Acaba aziz ölülerimizin bizden haberleri var mı, diye devam etti, iyi olduğumuz zaman, onları içten sevgiyle andığımızı, hissediyorlar mı?
"Kaybettiğimiz sevdiklerimizin bizden haberleri var mı acaba? Kendimizi ne zaman iyi hissettiğimizi, onları sıcacık bir sevgiyle hatırladığımızı biliyorlar mı?"
Sayfa 81 - LotteKitabı okudu
Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafları bize ne söyler?
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde 
Fotoğraflarla Atatürk kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi.
ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
️️Artık her şeyi duydum, geriye dönemem.
İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen, şimdi hep birlikte saçmalayalım, aklımızı dinlendirelim, mantığımızı dinlendirelim, rüyada yaşayalım. (Aman dikkat et, kafanı bir yere çarpma. Deliler uzun yaşar,
ya Türklerin haberleri var mı acaba bizden? Kara Tatar, kamplarında çırpınıyormuş, bir
avuç toprağı için ölüyormuş, kimin haberi olur?
avrupa'dasın, belki zaman değişir ve yolun Türkiye 'ye düşer. o zaman gurur ve imanla:
– dünyada, Türk bayrağı altında yaşamak şerefini kazanan bir millet varsa o da bu millettir, diyeceğine candan inanırım.
Sezen vardı İslimiye'den (Sliven). Bu grupta birkaç arkadaş daha vardı Ali, Faik. Sezen daha cesurdu bizden, çok daha cesurdu, bir küçük radyo bulmuş, bataryalı, pilli yani. Onu bir duvarın içinde, aynanın arkasında bir yer açmış, tuğlayı kırmış oradan ve o pilli radyoyu saklıyordu. İşte zaman zaman o radyodan haberleri, bizimle ilgili haber var mı yok mu düşüncesiyle gizlice dinliyorduk. Biz zannediyorduk ki, bütün dünya oturmuş bizi izliyor veya bizimle alakadar oluyor. Halbuki öyle bir şey yok, yıllar sonra eve döndüğümüzde baktık ki hiç kimsenin ilgilendiği yok. Sadece o toplama kampında olan kişilerin aileleri kahır içinde yıllarını geçirmişler.
Sayfa 84Kitabı okudu
Kaybettiğimiz sevdiklerimizin bizden haberleri var mı acaba?
"Kaybettiğimiz sevdiklerimizin bizden haberleri var mı acaba?"
Sayfa 81Kitabı okudu
Haberleri izliyorum kaç gündür. Gazze'nin hali içler acısı. Her yer kıyamet gibi. Masum çocuklar, bebekler ve insanlar, her yer cenaze dolu. Bakılacak gibi değil. Kalbi olan gözyaşına hakim olamaz. İsrail dış güçlerin desteğiyle Gazze'yi bombalamaya ara vermeden devam ediyor. Bir Filistin'li şöyle diyordu gözyaşlarıyla:
_Kadın olsam hayat kadını olurdum.
_Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim.
_Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım.
_Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben.
_Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer.
_Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır.
_Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
_Maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek beni unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Gerçek benliğimizle çatışma sonucu hastalanıyoruz.
_Ortaçağda felsefesinde Tanrı, insanı kurgulayarak yaratır ve insan, tanrıya ulaşmak için uğraşır. Bu kurgu dünyası bir sınavdır. Ortaçağ ilkel insanı bu yüzden bir maske takar. Rönesans özgür
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aleyhinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana yeminler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aleyhinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana yeminler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben