Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İsrailiyyat'ta vardır: "Bir abid uzun bir zaman Allaha iba- det ederdi. Bir gün bir kavim kendisine gelip dediler ki: "Şu- racıkta bir kavim vardır. Allaha değil, orada bulunan bir ağaca tapıyorlar." Bunun üzerine abid öfkelenip baltasını omuzuna aldı. Ağacı kesmek içir yola koyuldu İblis ihtiyar bir şahıs sure- tinde önüne
Eğer bu adam derse ki: “Ben falcılık yoluyla olsun, tıp açısından olsun, bazı şeyleri inceledim. Denemelerim sonucu, bunların kimisinin doğru olduğunu gördüm ve içimden de bunun doğru olabileceği kanaatine vardım. Böylece bunların kabul edilemez olmadığını, kaçınılması ve uzak durulması gereken şeyler olmadığını gördüm. Oysa Nübüvvet yoluyla
Reklam
Yavaş Charlie bende kalp var :D
Ama ben zekanın tek başına hiç bir anlam taşımadığını öğrendim.Burada sizin üniversitenizde zeka,eğitim ve bilgi büyük idoller haline gelmiş.Ama şimdi biliyorum ki,hepinizin atladığı bir şey var:Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Rabb’im gafletten dahi olsa dilimizi hayra alıştır.
Ben derim ki: Dil ile yapılan istiğfar da sevaptır; zira gafletten de gelse, dilin istiğfarla kıpırdatılması, aynı saatte bir müslümanın gıybetiyle veya fuzulî bir konuşmakla kıpırdatılmasmdan daha hayırlıdır. Susmaktansa istiğfar etmek daha hayırlıdır. Sükûta nisbeten istiğfar etmenin fazileti anlaşılmış oldu. Ancak dil ile yapılan istiğfar, kalp ameline nisbeten eksiktir. Bu sırra binaen biri Şeyh Ebû Osman el-Mağribî'ye şöyle dedi: 'Benim dilim bazı durumlarda, kalbim gafil olduğu halde zikreder, Kur'ân okur. (Acaba bunun sevabı var mıdır?)' Şeyh Osman 'Senin azalarından birini hayırda kullanıp ona zikri âdet eden, onu serde kullanmayıp ve fuzulî'yi ona âdet etmeyen Allah'a şükret!' dedi. Ebû Osman'ın söylediği hakikatin ta kendisidir. Çünkü azaları hayır yapmaya alıştırmalıdır ki hayır işlemek, onlara tabii bir durum olsun! Bu alıştırma birçok mâsiyeti defeder. Bu bakımdan başkasından yalanı duyduğu zaman diline istiğfar etmeyi âdet edinen bir kimsenin dili, bu âdetine durmadan sebkat eder ve estağfirullah der. Diline fuzulî konuşmayı âdet edinen bir kimsenin dili 'Sen ne ahmaksın! Senin yalanın ne çirkindir!' (gibi) söze sebkat eder. Herhangi bir şerirden şerrin başlangıçları görüldüğü zaman, istiâze etmeyi âdet edinen bir kimse dilin sebkat hükmüyle Neuzübillâh (Allah'a sığınırım) der. Fuzulîleri konuşmayı âdet edinen bir kimse 'Allah ona lanet etsin!' der ve böylece birinde günahkâr olup birinde selâmet kalır. Onun selâmeti diline hayrı alıştırmanın eseridir. Çünkü Allah güzel amel edenlerin mükafatını zayi etmez.
Lini’nin deyişleri kalp ben :D
"Doğru ilaç her zaman acıdır," diye mırıldandı Lini. "Özellikle de surat asıp tepinen bir çocuk için."
YÖNETİCİLERİ MUHASEBE ETMEK FARZDIR VE MÜSLÜMANLARIN HAKKIDIR.
Allah ﷻ şöyle buyurdu; "Aranızda, hayra (İslâm'a) davet eden, marufu emreden ve münkerden nehyeden bir ümmet (siyasi hizb) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!" [Ali Imran Suresi 104] Ve şöyle buyurdu: "Mümin erkekler ve mümine kadınlar birbirlerinin velileridirler. (Birbirlerine) marufu emrederler ve
Sayfa 35 - Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İKİ KARA DELİK ARASINDAKİ MİNİK IŞIK
"Beşik büyük bir boşluğun üzerine sallanırken sağduyum bana varoluşumuzun iki karanlık sonsuzluk arasındaki kısa ışık yarığı olduğunu söylüyor. İkisi de birbirinin aynı olmasına rağmen insan bir kural olarak doğum öncesi boşluğu, gitmekte olduğu boşluktan daha sakin bir şekilde karşılıyor ( saatte dört bin beş yüz kalp atışıyla).
"Çok iyi biliyorum ki senin yaşadıklarını yaşasam ya çoktan ölürdüm ya da kendimi ölü gibi hissederdim. Belki de ben de ellerimde çarpan bir kalp tutmak isterdim.."
Sayfa 60 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Ona öyle rızık ver ki...
Ebû'd-Derdâ anlatıyor: Harmele denilen bir zat, Allah Resûlü'ne geldi ve dilini işaret ederek: "İman burada. (Kalbini işaret ederek) Nifak da burada; çünkü ben Allah'ı pek az zikrediyorum." dedi. Efendimiz, adama şöyle dua etti: "Allah'ım, bu kuluna seni zikreden bir dil ve sana şükreden bir kalp nasip eyle. Ona öyle rızık ver ki, beni sevenleri sevsin. Onun bütün işlerini hayra tebdil eyle."
Sayfa 349Kitabı okudu
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Reklam
Simetri İddiası
Nabokov’un Konuş, Hafıza isimli otobiyografisi şu satırlarla başlar: “Beşik büyük bir boşluğun üzerinde sallanırken sağduyum bana varoluşumuzun iki karanlık sonsuzluk arasındaki kısa ışık yarığı olduğunu söylüyor. İkisi de birbirinin aynı olmasına rağmen insan bir kural olarak doğum öncesi boşluğu, gitmekte olduğu boşluktan daha sakin bir şekilde karşılıyor (saatte dört bin beş yüz kalp atışıyla).”
durum tam tersiydi - caddeden yürümüştüm, çünkü daha tehlikeliydi. Ben tehlikeyle büyüdüm. Öyle programlandım. Biraz tehlike beni yatıştırıyor. Kısa bir süre önce fark ettim ki, ameliyathane benim direnişteki tehlikeli hayatımın yerine geçmişti. Ameliyathanede tehlikeyle ve riskle birlikte yaşıyordum, ama hayat kurtaran kalp ameliyatlarıyla bu tehlikeyi alt ediyordum.
Ünlü psikiyatr Irvin D. Yalom, insanların yaşadığı pek çok ruhsal sorunun altında ölüm kaygısının yattığını söyler. Evet, doğru, belki bir grup insan için böyle olabilir bu; ama ben büyük çoğunluk için durumun tam tersi olduğuna, insanların sorununun çoğu kez kendisini ölümsüz zannetmekten kaynaklandığına inanıyorum. Özellikle de bazı kaygı bozuklukları ve depresif durumların altında yatan ana nedeninin ölüm korkusu değil, tam aksine "ölümsüzlük yanılgısı" olduğunu düşünüyorum. Örneğin, panik bozukluğu ve kalp krizi geçirme korkusu olan bir birey, sanki içten içe, eğer kalp krizi geçirmezse ölmeyeceğine, ölümsüz olacağına inanır gibidir. Bu nedenle bütün hayatı bununla mücadeleye adanmıştır. Hastalık bulaşma korkusu olan obsesif bir birey ise eğer "kirlilik ve mikrop"tan uzak durursa neredeyse kendisine artık hiçbir şey olmayacağını varsayar. Kanser olma korkuları olan bir hipokondriyak sanki o korktuğu kansere yakalanmazsa kendisine hiçbir şey olmayacağına inanmaktadır. Bu kişiler bütün yaşamlarını ve enerjilerini, varsaydıkları bu tehditle mücadeleye adarlar. Bunu savuşturduktan sonra yaşayacakları sonsuz bir hayat olduğu için kolaylıkla bugünlerini feda edebilirler.
Sayfa 282Kitabı okudu
Masallar, ilahiler, efsaneler, destanlar, türküler, ninniler, tiyatro, sinema ve edebi eserler: Halk arasında masallar çoktur. Masalların en meşhuru "Hangur" un hikayesidir. Türk mitolojisindeki tepegözü andırır. Demirciliğin dünyaya Kafkasya'dan yayıldığı hakkında ki rivayet ünlüdür. Halk arasında La Fontaine'in kendinden çok
Gerçek tercih, statik bir dünya ile dinamik bir dünya arasındadır. İnsanları sahip olduklarıyla yetinmeye teşvik eden bir dünya ile, olabilecek şeyleri hayal etmeye teşvik eden bir dünya arasında. Ben hangi dünyada yaşamak istediğimi biliyorum."
Sayfa 237 - BB101 YayınlarıKitabı okudu
201 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.