Saat 03.35 koca bir ağrı ve davul gibi şiş bir damak. Evde benden başka sadece bir şey olsa çok da yardıma koşmayacak biri var. Bir de kedim o da zaten :)
bugün dişcideydim benim için acı ama okuyanlar için aman disci mi abartma denilecek durum için. Stresli bir dönemden mi geçiyorsun dedi. Stres bir dönem ve içinden mi geçiliyor ben onu genel
insanların zekası hakkında artık hiç umudu kalmamış bir gece kedisi gibi sessizsindir. Ve karanlığın, sessizliğin içinde bir ses sana tekrar eder: Söylemek istediğin şeyi kimse sana söylemeyecek. Öğrendiğin şeyi kimse bilmeyecek. Kimse ölümde sana yoldaş olmayacak. Ve alçaklığın sesi yeni fuhuşlarda senin yardımcın olacak ve duvarlarının arkasında titreyeceksin.
Doğa bize, mümkün olan dünyaların en yetkili olan tanrısal aklı öğretir. Ancak insan düşünmek ve bilmek için değil, her şeyden önce eylem için bu dünyada bulunmaktadır. Bundan dolayı felsefe; başlıca bir erek değil, eğitim için bir araçtır. Özellikle karakterin eğitilmesine yardım eden bir araçtır. Felsefeyle insanı etkin ve onurlu bir hayatın anlamı aşılanır. İnsan kendi karakterini felsefe aracılığıyla, beden ve ruh acılarına karşı, çelik gibi bir hale getirir. Felsefe, aynı zamanda bir teselli aracıdır.
... kendi ehlini işgale ve yıkıma terk edip, kendi beldesinde bu farizayı yerine getirme gücü olduğu hâlde başka bölgeleri savunanın hâli, akraba bağını kesen kimsenin sadakasına benzemektedir; bu kimse babasını, annesini, kardeşlerini ve yakınlarını fakir ve muhtaç bir hâlde bırakıp uzaklara sadaka vermeye gider. 'Kendi beldesinde onu yapmaya gücü yeter' sözcüğünden kastım, genel mânâda güç yetirebilmedir. Cihadın akabinde olacak olan ölüm, esaret, işkence, teşhir vb. zorluklara güç yetirememe gibi zayıf özürler ise, buna güç yetirmeyi bozmaz.
Yok, o senin için her şeyden değerliyse, gözünü yumduğun anda onu görebiliyorsan, o bütün şarkılarda, bütün şiirlerde, bütün resimlerde ise, ona muhtaç olduğunu söylemekten utanmıyorsan, senin içten ve büyük sevgine karşılık vermeyeceğinden korkmuyorsan, bütün bencil duygularından sıyrılabilmişsen onun için her şeyi, ama her şeyi yapacak gücü kendinde buluyorsan, her hali sana ayrı ayrı güzel geliyorsa, karşısında kendini bir çocuk gibi hissediyorsan, istediği anda onun için ölebileceksen, onun için yaşıyorsan ve yine bir gün onun için bildiğin bilmediğin bütün düşmanlıklara karşı koyabileceksen, o her geçen dakika sende biraz daha büyüyorsa ve kendi kendine onu kendinden bile çok sevdiğini bütün samimiyetinle, inanmışlığınla itiraf edebiliyorsan, bir dua gibi adını söylüyorsan, bir gün o seni hiç, ama hiç sevmediğini söylese bile, senin sevginde azalma olmayacaksa ve ölünceye kadar onu aşkların en ölümsüzü ile sevebilecek sen; işte o zaman onu seviyorsun demektir.
“Hiç değilse hayalin istediğin gibi olmalı, öyle değil mi? Dünya istediğin gibi olmasa bile, en azından düşüncelerin ve duyguların senin istediğin gibi olmalı.”
Seçkin ve soylu insanlar, yazgının o dersini hemen kavrarlar ve bu derse, onu almaya açık bir biçimde ve şükranla boyun eğerler: Dünyada çok ders bulunduğunu ama mutluluğun olmadığını görürler; bundan sonra, umutların yerine kavrayışlarını koymaya alışırlar ve bundan hoşnut olurlar ve sonunda Petrarca gibi konuşurlar:
Öğrenmekten başka bir mutluluk duyumsamıyorum.
Hatta böylelikle, arzularının ve çabalarının peşinden, bir ölçüde sadece görünüşte ve eğlence olsun diye gittikleri, ama ciddi iç dünyalarında yalnızca öğrenmeyi bekledikleri de olur. Bu anlamda, bizim de sadece altın ararken barutu, porseleni, ilaçları ve hatta doğa yasalarını bulan simyacılara benzer bir durumda olduğumuz söylenebilir.
Bundan pişmanlık duyulabilirdi. O denli değerli bir sermayeyi bozuk para gibi harcadığı için insan kendi adına pişmanlık duyabilirdi. O halde niçin en azından o çılgınca duygu tüketiminden de, gençlik romantizminin o insanı bitkin düşüren abartılarına doğru yaptığımız duygusal sapmalardan da pişmanlık duymuyoruz? Bunlar, sırf insana bedensel bir hasar vermedikleri ve ruhsal yaşamda yarattıkları daha hassas ve gizli bozulmalar dıştan belli olmadığı için mi Mutchen'in yapacağı türden bir havailikten daha zararsız sayılıyor? Belki de kendini yüzeysel hazlarda dağıtmak, aşırı uyarıldıklarında yaşamın sağlıklı, sıcak cazibesinin ortaya çıkmasına izin vermeyen kadim duyguların boğucu, karanlık derinliklerine dalmaktan daha az tehlikeli.