Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Marcel Proust-4
1903 yılında annesi ölür; bu olaydan kısa süre sonra doktorlar, Proust'un gittikçe kötüleşen durumunun iyileşmesi olanaksız bir hastalıktan ileri geldiğini saptarlar. Bunun üzerine Marcel Proust, yaşamını bir çırpıda baştan aşağı değiştirir. Hauss- mann Bulvarı'ndaki evine sımsıkı kapanır; hep can sıkıntısından yakınan aylak adam, bir
Sayfa 80 - 81,82,83 Can Yayınları ModernKitabı okudu
Nazım’ın veda mektubu ben bile ağladıysam ah Piraye’m …
Piraye, Her şeye rağmen birbirini anlayan, birbirini seven, birbirini sayan iki cesur insan gibi konuşmamız gerekiyor. Aramızdaki münase­ betler iki insan arasında bulunabilecek en dürüst, en temiz, en güzel ve çok çeşitli münasebetlerdir. Bunlardan birinin eksilmesi hiçbir şeyi değiştirmez. Birbirimize yalan söyleyemeyiz, birbirimizi aldatamayız.
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
- Baylar, kısa bir zaman sonra ayrılacağız. Şimdilik iki ağabeyim var ya, bunlardan biri sürgüne gidiyor, öteki de ölümle pençeleşmekte. Yakında gideceğim buradan, belki dönüşüm çok çok uzar. Ayrılmadan önce sizinle burada, İlyuşa'cığın taşının yanında söz verelim birbirimi­ze, önce İlyuşa'yı, sonra birbirimizi unutmayacağımıza yemin
Sayfa 960 - AlyoşaKitabı okudu
Pascal'a dair
İlk önce, bu harikulâde adamın hasta, hayaller korkusunu içinde yaşayan insan olduğu göz önünde tutulmalıdır. On yaşından, öldüğü 39 yaşına kadar bir günü ıstırapsız geçmedi. Madam Périer'nin bize dediğine bakılırsa hayatının son dört yılı "devamlı bir bitkinlik içinde geçmişti. Tesirlerini kafasında hissettiği hastalığı sinirleriyle ilgili
Ezan deyince, tabii ki akla hemen minâre geliyor. Yahya Kemal de 30 Mart 1922 târihli Tevhid-i Efkâr gazetesinde "Ezan ve Kur'an" başlığıyla kalem aldığı şaheser makalede sözü Ayasofya'nın minârelerinde okunan ezana getiriyor. Merhumun bu konudaki düşüncelerini nakletmeden önce, mütâreke yıllarına ait bir hâtırâsını kısaca hatırlatmak
Sayfa 141 - KUBBEALTI / Yahyâ Kemal ve "Ezân-ı Muhammedî" ŞiiriKitabı okudu
Bursa’da tanıştığım başka bir kitapçıya gittim. -“İngilizce ders verilir.” diye bir kağıda yazsam da, sizin dükkanın camına kağıdı yapıştırsam, nasıl olur? -İş çıkmaz! dedi. -Neden? -Şimdi herkes İngilizce ders veriyor. Manav dükkanlarından, berber dükkanlarına kadar bak, hepsinin camında “İngilizce ders verilir” diye kağıtlar asılı… Ağaçlara,
Reklam
6 Mayıs Hıdırellez
Ankara'ya dönüp, çocuklarının son emanetlerini toplayacaklardı. İnfaz savcısı kendileriyle görüşecekti. Gidip, asılma sonrası üzerlerindeki eşyaların doldurulduğu torbaları aldılar. İnfaz Savcısı Hıdır İnan'la görüşmüş, ona -Başın sağ olsun, bu kadar infazda bulundum, bunca mert adam görmedim- demişti. Bu arada Hüseyin'in üstünden
bu ülkenin yaşama sevinciyle dolu, hiçbir şeye aldırmayan gençliğini gördüğümde, yaşı yirmi dörtle otuz arasındaki ve o yaşta bir insanın sahip olduğu eşsiz hayat sevgisiyle sanki içten aydınlanan bir gençle karşılaştığımda, ister istemez geçmişe dönüyorum. benden çalınan bütün o yıllara, hayatımın en güzel yıllarına. ve hücre cezası çekenlerin
Hala Çözümlenememiş Gizem: Eleusis Ayinleri
Antik Yunan’da en kutsal ayinler, Demeter ve Persephone onuruna düzenlenen Eleusis Gizemleri adlı dinsel kutlamalardı. Eleusis, Demeter’in kızı için yas tutarken kaldığı kentti. Daha sonra halkın onun adına inşa ettiği tapınakta Eleusis Gizemleri yer aldı. Bu gizli bir külttü, bu yüzden de gizemli bir din addediliyordu; burada yalnızca dine vakıf kişiler ayinlere katılır ve bu ayinlerde yaşananlar hakkında gizlilik yemin ederlerdi. Ritüellere kimlerin katıldığı tartışma konusuydu. Örneğin kan dökmüş bir kişi külte katılamazdı. Öte yandan, diğer dinlerin dışladığı kadınların ve kölelerin katılmasına izin vardı. Eleusis’e katılanlar gizlilik yeminini ciddiye alır ve ona bağlı kalmaya özen gösterirdi. Aslında bu konuda öylesine başarılı oldular ki günümüzde bile bilim insanları Eleusis Ayinleri’nde neler olup bittiğini bilmiyor yine de bir çok faraziye var. İki türlü ayin vardı: Önemsiz Gizemler (bunlar harman zamanı düzenlenirdi) ve Önemli Gizemler (bunlar da dikim zamanı düzenlenir ve on gün sürerdi).
Sayfa 138 - Say YayınlarıKitabı okudu
kimse sessizliğini anlamayacak; kimse içinde kopan fırtınaları, omzunda eksik olan eli, buz tutmuş kalbini, gölgelerden saklanmak istediğini, yatağın altına süpürdüğün ağlama seslerini duymayacak. Herkes, her zaman bekleyecek. Ve seni çok sevdiğini iddia edecek bu insanlar, senin için ne kadar acı çektiklerinden bahsedecekler, aslında hep kafalarında kurdukları bambaşka bir seni beslemeye devam ederken. Sana dans etmeyi sevdiren kişi olma ihtimalini sevecekler, senin içinde sakladığını düşündükleri kahkahayı dudaklarına ulaştırabilme ihtimalini. Sende sevdikleri şey bile hep kendileriyle ilgili olacak. Gülümseyemediğini fark ettiklerinde, dans edemediğinde ve ayaklarına bastığında ilk seni suçlayacaklar, sevilmeyi bilmediğinde zaten sevilmeyi hak etmediğini söyleyecekler ve sen onca zaman onları incitmemek için kendi kendini yaralarken onlar, bir gün seni terk edip giderken iki kez düşünmeyecekler. Hep terk ettiler, her zaman terk edecekler. Ama sen her zaman kötü olmaya devam edeceksin, bir gün bir başkası çıkacak ve seni ne kadar çok sevdiğini, diğerlerinden ne kadar da farklı olduğunu söyleyecek ve seni diğerlerine benzetmeye çalışırken öncekilerin yarım bıraktığı şeyi tamamlayacak, sen yok olacaksın ama onların hiç haberi olmayacak. Seni bir çamur gibi işleyemediklerini fark ettiklerinde ellerini kirlettiğin için hesabını senden soracaklar. Sen hiç sevilmemiş olacaksın, sevmenin ne demek olduğunu da hiçbir zaman anlamayacaksın.
Sayfa 173Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.