Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Etrafta ses sade yok, insan yok, sadece kar ve hem de bol bol kar.Dışarıda kar, içeride iç hesaplaşmalar olarak ilerliyor kitabımız.
Senna, otuz beş yaşında bir yazar.Tek başına yaşamakta.Birlikte hapsedildiği adam ise eskiden birlikte yaşadığı,onu hem bedenen hem de ruhen tedavi eden doktor Isaac.
İkisi birlikte hayatta kalmaya çalışıyorlar.Onları hapseden "bakıcı" yiyecek bırakmış, bir süre idare edecek kadar.Bu süre içerisinde Senna'nın anılarına tanıklık ediyoruz.Daha derine inecek olursak ; (hafif spoiler içerir) Senna tecavüze uğramış ve meme kanserine yakalanmış bir kadın.Gerisi siz düşünün.
Kitap yaklaşık 350 sayfa ve oldukça akıcı.İlk yüz sayfada biraz sıkıldığımı itiraf etmeliyim; ama daha sonra işler ilginçleşmeye başladı ve bir anda kitap beni yuttu.Ne olduğunu anlayamadan bitiverdi.
Dram, romantizm, vazgeçiş ve hayata tutunma...
Mutlaka okuyun :'')
(Hafif bir spoiler içerir)
Arkadaşımın bu kitabı birlikte okuyalım demesiyle gittim kütüphaneden aldım. Kitapta öyle karmaşık bir olay yok. Başta normal gibi gözüken bir olay Dostoyevski'nin ellerinde yoğrulmuş, kıvama getirilmiş. Aslında eline aldın mı bir günde bitirilecek kitap ama neden anlamadım 15 gün kitap elimde dolandı durdu bir bitmedi. Yazar biraz kitabı merak duygusu üzerine kurmuş. Her bölümde olayları biraz daha açıyor. Bu da bu durgun kitabı biraz daha okunası yapmış. Kitapta Pavel diye bir ahlaksız adam var okurken göreceksiniz git gide soğuyacaksınız bu adamdan. 50 yaşını geçmiş bu dazlak adam torunu yaşındaki, hala şeker versen eline sevinecek kızlardan ilgi duyuyor. Bu olay bu adama garip gelmiyor ama talip olduğu 16 yaşındaki kızın 19 yaşında bir nişanlısı olduğunu öğrenince ne hikmetse bu adam "bu genç daha kendine bakamaz ki" diyerek garipseyebiliyor. Demek bir bizim nesil bozuk değilmiş(!) Neyse ya fazla kitabın içeriğine girmeyeyim. Son olarak kitap muhteşem diyebileceğimiz bir kitap değil ama kötü diyebileceğimiz bir kitap da değil. Kısa zaten. Vaktiniz varsa alın okuyun derim. Arkadaşıma da bir Dostoyevski kitabı daha bana okuttuğu için de ayrıyetten şükranlarımı sunarım.
Hafif spoiler içerir.
Kafka insanlığın bencilliğini, çıkarcılığını, ikiyüzlülüğünü çok iyi göstermiş bu kitapta. Bir tarafta kendi isteği dışında böceğe dönüşen Gregor, diğer tarafta ise onun bencil ailesi. O güne kadar Gregor'un onlara yaptığı iyilikleri unutupta nasıl da şimdi hiçbir işe yaramadığı için tiksintiyle bakabiliyorlar. Artık yaşamaması gerektiğini düşünebiliyorlar. Gregor'un öldüğü gün sevinebiliyorlar. Kafka bize çok iyi göstermiş insanlığın karanlık ve kötü tarafını. Aslında bu bencillik durumları daha çok batı toplumlarında oluyor. Bizim toplumumuzda kültürümüzden kaynaklı bu tarz aşırı bencilliklere çok sık rastlamayız. Kendi ailemden de bilirim.Babaannem 13 yıl yatalak geçirdiği ömrünün son yıllarında annem, babam, kardeşlerim, halalarım babaanneme özveriyle baktılar. Hele ki annemin babaanneme karşı tutumunu, yaptığı yardımları asla unutamam. Kitapta ise kendi bağından olan öz çocuğuna bir anne bir pislik parçasıymış gibi bakabiliyor. İnşallah biz de özendiğimiz batı toplumlarına benzeyip de bu bencil varlıklar gibi olup çıkmayız.
