ŞU DÜNYADA HER elimden geleni yapsam, her şeyi altüst etsem, yani onu değiştirsem, ya da bana, çekip başka bir gezegene gitmişim gibi gelse de, o hep aynı, «eski hâlinde». Ve «bu hâl» nedir? Her ne olursa olsun, hiç bir şey, mâruz kaldığım korkunç sarsıntıdan, düştüğüm hayranlıktan daha güçlü değil. Eğer, bütün kapıları açabilmiş olsaydım, daima açılması gereken bir «son kapı», hayranlığın «bir son kapısı» kalacaktı yine de. Karşısında güçsüz kaldığım bu çıkmaz, öldüresiye perişan edip tüketti beni. Bu âlemde «insan olarak var olmak» nedir. Var olmak, hem de her zaman ve her yerde «o belirli hâl» ile varoluş niyetidir: Niçin değişmez bu «belirli oluş?» Çılgın ümidin çelimsiz ışığı insan hayatı için bir armağan oluveriyor, ah, ne yazık ki, bir daha da ele geçirilemiyor. Bunun ne anlama geldiğini pek bilmiyorum artık. İşte bunu, hiç mi hiç bilmiyorum.
Sayfa 98 - Cümle Yayınları, 1. Baskı