Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne
■ Ateşli bir şekilde savunulan görüşler asla iyi bir temele dayanmayan görüşlerdir; gerçekten de şiddetli duygusallık, görüş sahibinin rasyonel kanıtlardan yoksun olduğunun bir göstergesidir. Politika ve din konularındaki görüşler hemen hemen tümüyle aşırı duygusallık ile bağıntılı olan türdendir. ■ Araştırmacıların üzerinde anlaştığı konular
Reklam
Anam, babam! Ben senden çok farklıyım. Sen ve senin gibilerinin inandığı ilâh, öyle bir ilâhtır ki, senin sorumluluklarını, iradeni, İnsanî görevlerini bu dünyada halka karşı kefil eder. Ve sen adaklar, yalvarma ve dalka­ vukluklar sayesinde o ilâh nezdinde kendini her cürüm ve cinayetten temize çıkarırsın! Bu tavır ve inanışını
Hata ve yargı
Bedelini ödediğim hatalarımdan dolayı kimse beni yargılayamaz.
Sayfa 82 - Destek YayıneviKitabı okudu
Sonunda olgun insan, kendi kendisinin annesi ve babası olacağı konuma gelir. İçinde bir annelik bir de babalık vicdanı geliştirmiştir bir bakıma. Annelik vicdanı şöyle der: “Beni, seni sevmekten, yaşamın ve mutluluğunla ilgili arzularımdan yoksun bırakacak, hiçbir yanlışlık, hiçbir kötülük olamaz.” Babalık vicdanı ise şöyle der: “Hata yaptın, sonuçlarına katlanmalısın ama daha önemlisi sana iyi davranmamı istiyorsan davranışını değiştirmelisin.” Olgun insan, kendisini dışındaki anne-baba figüründen kurtarmış ve onları kendi içinde yeniden yaratmıştır. Freud’un üst-benliğinin aksine bunu kendi içinde anneyle babayı birleştirerek değil sevebilme yeteneğine göre bir annelik vicdanı, kendi akıl ve yargı yeteneğine göre de bir babalık vicdanı oluşturarak yapar. Bunun dışında birbiriyle çalışıyor gibi görünse de olgun insan hem annelik hem de babalık vicdanıyla sever. Sadece babalık vicdanını sürdürecek olursa katı ve şefkatsiz olacak; sadece annelik vicdanını sürdürecek olursa da yargılama gücünü kaybedccek, kendisi ve başkalarının da gelişimini engelleyecektir.
Anne
Kendi yerini biliyor,kabul ediyor,ona razı oluyor gibi bir hali vardı. Ailenin başı,doruk noktasıydı o. Asla fethedilmeyecek kalesiydi.O acıyı ve korkuyu tatmadıkça, yaşlı Tom'la çocuklar da asla tatmıyordu. Bu yüzden,bu duyguları kendi kendine inkâr etmeye alışmıştı. Neşeli bir şey olduğu zaman da ailede her kes acaba o seviniyor mu diye baktığından,önemsiz şeylerden kahkahalar yaratmakta usta olmuştu.Ama neşeden de iyisi ....sükûnetti. Sakinlik güvenilir bir durumdu.Ailedeki o büyük ve mütevazı yerini gururla,temiz bir güzellik içinde kabullenmişti. Sağaltıcı rolünden ötürü ellerine bir güven,bir soğukkanlılık,bir rahatlık gelmişti. Hakemlik rolü ona mesafeli,hata marjı olmayan tanrısal bir yargı yeteneği vermişti. Kendisi bocaladığı anda ailenin sarsılacağını,kendisi umudunu kaybederse ailenin devrileceğini,işlevi sürdürme isteğini kaybedeceğini biliyordu.
Sayfa 90 - sel yayıncılık
Reklam
Sonunda olgun insan, kendi kendinin annesi ve babası olduğu bir noktaya ulaşır. Sanki, anaca ve babaca bilinç (vicdan) olmuştur. Anaca bilinç şöyle der:“ Hiçbir hata, hiçbir suç, seni sevmeme, yaşamın ve mutluluğun için taşıdığım dileklere engel olamaz.” Babaca bilinç ise şöyle der:” Hata yaptın, yaptığın hatanın bazı sonuçlarını kabul etmekten kaçamazsın,daha da önemlisi, seni sevmemi istiyorsan gidişatını değiştirmen gerekir.” Olgun insan dışsal anne ve baba figürlerinden kurtulmuş ve bunları kendi içinde oluşturmuştur. Sadece babaca bilincini korursa, acımasız ve kaba olur. Ve sadece anaca bilincini korursa, yargı gücünü kaybetmeye , kendinin ve başkalarının gelişimini engellemeye yatkın olur.
Sıradan insanların asırlardır süregelen deneyimlerinden çıkan dersin, sefalet ya da hüküm giymenin, aslında herkesin karşılaşabileceği belalar olması boşuna değildir. Yargı sürecinde hata yapılması olasıdır ve bunda da şaşırılacak hiçbir şey yok. Resmî görevi ya da işi sebebiyle başkalarının acılarıyla ilgilenen hâkim, polis, doktor gibi insanlar, zamanla alışkanlıktan o kadar hissizleşiyorlar ki, isteseler de muhataplarına yalnızca resmiyetle davranırlar. Bu açıdan arka bahçesinde koyunları ve danaları keserken akan kanın farkına bile varmayan köylüden farkları yoktur.
Küçük aykırı davranışlar gereklidir.
''Başkalarının her zaman yaptığı ve yapmış olduğunu, bizim gibi birinin de yapması pek önemli değildir'' - işte ağır bir ön yargı! Düşüncesizce bir hata!
Sayfa 121
Sırf bir hata işlendiğine hükmettiği için, kim kendisinin aynı hatadan daima muaf olacağını varsayabilir ki?
Sayfa 21
Reklam
- ''Kürt Açılımı'' diyerek başladınız. Sonra ''Demokratik Açılım'', ''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'' diye devam ettiniz. Sorunun Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğüne yönelik, etnik kimlikli, silahlı bir isyan olduğunu anlamak istemediniz. 2002'de sıfıra yakın terörle devraldığınız Türkiye'yi 9 yıl sonra, yeniden her gün teröre kurbanlar
Eleştiri
Mary Zournazi: Yargılayıcı olmamak son derece ilginç bir mesele, zira insan kendini bir şekilde yargılamaya çalışırken buluyor... Eleştirel düşüncede yargılamamak, çok zor bir şey. Bu yoldan gitmek çok cesaret istiyor, çünkü aksi takdirde... Brian Massumi: Risk almaya, hata yapmaya, hatta aptal durumuna düşmeye açık olmayı gerektiriyor. Eleştiri, işte buna açık değil. Bunları sadece sonuç olarak yaşıyor. Bir şey hakkında nihai bir yargı vermeye çalışan eleştirel bir perspektif bir bakıma başarısız olmaya daima mahkûmdur, çünkü yargıladığı süreçten belli bir mesafe alarak yapar bunu. Arada geçen zamanda başka bir şey olmuş olabilir ya da eleştirel odağın uzağında bir yerlerde, zar zor algılanabilen bir şey meydana geliyor olabilir. Bu gelişmeler daha sonra önem kazanabilir. Keza tanımlama ve ayırma süreci de, yargılamanın bir zafiyetidir, çünkü bu değişim tohumlarına, henüz etkinleşmemiş veya yeterince açık olmayan oluş halindeki bağlantılara yer bırakmaz. Bu olanaklarla uyumlanmak, risk almaya açık olmayı gerektirir. Yargılayıcı akıl yürütme, özellikle de kendisinden çok emin olduğu için, bir anlamda aşırı zayıf bir düşünce biçimidir. Bu elbette onu kullanmamak gerektiği anlamına gelmiyor. Ama ne olursa olsun onu başka düşünce pratikleriyle tamamlamak gerekir, sadece ona güvenilemez. Bir entelektüelin tek ya da temel bakış açısı buysa, bu son derece sınırlandırıcı olur.
Sayfa 30 - Otonom yayıncılık
OTORİTE OLMADAN İLİM OLUR MU? Modern dönemler öncesinde, ilmin üretildiği ve aktarıldığı kurumlar medreselerdi. Bu medreselerde her bir ilim dalında “otorite” kabul edilen bir takım metinler ve o otorite metinlerin yazımı, şerh edilmesi ve öğrencilere aktarılmasında uzmanlaşmış “otorite âlimler” vardı. Bu metinlerin kimi zaman özet tarzında
164 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.