(Hafif spoiler içerir)
Bu kitap şu ana kadar okuduğum romantik kitaplar arasında en iyilerden. Kitabın dili sade ve akıcı. Kitap edebi değerden uzak, boş, hiçbir şey anlatmayan, hiçbir şey öğretmeyen aşk romanları gibi değil. Kitabı alıpta ilk sayfalarını okumaya başlayınca vıcık vıcık aşk romanı diye düşünsem de ileri ki sayfalarda yanıldığımı
Hafif spoiler içerir.
Kitabın ilk kitabını bundan 4 yıl önce okudum. Bu son kitaba da o zamanlar başlamıştım yarılamıştım ama bir anda gözden kayboldu kitap ve kitap, filmi çıkana kadar rafta kaldı. Filmi çıkınca da dedim filme gitmeden şu kitabı en baştan bir okuyayım diye. Açtım sayfaları çevirmeye başladım. Kitabı okurken hep bir eksiklik oldu bende. Tamam kitap akıcı bir şekilde ilerliyordu ama bana ilk kitap gibi bir tat vermedi. Sanki aceleyle yazılmış bir kitap izlenimi verdi. Ne yazık ki okurken bazı yerleri de kafamda iyi canlandıramadım bu da yazarın betimlemelerdeki başarısızlığından kaynaklanıyordu elbette. Kurgusal bazı hatalarda yok değildi. Yazar Capitol'ü o kadar güçsüz göstermiş ki kafamda niye bu zamana kadar bir isyan olmadı o zaman sorusu canlandı. Hatta 2. mıntıkadaki savaş üslerinin adi bir şekilde yapılması ayrı bir komikti. Elinde o kadar gücün var , savaş üssünü bu kadar savunmasız bırakmak saçma geldi bana. Kısaca hayal kırıklığına uğrattın beni Suzanne Collins. Başka serini de okumam daha!
Filmde de kitabın belli bir bölümünü direk kesip atmışlar. Film de tam olmamış gibi geldi. Filmde Snow'un ölmeden önceki kahkasında bende istemsizce güldüğümü belirtmek isterim.
Kitaba ve filme 8 atıyorum sırf ilk kitabın hatrına. Suzanne Collins üzdün beni. Tekrar söylüyorum daha da başka kitabını okumam. Ama gene de bu son kitaptaki bende yarattığı hayal kırıklığı, beni ilk kitaba karşı beslediğim eşşiz duyguları bir gıdım olsun düşürmedi. Bu yüzden serinin ilk kitabı Açlık Oyunları için teşekkürler Suzanne Collins.
İlk kitap yorumumu görmek isteyenler için #4638939
(Hafif ama çok hafif spoiler içerir. Meraklanmayın can alıcı yerleri söyleyerek okumak istediğiniz bu kitabı kursağınızda bırakmadım.)
Kitabı 1000kitap'ta gördüm. Artık kimden gördüm nasıl gördüm hatırlamıyorum. Herhalde sitenin fazla derinine inmişim ve bu kitabı bulmuşum. Kitabı gidip kütüphaneden aldım. Açtım okumaya. İlk iki sayfasında
(Hafif spoiler içerir. Meraklanmayın can alıcı noktaları söylemedim. Hatta bazı yerlerde üstü kapalı eleştirdim)
Telefonumu yaptırmak için dışarı çıktım. Dükkan sahibinin bir saat sonra geleceğini öğrenince de yandaki kahveye geçip şu incelemeyi yazayım dedim. Şansıma kahvede ödül töreni mi ne varmış. İçeride yer bulamayınca mecbur soğukta
Baştan diyeyim, yazar öldü diye koşarak kitabını almak için DR mağazasına gitmedim. İstanbul toplantısında okunacakmış diye çıktım aramaya. Zaten kitabı ararken yazarın yeni öldüğünü ve bu yüzden toplantıda bu kitabın seçildiğini anladım. Hatta DR'ye gittiğimde kitabı veren abi de "bu kitaplar da geçen hafta yazar öldükten sonra geldi"
İlk başta Adam Fawer'ın diğer kitaplarına benzediği önyargısıyla kitaba başlayıp da sonrasında hayal kırıklığına uğrayanlardandım ben de. Kitabın ortalarına doğru yarım bırakmayı bile düşündüm. Ancak sonra devam edince anladım ki kitap, Empati ve Olasılıksız'dan ayrı düşünüldüğünde, gayet sürükleyici, yaratıcılığı arttıran, heyecanlı bir serüvenin içine çekiveriyor insanı. Bana sorarsanız, diğre kitapları kafanızdan çıkarıp önyargısız okuyun derim bu kitabı.(Bundan sonrası çok hafif de olsa spoiler içerir.) Oz'un orijinalini daha önce izlemediğim için zaten yeni bir serüven oldu benim için. Üstelik, Oz'daki şarkıların günümüz esintilerini içinde barındırması -ayrıca şarkı seçimleri de- çok hoşuma gitmekle beraber kendimi Dorothy'nin yerine koymama da yardımcı oldu. Bu da kitabı daha sürükleyici kıldı benim için. Ben çok beğendim açıkçası. Paralel evren de iyi bağlanmış. Herkese öneririm.
