitirdiğim bu kitabı sırf çok okunuyor diye bende kendi düşüncelerimi yazmak istedim.
Yazarın bu kadar çok Klişeyi bir araya nasıl getirdiğini merak ediyorum. :))
Bu aşk mı? Asla değil. Olsa olsa takıntı ya da bağımlılık. Başka türlüsü benim düşünce yapıma ters.
YouTube kitap kanalımda Son Ada kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim:
ytbe.one/dR12B0gIkhg
Livaneli'ye hak ettiği değerden fazla değer verip onu putlaştırıyor musunuz?
Livaneli'nin kitaplarından bazılarını hiç sevmemenize rağmen sırf başka okurlardan tepki almamak için diyeceklerinizi içinize mi atıyorsunuz?
O zaman gel
Yetimhanelerdeki çocuklar...Anne ve babasını ailesini hiç bilmeyen tanımayan çocuklar... Dünyaya gelmek onların seçimi değildir ama kimsesizlik kaderleri olur.
Müberra da onlardan birisi...Gözlerini bir yetimhanede açıyor. Anne babasından hiç haberi yok. Müberra büyüyüp genç bir kadın olduğunda ruhsal sorunları başlıyor. Siyah Şapkalı
Stefan Zweig'in kitapları arasında ayrı bir yerde gördüğüm, duygusal yoğunlukları bireyler üzerinden ve çevresine etki silsilesi açısından çok iyi bir şekilde aktardığı kısa bir romanıyla karşı karşıyayız. Zweig'in bir duygu üzerinde yoğunlaşıp bu duyguyu abartılı yaşadığını ve karakterlere bu şekilde aktardığını, bunun gerçeklikle
“Hiçbir şey için geç değil…” Mühim olan final ipini göğüslemek değil, parkuru koşabilmek. Vücudun senden izin almaksızın yaşlanır. Ruhun ise sen izin vermedikçe yaşlanmaz..”
"Pelageya Nilovna haksızlığın, adaletsizliğin, emekçilerin yanında dimdik duran, o eli öpülesi kadın! Kadın gibi kadın. Ana gibi ana. Ana dediğin budur işte. Ana yalnızca doğuran, yediren, içiren değildir. Aynı zamanda düşüncelerini herkese, her şeye rağmen özgürce haykırabilen, evladının gittiği doğru yolda, ona inanan, onun yanında duran, sonuna kadar onu destekleyen kadındır da ana. Kitabın finali çok acıklı, çok hüzünlü ve ana için çok gururlu bir final!
Okurken tüylerinizi diken diken edecek, yer yer düşündürücek, yer yerde köpürten bi kitap!
AnaMaksim Gorki · Can Yayınları · 201828,5bin okunma
Kitap hakkında uzun bir inceleme yazacağım, kitabı okumadan önce okumayınız. Umarım canınızı sıkmadan, beni çok etkileyen bu roman üzerine uzun bir inceleme yazacağım.
Halide Edip Adıvar'ın Kurtuluş Savaşı yıllarında orduda onbaşı rütbesiyle gönüllü olarak görev yaparken yazdığı Ateşten Gömlek, okuyucunun, özellikle bir Türk okuyucunun, heyecanla
ÇÜNKÜ HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ..
Dikkat bu bir kitap değildir!
Ve işte karşınızda insanlık tarihinin yazılmış en kederli en tutkulu ve en derin aşk mektubu.
(de profundis fransızca da derinlerden gelen demektir)
İşin ilginç yanı bu mektupların bir erkek tarafından başka bir erkeğe gönderilmesidir. Eğer bununla ilgili bir ön yargı
BİR OKUMA SERÜVENİ OLARAK TUTUNAMAYANLARA FARKLI BİR BAKIŞ
1979 kışıydı. Kağıthane askeri kışlasının büyükçe bir salonunda oturuyorduk. Tiyatro ve sinema salonuydu galiba. Toplu gözaltıların en büyüklerinden biriydi. Galiba birkaç yüz kişi vardık. İTÜ-Maden binasından derdest edilmiştik. Sahnede bir arkadaşımız çaldığı sazın yanık sesine melodik