Bütün gün oturdum yedek kulübesinde,
Bir kardeşim saf dışı kalsın diye
Çay söyledim kahveden.
İşsizim ya İsmi naz oluverdi herkesin
Temiz bir sopa istiyor şu serçe bile
İsterse yalan desin.
Başa gelen her şey Allah’tandır. Bunu unutmamak lâzım. Derdi, sıkıntıyı veren, gün gelir dermânını da verir veya bir çıkış yolu gösterir. Kâinâtın Rabbi kulunu, kullarıyla da imtihan eder. O kul en yakınındaki biri de olabilir. Kula düşen, itiraz ve isyân etmeden açılacak kapıyı sabırla beklemektir.
"İnsan boşluğa düşermiş bir başkasındaki yaşamı seçtiğinde nasıl seçtiğinde.
Her ne kadar öyle zannedilse de kendi hayatımızı yaşamayız aslında. Ne olduğumuz belirmez kendi ruhumuzda. Bir başkası veya başkalarında var olmaya gayret gösteririz. Onlara bırakırız iplerimizi. Bir kukla gibi oynatılmayı severiz bir zaman sonra. Kendimiz ile baş başa kaldığımızda işler değişmeye başlar. Tanımadığımız bir düşünce girdabı içinde buluruz kendimizi. Sevdiğimizi söyler dururuz karşımızdaki kişiye. O da sevsin de bizi var etsin kendinde diye ne kadar da çabalarız. Bundan değil midir tüm hayal kırıklıkları? Onda anlam buluyor sanırız onda var olduğumuzu düşündüğümüz şeyi görürüz aynalarda. Gün gelir onlarda olan ile onlarda olduğunu düşündüğümüz şey örtüşmeyince kızmaz mıyız onlara? Halbuki tek suçlu biz değil miyiz başkasında olmadığımız kadar var olmaya çalıştığımız için?
Tarımda yaşayan gerileme ve ihmal edilen köylü kesim, tefeci- lerin ve spekülatörlerin eline bırakılmış, bazı köylüler de toprağın- dan sürülmüştür.
Bir tarafta dini düşünceden gelen gayretsizlik, kolay kazancın doğurduğu teslimiyetçilik alışkanlığı, her geçen gün yüklenen mali yük, bir müddet sonra sanayi üretimini ilkel ve durağan, bir o kadar da amaçsız kılabilir.
Şu anda Türkiye'de Avrupa'dan ithal edilen mallara Türk mallarının direnç gösteremediği gerçeği de gizlenmektedir.
Gün biter gülüşün kalır bende
Anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
Yarım kalan bir şiir belki de
Aykırı anlamlar arayıp durma
Güz biter sular köpürür de
Kapanmaz gülüşünün açtığı yara
Uçurum olur cellat olur her gece
Her gece yeniden bir talan başlar
Acı ses olur, ses deli bir yağmur
Eski bir eylüle gireriz böylece
Sığındığım her yer adınla anılır
Ben girerim, sokağı devriyeler basar
Bir de gülüşün eklenir kimliğine
Sen yanımda olduktan sonra aşamayacağım ne çöl vardır, ne uçurum, ne de okyanus. Beraber yaşadıkça, bu, her gün daha sımsıkı, daha tam bir kucaklaşma olacak. Hiçbir şey bize sıkıntı, endişe vermeyecek, hiçbir şey bize engel olmayacak.
İki Keşiş
Issız bir dağda, Tanrı’ya tapan ve birbirini seven iki keşiş yaşıyordu.
Bu iki keşişin pişmiş topraktan bir kasesi vardı; sahip oldukları tek şey de bu kaseydi.
Bir gün, daha yaşlı olan keşişin kalbini kötü bir ruh ele geçirdi ve daha genç olan keşişin yanına gidip şöyle dedi: “Uzun zamandır birlikte yaşıyoruz, ayrılmak zamanıdır. Neyimiz varsa bölüşelim.”
Bunun üzerine, daha genç olan keşiş hüzünlendi ve arkadaşına dedi ki: “Kardeş, beni bırakmak zorunda kalman kahreder beni. Ama mutlaka gitmem gerekiyorsa, öyle olsun.” Sonra toprak kaseyi getirdi ve “Bunu bölüşemeyiz, Kardeş, senin olsun, dedi. O zaman, daha yaşlı olan keşiş şu karşılığı verdi: “Sadaka istemem, sadece bana ait olanı isterim. Kase bölüşülmeli.”
Daha genç olan keşiş cevap verdi: “Kase kırılırsa ne işimize yarayacak? Hediyemi gerçekten kabul edemiyorsan kura çekelim.”
Yaşlı keşiş yineledi: “İstediğim yalnızca adalet, bana ait olan şeye sahip olmak isterim ben, kurayı göze alamam. Kase bölüşülmeli.”
Genç keşişin öne sürebileceği başka bir sav kalmamıştı artık. “Gerçekten de istediğin bu ise, kasenin bölüşülmesini istiyorsan, kıralım bitsin bu iş “ dedi. Bunun üzerine, yaşlı keşişin yüzü karardı ve bağırdı: “Ey korkak melun, kavgadan kaçıyorsun ha!”
"Portuga!"
"Hımm..."
"Hep senin yanında olmak isterdim,biliyor musun?"
"Neden?"
"Çünkü dünyanın en iyi insanısın.Senin yanındayken 'gün ışığının yüreğimi mutlulukla doldurduğunu' hissediyorum."