Bir yanda böyle bir eserin bitmesinin hüznü, diğer yanda ise 1700 sayfalık dev bir eseri bitirmenin huzuru ve mutluluğu var.
Hani bazı kitapları o kadar çok okumak istersiniz ama bit türlü başlayamazsınız. Buna ister korku deyin , ister çekingenlik deyin size kalmış.
Böyle bir etkinlik düzenleyip kıvılcımı ateşleyen Hakan hocama ayrıca teşekkür
İlk defa İhsan Oktay Anar okudum ve yazarın üslubunu ve kitabın kurgunu beğendim.Daha ilk sayfalarda yazarın ustalığı belli oluyordu.
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM:
1.Herşeyden önce bu kitap tarihi bir roman değil,bana göre fantastik bir roman.Bu konuda itirazlar gelebilir ama dikkatle okunursa yazarın kendisi diyor romanında,bu bir düştü,sen
304 syf.
9/10 puan verdi
Son zamanlarda her kitap aldığımda, elim onun kitaplarına gitti. Merakla başlayan Saramago serüvenim, basılmış bütün kitaplarını okuyarak tamamlansın istiyorum. Okuduğum ve beğendiğim bir kitabın ardından, diğer kitaplarını da okumayı düşündüğüm yazarlar olmuştu herkes gibi. 1K’da en çok okunma, en yüksek puan gibi kriterlere bakarak okuyacağım
Hafif spoiler içerir.
Geçen ay arkadaşımın yanına sohbet etmeye gittiğimde harıl harıl bir kitabın son sayfalarını okuduğunu gördüm. Bıraksam oracıkta bitireceği kitabın yazarı ilk olarak lise yıllarında duyduğum bir yazar olan Hakan Günday’dı. Arkadaşım yazardan o kadar etkilenmişti ki “Bitirince hemen sana vereyim ve oku” dedi. Bir dahaki
Zor bir kitapla karşı karşıya olduğumu düşünmüştüm elime aldığımda, ama o kadar sarıyor ki kitap, bir de baktım bitmiş.
Hafif spoiler içerir!
Therese, halası ve kuzeni ile birlikte yaşayan uysal bir kız. Halası hastalıklı oğlunu kendisi ile evlendirdiğinde de sesini çıkarmıyor Therese, kabulleniyor. Ta ki, eşi arkadaşı Laurent'i eve getirene kadar. İşte bundan sonra olaylar karışıyor. Laurent'i gören Therese'nin duyguları birbirine giriyor, aklı karışıyor. Yasak da bir aşk başlıyor tabi ikilinin arasında. Peşinden de işlenen bir cinayet ile ikilinin psikolojisini okumaya başlıyoruz. Başta takmazlar kafalarına o kadar, boşverirler. Tabi ben bu kısımları okurken çokça sinirlenmiştim rahatlıklarına. Ama, sonuç itibariyle işledikleri suç onların peşini bırakmaz. Ruh hallerindeki değişimler gerçekten çok iyi işlenmiş.
Sevdiğim kitaplardandır. Okunmasını tavsiye ediyorum.
Yorum hafif spoiler içerir!!!
Bu kitapla beraber Kincaid Highland serisi bitti ve bu seri sayesinde yazar en sevdiğim yazarlar arasına girmeyi başardı.
Aslında kitabı okurken ara ara Julia Quinn'nin Kayıp Dük romanı aklıma geldi. Kitabın ilk bölümü ve Connor'dan önce başka birisinin -yani kuzeninin- marki olması bana Kayıp Dük'ü anımsattı ancak
