Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sosyalist çevrelerde gerçekçilik tartışmasında dekadan kabul edilen Kafka'nın defteri dürülmüştü. Ama böyle olunca, herkes kendini onun olağanüstü duyarlılıktaki gerçeklik anlayışına da kapatmıştı, oysa düzene karşı çıkma boyutuna yer vermeyen, önemsiz ayrıntılar etrafında dönüp duran, insanı dehşete düşürecek bir durum olarak kavrama ediminin esamesinin okunmadığı bu Kafka dünyası bizi, olumsuz koşulları bir daha geri gelmemek üzere ortadan kaldırmak için neden hâlâ harekete geçmemiş olduğumuz sorusuyla yüzleştiriyordu.
"Evliya Çelebi'nin mizahıdır bu" dedi."Gezdiği yerleri, gördüğü insanları edebiyat tadıyla anlatır;hani şu büyülü gerçekçilik dediğiniz ve hayran olduğunuz türün en büyük ustasıdır. Daha on yedinci yüzyılda göğsüne iğde dalı saplanarak öldürülebilen vampirleri,başlarına kül sürerek kendilerini tavuğa dönüştürebilen kadınları, üflemesiyle nehirleri dondurabilen adamları anlatır. Müthiştir, müthiş."
Sayfa 397Kitabı okudu
Reklam
‘’Bunlar ülküleri uğruna kıllarını bile kıpırdatmazlar, azılı birer haydut, birer hırsızdırlar, ama ilk ülkülerine olan saygılarını taş çatlasa yitirmezler; ruhça son derece namusludurlar. Evet, efendim, en bayağı, en aşağılık insanların aynı zamanda namussuzluk simgesi kişiler olarak kalabilmeleri ancak bizde olanaklıdır. Yineliyorum, bizim romantikler arasında isini bilen madrabazlar (madrabaz sözcüğünü iltifat olsun diye kullanıyorum) öylesine çok çıkıyor ve bunlar öyle bir gerçekçilik sezgisi, öyle bir beceriklilik gösteriyorlar ki, şeflerinin de, arkadaşlarının da ağzı bir karış açık kalıyor.’’
cinsel kutuplaşma
Cinsel kutuplaşma, insanı özgün bir yola, karşı cinsle birleşmeyi aramaya iter, Erkek ve dişi kutuplaşması her erkeğin ve her kadının içinde vardır. Fizyolojik olarak kadın ve erkek, her ikisi de kargı cinsin hormonlarına sahiptirler, Ruhbilimsel olarak da kadın ve erkek iki cinsiyetlidir, İçlerinde alma ve nüfuz etme, nesne ve ruh unsurları
gerçekçilik
Realizm, dar anlamda alındığında, 19. yüzyıl Avrupa edebiyatçılarınca yaşanmış ve aşılmış bir sanat ekolü adıdır. Geniş anlamda realizm ise edebiyatın kendisi kadar eski ve edebiyatın kendisi kadar evrensel bir eğilimdir. Dilimizde gerçekçilik adıyla karşılanan bu kavram, içinde taşıdığı gerçek kavramıyla bağıntılıdır. En kaba tanımıyla gerçekçilik, gerçeğe bağlılık demektir.
insanlar böyledir zaten, kendilerine ait oldu mu, her şeye kuş kondururlar. sokakta bir herif, bir kadınla yatar, fuhuş olur; kibar bir yerde aynı şeye fuhuş değil aşk derler. her şey buna göre. ATİLLA İLHAN
Reklam
hakan bilge
"Fotoğraf nihayetinde görsel yalanlara dayanır. Ama sinema herkesin ya da her şeyin, özellikle de verili gerçekliğin nabzını tutabilir. Burada söz konusu olan nesnellik ya da Rus edebiyatında olduğu gibi kaba gerçekçilik değildir. Bir fotoğraf salt varlığıyla belirli bir gerçekliğin gösterenidir, dolayısıyla kendi kısıtlı varlığıyla sınırlıdır. Fakat bir sinema filmi bir sekanstan diğerine geçerken daha da zenginleşebilen detay, vurgu ve göndermelere sahiptir. Bir sekans, bir başka sekansı dışlayabilir, olumlayabilir, açabilir, kapatabilir, zenginleştirebilir vb. Kuşkusuz bir film diğer bütün sanat dallarıyla ilişkilendirilebilecek bir neliğe sahip olduğu için herhangi bir sanat yapıtından çok daha zengindir. Bu elbette her film için geçerli bir yargı değildir. İzlendikçe açılan, açıldıkça altkatmanlarına genişleyen büyük filmlerden bahsediyoruz. Godfather’ın ilk iki anlatısı da böyle filmlerdir."
Sayfa 375 - Şule YayınlarıKitabı okudu
Gerçekçilik sevdasından da asla geri adım atmamıştı. Onun asıl işi, her ne kadar imgeleminin hayalleri ve güzellikleriyle birleştirmeye çalışsa da, gerçekçilikti. İnsanın amaca ulaşma arzusu ve inancıyla tetiklenmiş ateşli bir gerçekçiliğin peşindeydi. Hayatı olduğu gibi istiyordu, özü arayan ve ruha uzanan tüm yönleriyle.
