Yabancı Yayınları'nın son çıkan kitaplarından Lanetli, kapağıyla dikkatimi çeken kitaplardandı. Bilimkurgu havası var değil mi? Değilmiş :D
Fantastik bir hikaye var elimizde arkadaşlar. Doğaüstü olaylar, varlıklar, aslında özlediğim bir gece yaratığı olan vampirler var hikayede. Sadece bununla kalmıyor tabii ama diğer kısımlar sürpriz olsun
Evet, ne kadar genç, ne kadar hoş, ne kadar tüy gibi
hafif ve şık olduğunu görünce, şaşkınlıktan korkuya kapılmıştım. Ve şu da çok tuhaf değil mi, gerek
benim gerekse başkalarının sendeki o kendine özgü bir nitelik olarak her defasında hayretle
algıladığımız özelliğinin farkına daha ilk anda varmıştım: Sen, bir anlamda ikili kişiliği olan bir
insandın, hem sıcakkanlı, hayatı hafife alan, kendini bütünüyle oyuna ve serüvene vermiş bir gençtin,
hem de aynı zamanda sanatında acımasız bir ciddiyet sergileyen, görev bilinci taşıyan, son derece
okumuş ve bilgili bir adamdın. Zamanla herkesin sende hissettiği bir şeyi ben bilinçaltımda
algılamıştım, sen ikili bir hayat yaşıyordun, bir yönüyle aydınlık, tamamen dünyaya açık bir yüzey,
öteki yönüyle ise çok karanlık ve sadece senin bildiğin bir yüzey –bu dipsiz derinliklerdeki ikili
yapıyı, senin varlığının sırrını ben, yani daha on üç yaşında olan çocuk, sihirli bir çekim gücünün
etkisiyle daha ilk bakışta hissetmiştim.
Bir alıntı paylaşamadan bitirdiğim kitap. Alıntı nedir; beğendiğimiz bir betimleme, özlü söz, farklı bir anlatım, vs... Çok ilginç değil mi? Kitabı okuyanlar da çok az alıntı yapabileceklerdir. Lakin bu kitabı değersiz yapmıyor, konunun bütünü bir trajedi zaten. Üç bölümden oluşuyor kitap, birinci bölüm çocukluk ve okul evresi ki okul bildiğiniz okullardan değil, öğretmen yerine gözetmenler var, ikinci bölüm kulübelerde yaşamların devam ettiği gençlik dönemi de denilebilir, üçüncü bölüm bakıcı ve bağışçı olma evresi... Yaşadıkları hayat onların hayatı değil, bir görev uğruna yaşayan hayatlar ve tam manasıyla ne olduklarını net bilmemeleri...Kitabı okurken filmini izlediğimi hatırladım, bu ayrıntıyı bilmeden kitabı satın almıştım. Anlatım tarzı, kurgusu belki sizi kesmeye bilir, lakin işlenen olay çok ilginç ve okurken acaba ben onlardan biri olsaydım ne yapardım diyorsunuz ve bunu dediğiniz an kitap etkili oluyor zaten, bunu demediğiniz zaman eminim ki kitap değerini yitirecektir. Yazarın bölümler arasında bazı konuları bağlamasında ustalık çok net gözüküyor ve bence kurguda başarı şu yönüyle de dikkat çekebilir; kitabın asıl konusunu birden ortaya dökmüyor yazar, yavaş yavaş netleşiyor. Bu son söylediğim tuhaf gelebilir ama bu şekilde yazabilmek bence kolay değil...
Beni Asla BırakmaKazuo Ishiguro · Yapı Kredi Yayınları · 20217,6bin okunma
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Genelev Çiçekçisi
Selim'in cesedi iki gecedir çiçeklerin arasında yatıyordu.
Sırtüstü düşmüştü, çiçeklerin saplarını kesmek için kullandığı bıçak,
kalbine saplanmıştı. Cumartesi gecesi öldürüldüğünü düşünüyorduk.
Katil onu öldürdükten sonra kapıyı
çekip çıkmış olmalıydı.
Araya tatil girince çiçekçi bir gün kapalı kalmış, cesedi bu
Kendi kendine çizgiler çekmeyi pek sever insan. Bu çizgiler duracağı yeri bildirir, gideceği mesafeyi ölçer, seveceği şeyi belirler. Tuhaf ki ne tuhaf. Nabokov, "Zorlanan her sınır, kendisini aşan bir şeylerin de habercisidir." derken bu saçmalıktan bahseder. Çizgileri biz çizdiğimize göre, sınır diye bir şey yoktur sevgili okur.
Giyim kuşam zarifliğine değer vermekle beraber, hemcinslerimin üzerindeki elbiselerin dikimindeki kusursuzluk derecesine hiç aldırış etmem çok kere.
Ama bir akşam, Milano’da özel bir toplantıda tanıştığım kırk yaşlarında görünen bir adam, sırtındaki elbisenin pürüzsüzlüğü ve kesilişindeki mutlak güzellikle gerçekten göz alıyordu.
Bilmiyorum
KİMİ KÜFÜR KİMİ ŞÜKÜR EDER
Ne tuhaf değil mi hayat bitiyor?
İbret isteyene ölüm yetiyor
Bir acayip varlık bilir sonunu
Yine de Rabbine dönmez yönünü
Hem hâkim hem savcı bit kadar aklı
Her zaman ilgisin çekmiş yasaklı
Kâinat Allah’ı durmaz zikreder
İnsan bu kimi küfr, kimi şükreder
Yaramaz kulluktan başka bir işe
Öyle ki kibrinden duymaz endişe
Yaşarız ölüm yok sanki dünyada
Varlığımız ömür sürer rüyada
Hayat yaşanan an, gelip geçmiş dün
Kurtuluş yok mutlak ölecek bir gün.
25-10-2016
Uğur UKUT
Ece Ferzan dillere destan güzelliğiyle gurur duyuyor
“Hepsinde para bol, unvan bol, iktidar bol ama yine de gözlerini
üstümden alamıyorlar. Sade erkekler değil, kadınlar da.
Demek ki bu hayatta en önemli şey ne servet, ne iktidar;
sadece güzellik. Güzellik karşısında hepsinin dili tutuluyor.
Bu masanın en üstünü benim. Başka masalardan
İlgilenenlere; yazdığım bir öykü...
İyidir, şaşırtıcı sonludur.
Bu akşam saatleri sessizliği, kendi kabuğuma çekilmem için en uygun zaman dilimiydi aslında. Her akşam aynı sessizliğe gömülüyor olmamın nedenini anlatmayı istediğim zamanlar çok olmuştu. Ama bu durumu anlatacak ne bir kimsem vardı, nede dudaklarımda güç. Her zaman