Seçmiyorlar, düşünmüyorlar, elemiyorlar, sevmiyorlar, görmüyorlar. Sadece yalan ve yavan olanı estetize ediyorlar. Temkinli hayaller kuruyorlar. Buna gerçekçilik ismini takmışlar.
Peşinde olduğu şey, derin duygularla dolu bir gerçekçilikti, büyük tutkular ve büyük inançlarla dolu bir gerçekçilik. Yaşamı olduğu şekliyle, insanın ruhuna ulaşan ve orayı okşayan şekliyle arzuluyordu.
Batılı olmayan devletler arasında sâdece Türkiye hiçbir zaman sömürgecilik yaşamamıştır ve hiçbir zaman imparatorluk yönetimi altına girmemiştir. Türkler her zaman kendi evlerinin ve gerçekte de uzun bir süre birçok evin sâhibi olmuştur. İmparatorluklarını kaybettiklerinde ve kendi evlerinde bile direnişle karşılaştıklarında, Kurtuluş Savaşı’nı kazandılar ve böylelikle bir gerçekçilik düzeyine ve bununla, siyâsî yaşamda bağımsızlık savaşımının kuşaklar boyunca sürdüğü ve bağımsızlık ve özgürlük’ün, genelde ögürlük aleyhine, eşanlamlı sözcükler olarak görüldüğü ülkelerde görülmeyen bir özeleştiri düzeyine ulaştılar.
KAPAMALI DÜŞLERE KUZEYİN PARMAKLIKLARINI...
Kapamalı düşlere Kuzeyin parmaklıklarını: “Vahşi kulübesinde yaşayan bir zenci kralı değilim ki ben.” Caravage'a gitmeli:
Bir güneş dalıyor yıldızlar denizine, taş-balıklarla, yaşamla, ağuyla dolu denize. Ayakları var kuşların uçan sürüngenlerden, düş görebilir onlar...
Claire Karm
Beden ile ruhun ahengi, ne büyük bir şeydir! Bizler kendi deliliğimizin içinde bu ikisini ayırdık, yabani bir gerçekçilik ile beyhude bir düşüncelilik icat ettik.
Orhan Kemal de son yıllarda unutulmuş-unutturulmuş, yazarlarımızdandır...
Oysa Orhan Kemal ülkemizde köyün çözülüşünün insan üzerindeki etkilerini yalın bir dille, özgün bir biçimde anlatan yazarlarımızın arasında yer alır... Onun temel özelliği gerçekçiliğidir...
Gerçekçiliğinin ise iki kaynağı vardır: Îlki kendisinin de emekçilerin arasından geliyor olması, yani bizzat yaşadıkları; ikincisi ise o dönem sanatta geçerli anlayışın gerçekçilik olması, özellikle de Nâzım Hikmet'in, yapıtları üzerindeki etkisi...
Sayfa 90 - Doğan Kitap 1.Baskı Eylül 2007Kitabı okudu
DOKTRİN
Davuluna vur ve de korkma.
Sonra kantinciye bir öpücük sun!
Bütün bilim işte,
İşte bu, kitapların derin anlamı.
Davulunun sesine çek uyuyanları
Güçlü bir kalk davulu çal
delikanlı bir sesle,
Davulunu hep çala çala çürü
Bütün bilim bu işte.
Hegel felsefesi işte bu,
İşte bu, kitapların derin anlamı!
Ben bunları anladım akıllı olduğum için
Ve iyi bir davul olduğum için.
Heinrich Heine
Gerçekten ihtiyacımız olansa gaye ve gerçekçiliktir. Gayenin, sınırları olan tutku olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekçilik de önyargısız bir şekilde bir perspektif sahibi olmaktır.
Yaşamının yalnızlık ve acının ağır bastığı bir dönemi başlar. Bir gün Birmanya'ya yolum düşmüştü. Bazılarının karanlık bir şiir olarak değerlendirdikleri Yeryüzünde Konaklama'nın yazarı Neruda'nın acıya varasıya kadar kesin bir gerçekçilik içinde olduğunu gördüm. Ülkesinden çekip gitmeyi o kadar isteyen şair ıssız bir yere, derin bir kuyuya düşmüş, ancak sularında boğulmamıştır. Çok güçlüydü.