Sayfa 264Kitabı okudu
‘’ Varoluşçuluk tarihle ahlâkı uzlaştırma çabası içindeydi; bu iki kavramı bir geçiş döneminin unsurları olarak görüyor ve insanlara, anlamsız, boş ve vahşet dolu olan her şeye haysiyetlerini yitirmeksizin gerçekçi gözlerle bakmalarını öğütlüyordu. Yani küçük burjuvalara ne zamandır düşledikleri çözümleri getiriyordu. Görünüş belki böyle, ama gerçek çok başkaydı; zaten Sartre'ın başarıları ne ölçüde gürültülü olursa olsun, bu yüzden eksik kalmış, küçük-burjuvanın sakat inancıyla gerçeklik arasındaki farkın uyuşmazlığını baştan sona yansıtmış, bu çelişkiye ayna tutmuştur. İnsanlar,"ne zamandır özledikleri bir yiyecek bulmuş gibi saldırmışlardı onun kitaplarına, fakat çoğunun dişi kırıldı, çığlıklar koyverdiler, haykırışlarındaki şiddet herkesin ilgisini çekiyor, herkesi meraklandırıyordu. Sartre kişisel planda, ahlâka özgü değerleri savunarak onları kendi yanına alıyordu; ama getirdiği yeni ahlâk burjuvalarınkine benzemiyor, bu yüzden hepsinde bir telâş yaratıyordu. Sartre'ın romanları, görmezlikten geldikleri, görseler bile unutmaya çalıştıkları perişan bir toplumu önlerine seriyordu; sonunda onu uğursuz bir gerçekçilik tutkusu ile suçladılar, sefalet edebiyatı yaptığına hükmedip işin içinden sıyrılıverdiler. Kendileri hakkında, zaten kendilerinin de bildikleri bazı gerçeklerin yeniden ve usulca kulaklarına fısıldanması hoşlarına gidiyordu, ama hiçbiri gerçekliğin karşısına çıkabilecek kadar yiğit değildi.’’
Türkiye’nin cumhuriyet dönemi anayasaları
Bu kitapta Türkiye’nin cumhuriyet dönemi anayasaları inceleniyor ve karşılaştırılıyor. Meşrutiyet dönemi Osmanlı anayasalarına hiç değinilmemesinin iki nedeni var: Birincisi yer sınırlaması ve konuyu daraltma gereği. İkincisi ve belki de daha önemlisi, Cumhuriyet anayasalarının kendi içinde bir bütünlük taşıması ve anlaşılmak için meşrutiyet
Sayfa 15 - Metis Yayınları
Reklam
Toplumcu Gerçekçilik Üzerine
Bizim bu dünya görüşümüz, siyasi, sosyal, felsefi, dinsel anlayışımız hatta dilimiz, şivemiz hep nereden gelir? Toplumdan gelir. Hepsi bize toplumdan gelir. O bakımdan, sanatçının tümünün kendisine ait veriler yoktur eserlerinde. Toplumdan aldığı izlenimleri, verileri, kendi dünya görüşünün süzgecinden geçirir; duygu yoğunluklu olarak, estetik kalıplar içinde, kurallar içinde ortaya koyar. O bakımdan sanat eserleri, sanatçının toplumdan aldığını kendi süzgecinden geçirip, kendi kalıbında yoğurup, kendi kalıbına döküp topluma geri vermesidir. İşte Marks da aynen şunu der, madem söz açtınız: “İhtiyaçlarımızın ve zevklerimizin kaynağı toplumdur.” Bizim estetik anlayışımız olduğu gibi, müzik anlayışımız da, şiir anlayışımız da, edebiyat anlayışımız da yani edebiyatın hangi türünden, şiirin hangi türünden hoşlanacağımız da tamamen toplumdan gelir.
Sayfa 30 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Gerçekçilik değişmez bir ölçü değil, karşılaştırmalı yollarla varılan değişken bir başarıdır.
Aşk
Aşk denilen derdin yataktan başka yerde iyileşmeyeceğini söyleyecek kadar atak bir gerçekçilik içindeki bu kadının dediklerini duyduktan sonra..
Sayfa 323 - Can YayınlarıKitabı okudu
“Bu bir gizem, paranoya ve elbette, cinayet öyküsü. Bir şüpheli gerçekçilik denemesi. Smokinli canilerin, müşfik katillerin, tuhaf beyefendilerin kumara çevirdiği hayata yakılan bir ağıt… Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın yazarı R. L. Stevenson’dan 19. yüzyıl Londra’sının karanlık sokaklarına bir davet. Eğer hayattan gerçekten bıktıysanız sizi bir buluşmaya götürmek istiyoruz. Kulübe hoşgeldiniz!”
İthaki YayınlarıKitabı okuyacak
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.